Çevre düşmanı çılgın projelere tamam mı devam mı?


Yerel seçimler yaklaşıyor. Bütün partiler seçim vaatlerini açıklıyor. Çevre ve şehir planlama konuları özellikle ele alınan ve reklamı yapılan projeler içeriyor. Gelin AKP’nin 2019 yerel seçim vaatleri kapsamında açıkladığı on bir maddelik manifestonun bazı başlıklarını birlikte inceleyelim. “Şehir planları, çevreye saygılı şehirler, sosyal belediyecilik ve yatay şehirleşme” başlıkları altında, yeşil alanı yeterli yatay şehirler planlanacağından; doğanın, kaynakların, bitki ve canlıların korunmasına özel önem verileceğinden bahsedilmekte. Bir diğer maddede yakın bir gelecekte şehirlerin ulaşım ve altyapı sorunlarının önemli ölçüde çözüleceği bildirilmekte. Sadece bu iki maddeye bakıldığında bile yıllardan beri AKP belediyeleri tarafından yönetilen şehirlerde bu manifestonun bundan sonra uygulanacağını söylemek abesle iştigal.

İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı Binali Yıldırım İstanbul’un trafik sorununu çözmeyi vaat ediyor. 1994 yılından beri İstanbul’u yöneten bir siyasal geleneğin trafik sorununu çözeceğini söylemesi ne kadar inandırıcı? Yirmi yılın üzerinde taahhütlerle, gerçekçi olmayan geçiş rakamları planlamaları ve fahiş geçiş ücretleri ile hayata geçirilen yol ve köprü projelerinin zararını yıllar boyunca halkın sırtına yükleyen benzer projelerle mi ulaşım sorunu çözülecek? Bırakın çözülmesin o zaman! Geçmediğimiz köprünün, yolun parasını neden özel bir şirkete ödemek için yerel seçimlerde AKP’ye oy verelim?

Ya da İstanbul’un siluetini bozan onca kuleye imar izni verdikten sonra yatay şehirler planlayacağını söyleyebilmek hangi akla yatkın? Ya da %81’i orman alanı olan 7.650 hektarlık bir alanın Üçüncü Havalimanı projesiyle betona dönüşmesi ile doğanın, kaynakların, bitki ve canlıların korunmasına özel bir önem verileceğine nasıl inanılabilir? Üstelik dünyanın en büyük havalimanı (Atlanta) 95 milyon yolcu kapasitesiyle 1.625 hektar üzerine kurulu iken İstanbul’un son nefes alanı olan kuzey ormanlarını ihtiyacın 4 katının üzerinde bir oranla yok eden bu yatırımın da tartışmasız zarar edeceği birçok rapor tarafından ortaya konmuşken. Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı icraatlarından biri olan Haliç’in temizlenmesi projesi ile övünürken, ekosisteme geri dönülemez zararı olacak Kanal İstanbul projesinde direterek hangi manifesto maddesini destekliyor?

Yukarıdaki örneklerden de görüleceği üzere AKP belediyeleri neoliberal politikalar çerçevesinde şirketleştirilmiş, belediye hizmetleri alan yurttaşları da birer müşteriye dönüştürmüş; belediyelerin çevresinde ve içinde toplanmış olan iktidar yanlısı rant lobicilerinin kâr ve talan düzenlerini sürdürmelerini sağlamıştır. İşçi Demokrasisi Partisi’nin savunduğu yerel yönetim anlayışı belediyelerde emekçi denetimi, herkese bir konut, belediyelerde kadına eşit temsil, söz, karar hakkı, herkese parasız sağlık ve eğitim, kâr gözetmeyen güvenli toplu ulaşım, ekolojik yıkımla mücadele, belediye çalışanlarına ve bütün emekçilere yeterli ücret, sigorta ve sendika hakkı gibi talepleri kapsamaktadır. Bu tür bir yerel yönetim, ancak işçi ve emekçi halkın örgütleneceği yerel meclislere dayanmak durumundadır.

Yorumlar kapalıdır.