25 Kasım: Yaşam hakkımız için küresel mücadele günü!

Kadına yönelik şiddete karşı mücadele günü olan 25 Kasım evrensel bir gün. Nasıl ki kadına yönelik şiddet sadece Türkiye’de yaşanmıyorsa ve şimdi başlamadıysa, kadınların şiddete isyanı da yeni değil. Tarihimiz, dünyanın farklı yerlerinden kadınların daha eşit, daha özgür yaşamak isteği; hayatlarına sahip çıkmak ve bunu başarabilmek için birlikte dayanışma içinde verdikleri mücadelenin tarihi. Bu mücadeleyi Mirabel kardeşler, Dominik’te soykırım devletine karşı başlattıkları isyanla 25 Kasım’da takvime kazıdılar.

Bizler bugün, bu ülkede şiddetten uzak bir hayat kurmak için mücadele ederken, her gün yeni bir şiddet haberi alıyor, başvuracak mekanizma bulamıyor, şiddeti önlemekle yükümlü olanların bizzat şiddete ortak olduğuna şahit oluyor olabiliriz. Ancak biliyoruz ki bugüne kadar hiçbir kazanımımız bize altın tepsiyle sunulmadı; hepsinin ardında on yılların kadın mücadelesi var. Kazanımlarımızın güvencesi de yine kendimiziz, bu yüzden bu yıl 25 Kasım’da yine sokakları dolduruyor, sesimizi korkmadan, durmadan, en yüksek perdeden çıkarıyoruz.

Peki, ne istiyoruz?

1. Kadın cinayetlerini acil önle! Geçtiğimiz ay AKP milletvekili Şirin Ünal’ın evinde bakıcılık yapan 23 yaşında Özbek vatandaşı Nadira’nın milletvekilinin silahıyla “intihar ettiği”, iki gün içerisinde otopsi yapılarak cenazesinin ülkesine gönderildiği haberini gördük. Şiddeti önlemekle yükümlü olanların dahi, usulüne uygun bir soruşturma yapılmadan şiddeti örtbas etme çabasına açıkça tanığız. Bu ülkede kadınların ölmeden, öldürülmeden önce sesini duymak, cinayete varmadan erkek şiddetine engel olmak yüzde yüz mümkünken, bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok. 6284 sayılı Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ve İstanbul Sözleşmesi derhal uygulanmalı!

2. Her il ve ilçeye yeterli sayıda sığınak, kadın danışma/dayanışma merkezi ve tecavüz kriz merkezleri açılmalı! Talebimiz net. İstanbul Sözleşmesi diyor ki: Devlet, kadına yönelik şiddetle bütüncül bir mücadele için kurumsal, mali ve eşgüdümlü yapılar kurmalı. Herhangi bir şiddet durumunda, işlemler sırasında kadının karşısına çıkan kolluk görevlisinden savcıya, hakime kadar tüm aşamalardaki kadrolar cinsiyet eşitliği eğitimi almalı ve buna göre hareket etmeli. Şiddete uğrayan kadının karakoldan eve geri gönderilmemesi, doğrudan şiddet kriz merkezine başvuru yapması ve sığınacak bir yerinin olması hayatî önemde.

3. Ekonomik şiddet düzenine son! Yoksulluk nedeniyle yaşanabilecek patlamalara “aile”yi ayakta tutarak engel olmaya çalışan Saray yönetimi içeride ve dışarıda Kürt düşmanlığı ve yeni bir milliyetçi histeri dalgasıyla, politik çöküşünü örtme çabasında. Ekonomideki küçülmenin faturası, emekçilere şimdiden ağır bir şekilde yansıtılmış durumda. Temel tüketim ve ihtiyaç kalemlerindeki enflasyon ise, bilhassa evi idare etmeye çalışan kadınların yoksulluğunu derinleştiriyor. Savaşa harcanacak paramız yok; ücretsiz kamusal haklar, kreş, yemekhane, çamaşırhane istiyoruz!

4. Eşit işe eşit ücret! Cinsiyet eşitliği ve refah seviyesinin görece yüksek olduğu İsviçre’de dahi özel sektörde kadınlar erkeklerden yüzde 19,6 daha az kazanıyor ya da diğer bir deyişle, kadınlar yılın 71,5 günü ücretsiz çalışıyor. Eşit işe eşit ücret tüm dünyada en yakıcı taleplerimizden biri. Kadınlara eşit istihdam koşulları ve eşit ücret istiyoruz.

5. Kadın düşmanı yargı reformu çöpe! Meclise sunulan İkinci Yargı Paketi’nde çocukların istismarcılarla “belirli şartlarda” evlendirilmeleri durumunda cezanın erteleneceğine yönelik hükmün bulunduğu iddialarını basına yansıyan haberlerden dehşet içerisinde izliyoruz. Haberlere göre, İkinci Yargı Paketi’ne gireceği iddia edilen yeni düzenleme çocuk ile cinsel istismar faili arasındaki yaş farkının 10’un üzerinde olmaması ve evlendirilmeleri durumunda hükmün ertelenmesini kapsıyor. 2016’da bu yasayı geri çektirdiğimiz gibi, bir kez daha belirtiyoruz ki, çocuk yaşta, erken ve zorla evlendirmelerin önünü açacak, çocuk istismarını meşrulaştıracak, tecavüzü affedecek hiçbir düzenlemeyi kabul etmiyoruz.

Benzer şekilde reform paketinin içinde nafaka hakkının engellenmesi yönünde düzenlemeler olduğu söyleniyor. Boşanmadan dolayı bir kadın yoksulluğa düşüyorsa, bunun sorumlusu ona tüm ev ve bakım işlerini yıkan, evlilik öncesi ve boyunca çalışmasına engel olanlardır! Erken yaşta evlendirilen kız çocuklarının eğitimden mahrum, şiddetle baş başa bırakılmasına ve boşanmak istediğinde nafaka hakkının da kısıtlanarak kocasının şiddetine mecbur bırakılmasına temelden itirazımız var!

25 Kasım’da yoksulluğa, sömürüye ve şiddete karşı hep birlikte taleplerimizi haykıracağız, haklarımız ve hayatlarımız için bir arada olacağız!

Yorumlar kapalıdır.