Ölümünün 30. yılında: Moreno’nun mirası

Bu yazı İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal (UIT-CI)’in Arjantin seksiyonu Sosyalist Sol’un yayın organı Sosyalist’in 338. sayısında yayımlanmıştır.

Moreno’nun ölümünün ardından yaşanan 30 yılda işçi hareketi ve kitleler, kemer sıkma politikalarına direnerek, ABD’nin Panama, Irak ve Afganistan işgallerine karşı çıkarak, Arjantin’de 2001’de gerçekleşen halk ayaklanmasına veya 2002’de Venezuela’da askeri darbe girişimine karşı kitle seferberliklerine, 2011’de patlak veren Kuzey Afrika ve Ortadoğu devrimci sürecine hayat vererek, devasa mücadele örnekleri sundu. Solun ve Troçkizm’in oportünist kesimleri Chavezcilik gibi burjuva milliyetçi önderliklere veya Brezilya’daki Lula hükümetine, Arjantin’deki Kirchner hükümetlerine destek sunarak, bu akımlara uyarlandılar. Bu oportünist tutumlarını Suriye iç savaşında, Suriye ve Kürt halkının mücadelelerine sırtlarını dönüp faşist Esad hükümetine destek sunmaya vardırarak uç bir noktaya taşıdılar.

Bu fenomenler veya İspanya’da Podemos, Yunanistan’da Syriza gibi yükselen yeni reformizmler karşısında, Moreno örneği güçlü bir politik mirası temsil etmekte. Moreno’nun devrimci mirasının canlılığını ve geçerliğini, inşa etmekte olduğumuz uluslarası devrimci akımın (İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal, UIT-CI) inşası açıkça ortaya koymakta. Akımımız, sekterlikten uzak biçimde fakat aynı zamanda reformist veya burjuva milliyetçi politik önderliklerle amansız bir biçimde ayrışarak ve mücadele ederek, sınıflar mücadelesine müdahale etmenin sıcaklığıyla her geçen gün daha fazla büyümekte ve konsolide olmakta. Akımımız kapitalizmin restore edildiği Küba veya Çin gibi ülkelerde yeni sosyalist devrimlerin ihtiyacını savunmakta; Arap halklarının diktatörlüklere karşı mücadelesini desteklemekte; ABD emperyalizminin ve ona bağlı İsrail gibi devletlerin katliamcı politikalarını kınamakta ve reddetmekte; Brezilya’da bir yandan İşçi Partisi’nin burjuva ve yolsuzluğa batmış iktidarının geri dönmesine karşı çıkarken, aynı zamanda gayrimeşru Temer hükümetine karşı mücadele etmekte; Venezuela’da baskıcı ve işçi düşmanı Maduro hükümetine karşı bir işçi muhalefetini inşa etmekte; Arjantin’de İşçilerin ve Solun Cephesi (FIT)’nin yükselişine omuz vermekte. Kısacası, kapitalizmin ürettiği yıkım ve çöküş çağında, tüm dünyada sınıf bağımsızlığı temelinde, sosyalist devrimler için mücadele eden devrimci partilerin inşasının vazgeçilmezliğini savunmaya devam etmekte.

Enternasyonalist ve sınıfçı Troçkizm’in inşasında ısrar

Moreno devrimci partilerin ve İkinci Dünya Savaşı’nın ardından başlıca liderlerinden biri olduğu Dördüncü Enternasyonal’in yorulmak bilmez bir inşacısıydı. Sosyalist Sol ve UIT-CI nezdinde, bir mücadele örneği olan devrimci mirası güncelliğini daima korumaktadır.

1917’de sovyetlerin iktidarı alışına Lenin’le birlikte önderlik eden Lev Troçki, Stalinizm tarafından başı çekilen bürokratik karşıdevrim sürecinde sol muhalefetin başlıca lideri haline gelmişti. 1938’de, sürgünde ve zorlu koşullar altında, Stalinizm’in Sovyetler Birliği’nde ve Üçüncü Enternasyonal’de mezara gömdüğü enternasyonalizm ve işçi demokrasisi ilkelerinde ve yeni bir devrimci önderliğin inşasında ısrar eden az sayıdaki takipçisiyle Dördüncü Enternasyonal’i kurdu. Troçki’nin 1940’ta Stalinist bir ajan tarafından katledilmesi ve İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan zorluklar, yeni kurulan örgütün birliğini yitirmesine ve örgütün kuruluşunda yer alan pek çok katılımcısının Enternasyonal’in programını terk etmesine neden oldu. Troçkist harekete 19 yaşında katılan Moreno, Dördüncü Enternasyonal’in programından sapan akımlarla polemiğe girişerek, Troçkizm’in Marksist ilkelerinin savunulması doğrultusunda mücadele etti.

Bu çerçevede, Moreno 1944’te Marksist İşçi Grubu (GOM)’u kurarak, Arjantin Troçkist hareketini kafe tartışmalarından çıkartarak militan işçi hareketinin inşasına yöneltti ve grubun faaliyetlerini bir işçi havzası olan Villa Pobladora (Avellanada)’da başlattı. Bu doğrultuda ilerleyerek, işçi sınıfı hareketi içerisindeki Peronizm ve onun “ulusal ve halkçı” programıyla ve kapitalizmin sınırları içerisinde bir çıkış sunan diğer politik önderliklerle mücadele etti. 1948’de, daha sonraları başlıca liderlerinden biri haline geleceği Dördüncü Enternasyonal’in Paris’teki İkinci Kongresi’ne katıldı.

Dördüncü Enternasyonal içindeki tartışmalar

Enternasyonal’in bazı liderleri, İkinci Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan yeni gelişmeler karşısında gerekli tutumu ortaya koyamadı ve Dördüncü Enternasyonal üzerindeki politik basınçların aktarma kayışları haline gelerek, Enternasyonal’in kuruluş ilkelerinden uzaklaşan akımların doğuşuna öncülük etti. 1948 Kongresi’nde bir kanat, sekter bir tutumla SSCB’ye benzer nitelikte, Polonya’da, Macaristan’da, Çekoslovakya’da ve Kızıl Ordu tarafından işgal edilen diğer doğu Avrupa ülkelerinde yeni bürokratik işçi devletlerinin ortaya çıktığı gerçeğini tanımayı reddetti. Moreno ve Enternasyonal’in diğer liderleri, herhangi bir emperyalist saldırı karşısında bu ülkelerde burjuvazinin mülksüzleştirilmesinin savunulması gerektiğini değerlendiriyorlardı. Bu tutum aynı zamanda, bu ülkelerde Stalinist bürokratik rejimlerin politik devrimler yoluyla alaşağı edilmesini ve işçi demokrasisinin tesis edilmesi gerekliliğini içeriyordu.

1951’deki Üçüncü Kongre’den itibaren, Michel Pablo ve Ernest Mandel Stalinizm’e ve Latin Amerika’da, Asya’da ve Afrika’da gelişen burjuva milliyetçi hareketlere uyarlanma politikasını dayatmaya başladılar. Örneğin, Yugoslavya’da Tito’nun bürokratik rejimine, Bolivya’da 1952 devrimine ihanet eden burjuva milliyetçisi Victor Paz Estenssoro’ya ve Cezayir milliyetçisi Ben Bella’ya politik destek verdiler. Moreno bu oportünist yönelişin devrimci partilerin ve Dördüncü Enternasyonal’in inşasını reddetmeye varacağına dair ısrarlı uyarılarda bulundu.

1959’da Batista’ya karşı Küba devriminin zaferi ve daha sonra gerçekleştirilen kamulaştırmalar bu tartışmayı yeniden ön plana çıkardı. Moreno, Küba’da işçi devleti kurulduğuna dönük bir değişimi reddeden sekter tutumlar karşısında, Latin Amerika’da sosyalizme geçiş doğrultusunda önlemler alan ilk devrimin yanında yer aldı. Aynı zamanda, Moreno Castrocu önderliğe uyarlanan Mandelci akımla da politik mücadele verdi. Küba bürokrasisi, tarihin göstermiş olduğu gibi, enternasyonalizmi terk etti ve Stalinist hale geldi, zaman içinde kapitalizmin Ada’da restore edilmesinde de beis görmedi. Bütün bu fenomenler karşısında, Moreno emekçiler ve diğer sömürülen ve ezilen kitleler için tek önderlik seçeneğinin devrimci partilerin inşası ihtiyacı olduğunu daima vurguladı.

Moreno’nun başını çektiği akımın Amerikan yanlısı Somoza diktatörlüğüne karşı verilen mücadeleye Simon Bolivar Tugayı’yla katıldığı Nikaragua devriminin 1979’daki zaferinin ardından, iktidarı ele geçiren Sandinist hükümet burjuvazinin bir kesimiyle ittifak kurdu. Fidel “Nikaragua’yı yeni bir Küba yapmama”, yani burjuvaziyi mülksüzleştirmeme çağrısı yaparken, Tugay’ın eski savaşçıları, Nikaragua’nın sosyalist bir dönüşümü perspektifiyle, bağımsız sendikaların inşasına giriştiler. Sandinist önderlik, kitleleri bürokratik biçimde disipline etme önlemlerinin bir parçası olarak, Tugay’ın Troçkist militanlarını tutukladı ve ülkeden sınır dışı etti. Mandel’in akımı Troçkistlere dönük bu baskıyı destekledi ve proleter etiği açısından büyük bir hata olan bu tutum, Mandelci akımla kesin kopuşu beraberinde getirdi.

Troçkist hareket içerisinde aynı zamanda uluslararası inşanın önemini küçümseyen ve güçlerini tek bir ülkede devrimci partinin inşasında merkezileştiren bir eğilim ortaya çıktı. “Ulusal Troçkizm” olarak adlandırılan bu eğilim, Troçkist olduğunu iddia eden fakat gerçekte enternasyonalist ilkelerden kopuşu ifade eden bir başka önemli sapmaydı. Moreno enternasyonalizmi daima temel ve vazgeçilmez bir unsur olarak değerlendirdi. Enternasyonalizm biçimsel veya deklaratif düzeyde kalacak bir öğe değil, devrimci partinin inşasının temel görevlerinden biriydi.

Yorumlar kapalıdır.