Kimin “bekası”?

Enflasyon yeniden bir canavara dönüşüyor, en iyimser beklentiler dahi ücretlerimizin eriyeceğini söylüyor. Asgari ücret ise hem yoksulluk sınırının altında hem de en düşük ücret değil, çoğumuzun çalıştığı ortalama ücret haline geliyor. İhtiyaçlarımız çok olmasına rağmen, dış borç ve kriz fabrikaların kapanmasına ve işten çıkarmaların artmasına sebep olmaya başlıyor. Üretim azalacak, fabrikalar kapanarak çerez fiyatına yabancı şirketlere satılacak. İşsizliğimiz artarken en şanslı olanlarımız ise asgari ücret ya da onun biraz üzerinde bir ücretle sefalet koşullarına mahkûm edilecek.

Türkiye 31 Mart yerel seçimlerine, etkilerini emekçi kitleler üzerinde giderek daha fazla hissettiren ekonomik krizin ortasında ve Tek Adam rejiminin baskı politikalarının hız kesmeden sürdüğü bir ortamda giriyor. 2017 Anayasa Referandumunu ve 24 Haziran seçimlerini MHP ile olan ittifakı sayesinde kazanabilen Erdoğan yönetimi, bu seçimlere de uzun pazarlıkların ardından “Cumhur İttifakı” olarak katılıyor. Toplumun yarısını karşısına almış olan siyasal iktidar, şimdi ekonomik krizin etkisiyle, hoşnutsuzluğun kendi oy tabanına da yayılması ve seçimlerde özellikle büyükşehirleri yitirme endişesi taşıyor. Başta, İstanbul ve Ankara olmak üzere anakentleri kaybetmesinin ve toplamda yaşayabileceği oy kaybının Tek Adam rejiminin meşruiyetini sarsabileceğinin farkında olan Saray, bu seçimleri de “beka sorununa” bağlayarak ve çeşitli ekonomik tavizler vererek, tabanındaki çözülme ihtimalini engellemeye çalışıyor. Bu çerçevede, 31 Mart’ta gerçekleşecek yerel seçimler, sıradan bir yerel seçim olmaktan çıkıp Tek Adam rejiminin ve onun politikalarının oylanacağı bir nitelik kazanmış durumda.

Böylesi bir durumda sormak gerekir: Kimin bekasından söz ediyoruz? Herhalde işçilerin ve emekçilerin bekasından değil… Zira, son olarak İZBAN grevini yasaklayan iktidar, sermaye çevrelerine net bir mesaj göndermiş oldu. “Her şey olabilirim, ama işçi dostu asla olmayacağım!” İşte Cumhur ittifakının “bekası”.

İşsizlik, açlık ve yoksunluk tehlikesiyle karşı karşıya kalan işçilerin en ufak tepkisi, seferberliği bu rejim için bir tehdit. Daha düne kadar sözde antiemperyalist söylemlerle yüksek perdeden Trump ile atışan Erdoğan, Trump tarafından açıkça “ekonomik yıkıma uğratılmakla” tehdit edilmesine rağmen alabildiğine düşük bir perdeden bu açıklamayı geçiştirmeyi tercih etti. Erdoğan ve onun rejimi her şey oldu; sözde antiemperyalist bile oldu! Bir tek şey olamadı; işçi dostu!

Ekonomik kriz derinleşirken, hâlâ özelleştirmeler devam ediyor, fabrikalar kapanıyor, işsizlik artıyor, enflasyon cebimizdeki parayı durduğu yerde eritiyor. Tek Adam rejiminin çözümü ne? İşçilere saldırmak! 16 yıldır her başarısızlığını örtmek için aynı yola başvuran iktidardan başka ne beklenebilir ki? Bir şeyi netleştirelim; bu ülkede ortalama ücret haline gelen asgari ücretle ve ekonomik krizin pençesinde hayatta kalmaya çalışan işçi ve emekçilerin beka sorunu var, sarayların değil!

Ekonomik kriz bir başarısızlıktır!

Unutmayalım; kriz bir başarısızlıktır. Kapitalizm denilen patronlar rejiminin mutlaka girmek zorunda olduğu bir bataktır ve sadece Tek Adam rejiminin baskısı ve tehdidi ile basitçe atlatılabilecek bir şey değildir. 16 yıldan uzun süredir iktidarda olan AKP, bizlerin hayatını etkileyen hiçbir başarıya imza atamadı. Bu başarısızlık patron düzeninin kaderi olduğu gibi, Tek Adam rejiminin de beceriksizliğini göstermektedir, ona alınyazısı olarak yapışmıştır. Tek Adam rejiminin başarılı olduğu tek iş işçi düşmanlığı oldu. Şimdi bu düşmanlığı “beka sorunu” ile örtmeye çalışıyorlar.

Bahçeli’nin “Ankara, İstanbul gibi büyük kentlerin kaybedilmesi başkanlık rejiminin meşruiyetinin sorgulanmasını getirebilecektir” sözleriyle ifade ettiği “beka sorunu” gerisinde bir dizi pazarlık ve çıkar ilişkisini barındırıyor. Erdoğan yönetiminin MHP’nin desteğine olan hayati ihtiyacının farkında olan Bahçeli, bu dönemde Saray’la kıran kırana pazarlıklar yürütmüş, ittifak bir ara dağılma noktasına gelmişti. Ancak belediyelerdeki rant pazarlığı ve iki partinin ayakta kalabilmek için birbirlerine duydukları ihtiyaç, ittifakın devamını sağladı.

Kısacası, sermaye partileri ve onların belediye başkan adayları yoksulluğumuzu bir oy potası haline çevirmeye bile çalışmıyorlar. Biz ise, yalnızca patronların belirleyici olduğu bir yerel seçime sürüklenmek istemiyoruz. Tam da bu zorluklar ve imkânsızlıklar biz işçi ve emekçileri yerel seçimlerde daha da aktif olmaya, söylenmeyeni söylemeye itiyor. Krizden işçinin çıkarına olmayan bir çıkış yalnızca bizim yıkımımızla mümkün olabilir. Emekten yana olanlar düzen partilerine değil, emekten yana bir programa yönelmelidir.

Sermayeden yana değil, işçiden ve emekçiden yana bir yerel yönetim için mücadele edelim!

Kâr odaklı, sermayeden yana hiçbir belediyecilik anlayışı acil ihtiyaçlarımızı yerine getirmez, yerine getirmediği gibi bunları dışlayacak şekilde örgütlenir. Çünkü bu anlayışın öznesi sermaye sahipleridir, patronlardır. Zaten, bu anlayışta belediyenin kendisi çöp toplama ve temizlikten, konut ve işyeri inşaat izni ve ruhsatı verilmesine; emlak vergisi toplama işinden, bir dizi ihalelerin özel şirketlere verilmesine kadar birçok konuda bir “patron” konumundadır. Bu belediyelerde taşeronlaştırmanın devamı özelleştirme, özelleştirmenin devamı ise sendikasızlaştırma olarak gelir. Ve “patron” belediye, yüzünü bu sefer de belediye işçilerine karşı hak gaspları ile gösterir.

Sermaye partilerinin aldatmacasına karşı savunmamız gereken, kaynak yaratıcı, yönlendirici, düzenleyici, katılımcı; çevreye duyarlı; Kürt halkının ve tüm ezilen kesimlerin demokratik taleplerini benimseyen; kadın-erkek eşitliğini ve kadına pozitif ayrımcılık anlayışını gözeten ve emekçi kesimlerden yana bir yerel yönetimdir. Böyle bir yerel yönetim çağrısı belediyelerde emekçi denetimi; herkese bir konut; belediyelerde kadına eşit temsil, söz, karar hakkı; herkese ücretsiz sağlık ve eğitim; kâr gözetmeyen güvenli toplu ulaşım; ekolojik yıkım ile mücadele; belediye çalışanlarına ve bütün emekçilere yeterli ücret, sigorta ve sendika hakkı gibi taleplerimizin sahiplenilmesinin yolunu açabilir.

Yorumlar kapalıdır.