Genelevlerin kapatılması ne anlama geliyor?

AKP’nin yürüttüğü neoliberal muhafazakarlaşma projesinin doruk noktasına ulaştığı bir yılı ardımızda bıraktık. Kızlı-erkekli tartışmaları, kürtaj yasağı, kadın istihdam paketi gibi uygulamalar kadınların bedenleri ve emekleri üzerindeki kıskacı daraltırken, cinselliğimizden tutun, nasıl davranmamız gerektiğine kadar, hayatımızın geneline müdahalede bulunan buyruklar yağmuruna tutulduk. Bu süreçte AKP bir yandan başörtüsünü mecliste serbest hale getirerek kendisini özgürlüklerin taşıyıcısı olarak gösterdi, bir yandan da boşanma gibi en basit işlemi bile hukuki olarak zorlaştırdı. Söylemde “özgürlükçü ve demokratik” ama pratikte otoriter olan bu formül, bizlere çok aşina gelse de bu durum Türkiye’ye mahsus değil, neoliberal kapitalist düzenin bütün dünya ölçeğinde uyguladığı bir program. Geçtiğimiz günlerde programa uygun şekilde, İspanya’da kürtaj hakkını kısıtlamaya yönelik kanun teklifi gelmesi hiç tesadüf değil. Çünkü neoliberal kapitalizm “refah” anlayışını toplumun ezilen kesimlerinin sırtından yaptığı mühendislik hesabına ve halihazırda kazanılmış hakların tırpanlanmasına borçlu.

Neoliberal muhafazakarlaşma projesinin bir diğer ayağını da genelevlerin kapanması olarak görebiliriz. Biri Karaköy olmak üzere 2 genelev kapanmış, 4 eve ise mühür gelmiş durumda. Bunun yanında 2002’den itibaren fuhuşu sona erdirme amacıyla kadınlara yeni vesika verilmiyor. Planlara göre genelevler kapatılıp, çalışanlar kapı dışarı edilirken, Karaköy’deki genelevin yerine “kamuya yararlı” bir park yapılacak.

Galataport’un özelleştirmesi süreci ile eşgüdümlü olarak bölge büyük bir değişim geçiriyor, hepimiz fark etmişizdir. Karaköy yeni lokantalar, kapuçinocular ve tüketim mekanları ile dolup taşıyor, giderek sınıfsal olarak homojen hale geliyor ve “soylulaşıyor”. AKP hükümeti Karaköy Genelevi’ne de bu nedenle kilit vuruyor, bölgeyi rant projesine hizmet edebilir bir alan olarak kullanmayı tercih ediyor. Anlıyacağınız, seks işçiliğini sonlandırmak ya da genelev çalışanlarını farklı işkollarında istihdam etmek hükümetin derdi değil. Yani aslında AKP’nin ahlakçılık oyununun altında kâr hırsı yatıyor.

Bu noktada, erkek egemen şiddetin ve baskının kadın bedeni üzerinde tezahürü olan seks işçiliğine karşı mücadele etmektense neden genelevlerin kapatılmaması gerektiğini söylemek gerekiyor diye sorabilirsiniz. Sokaklarda yaklaşık 100.000 kadın can güvenliği olmadan, rutin sağlık kontrolü olmayarak ve sağlık sigortasından yararlanamayarak çalışıyor. Genelevlerdeki düzenin aksine, sokaklarda fuhuşun kaydı ve takibinden sorumlu tek aktör polis. Ve kadınların polislerle kurduğu bu çetrefilli ilişki onları sürekli kovalamaca ve yerlerini değiştirme rutinine zorunlu bırakıyor. İzbe ve kaydı olmayan yerlerde çalışan kadınların yaşıyacakları şiddet biçimlerinin de hiçbir tanıklığı olmuyor, kadınlar ölüm tehdidi altında çalışıyorlar. Sokakta çalışan kadınların bir kısmı polislere haraç vermek zorunda kalıyor, ya da polisler de kadınların bedenleri üzerine “hak” iddia ediyor.

Seks işçiliği erkek egemen kapitalizmle eşzamanlı olarak doğmuştur, birinin ölümü diğerinden bağımsız değildir. Koşullar böyleyken, seks işçilerini “mağdur” ya da “kurban” olarak görmenin hiçbir faydası yoktur. Onları “mağdur” ya da “iffetsiz kadınlar” olarak görmek yerine, seks işçilerinin insanca koşullarda çalışmak için verdiği mücadeleyi desteklemeli taleplerini sahiplenmeliyiz. Seks işçiliği yapan bütün kadınlar için sosyal güvence, sağlıklı ve güvenli iş erişilebilir olmalıdır! Bu kadınların toplumda ve yasalarda ayrımcı uygulamalara maruz kalmasının engellenmeli, seks işçilerinin örgütlenmelerinin önündeki engel kaldırılmalıdır!

Yorumlar kapalıdır.