Kayyum rejimine ve sınır ötesi operasyonlara hayır!

Halk desteğini gün geçtikçe yitiren, içeride ve dışarıda birçok zorlu başlıkla aynı anda mücadele etmeye çalışan Saray koalisyonu, gidişatı tersine çevirebilmek için yine en iyi bildiği yola başvurdu: İçeride baskıcı, Kürt ve yabancı düşmanı, milliyetçi politikaları yükseltmek; dışarıda saldırgan, maceracı ve militarist dış politikaya hız vermek. Yarattığı ekonomik yıkımın ve doğa tahribatının sonuçları giderek daha fazla görünür hale geldiği, kitlelerdeki hoşnutsuzluğun yaygınlaştığı ve iktidar partisi içindeki çatlakların derinleştiği bir dönemde, Saray ittifakı yeni bir milliyetçi histeri dalgasıyla günü kurtarmaya dönük adımlar peşinde.

19 Ağustos günü Diyarbakır, Van ve Mardin belediye başkanlarını İçişleri Bakanlığının “idari kararıyla” görevinden uzaklaştırarak yerlerine kayyum atayan Saray iktidarı, halkın seçme ve seçilme hakkı gibi en temel demokratik işleyişi tanımadığını bir kez daha ortaya koydu. 7 Haziran 2015 genel seçimlerinden bu yana pek çok kez tanık olduğumuz bu tutum, Cumhur İttifakı’nın inşa ettiği başkanlık rejiminin baskıcı, antidemokratik niteliğini bir kez daha gözler önüne serdi. Beştepe’nin emrinde olan yargı erkinin dahi haklarında hüküm vermediği ve halkın ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilen belediye başkanları, İçişleri Bakanlığının “terör örgütleriyle iltisaklı olmak” gibi yapay bir suçlamasıyla görevlerinden el çektirilmiş durumda. Seçilmiş belediye başkanlarının yerine ise, 31 Mart öncesinde kayyum olarak atandıkları dönemde, karıştıkları yolsuzluk skandallarıyla hayal güçlerimizin sınırlarını zorlayan valiler, Saray tarafından yeniden bu göreve atandılar. Bir yandan bölge kaynaklarını yağmalama hırsı, öbür yandan bölge halkının demokratik iradesini kırma çabası Erdoğan yönetimini bir an önce bu baskı uygulamasına itmiş görünüyor.

Öte yandan, Saray’ın bu adımını, dışarıda uyguladığı saldırgan ve maceracı politikadan bağımsız ele almak mümkün değil. Erdoğan yönetiminin Suriye’de Fırat’ın doğusuna yönelik olarak aylardır sürdürdüğü tehditlerin ve ABD’yle yaşanan sürtüşmelerin ardından, ABD’yle pazarlık halinde ve onun onayı alınarak Suriye’ye yeni bir askeri operasyon planlanmakta. PYD’nin kontrolündeki alanlarda bir tampon bölge oluşturularak, Suriye’de yeni bir askeri maceraya girilmek isteniyor. Gerek Fırat’ın doğusuna dönük bu operasyon hazırlığının gerekse de HDP belediyelerine kayyum atamalarının tek bir amacı var: Bölgede Kürt halkının kendi kaderini tayin etmesini her ne pahasına olursa olsun engellemek ve Kürt düşmanlığı temelinde iç politikada yaşanan ağır problemlerin üzerini örtmek.

Bu maceracı politika Fırat’ın doğusuyla sınırlı değil. Suriye’nin batısında İdlib’de, Rusya’nın icazeti alınarak oluşturulan askeri gözlem noktalarında Esad rejimiyle yer yer sıcak çatışmalara girilmekte. Erdoğan yönetimi, Suriye’de çöken dış politikasını askeri saldırganlıklarla ve Rusya ve ABD arasında yaptığı zikzaklarla örtmeye çalışıyor. Ne var ki, Saray’ın uyguladığı bu yayılmacı ve militarist politika Türkiye ve bölge halkları arasındaki düşmanlığı körüklemekten ve Türkiye’yi ABD ve Rusya karşısında daha da kırılgan ve bağımlı bir hale getirmekten başka bir sonuç getirmemekte. Suriye’de Erdoğan yönetiminin giriştiği askeri operasyonlar Türkiye emekçi halklarına değil, Saray oligarşisinin pazar arayışlarına hizmet etmekte.

Kayyum atamalarıyla gerçekleştirilen baskıcı uygulamalar ve bölgeye dönük saldırgan, yayılmacı planlar, içeride her alanda antidemokratik uygulamaların derinleşmesini beraberinde getirirken, bölgesel düzeyde askeri gerilimlerin ve militarist politikaların güçlenmesine neden olmakta. Saray koalisyonu kendi varlık süresini uzatmak için Türkiye ve bölge halklarını uçuruma sürüklemekten bir an olsun çekinmemekte. Tüm emek örgütlerinin ve demokratik hakların genişletilmesinden yana kurumların Saray’ın bu antidemokratik ve saldırgan politikalarını durdurmak için en geniş eylem birliğini sağlaması gerekiyor. Kayyum atamaları durdurulmalı ve seçilmiş belediye başkanları görevlerine iade edilmeli, saldırgan ve maceracı dış politika son bulmalı, Saray’ın emekçileri sefalete sürükleyen ekonomik saldırı programı çöpe atılmalıdır.

Yorumlar kapalıdır.