1 Mayıs 2025: Kitleler öfkeli, meydanlar kalabalıklaşıyor. Tek çözüm birleşik mücadele!

Türkiye işçi sınıfı bu seneki 1 Mayıs’ı ekonomik yıkımın ve antidemokratik saldırıların derinleştiği bir dönemde karşıladı. İstanbul’da bölünmüş 1 Mayıs’ın miting adresleri Kadıköy ve Kartal olurken, Taksim Meydanı ve çevresi abluka altına alındı, yüzlerce eylemci ağır polis şiddetiyle gözaltına alındı. Ülke çapında bir önceki yıla göre daha fazla alanda ve daha geniş katılımlı eylemler düzenlenmekle birlikte, 19 Mart operasyonunun sonrasında başını öğrenci gençliğin çektiği kitlesel seferberliklerin ardından 1 Mayıs, emek ve özgürlük mücadelesini büyütmek için yeterince değerlendirilemedi. Sendikal konfederasyonların önderliklerinin birleşik ve kitlesel eylemler düzenlemekten ısrarla kaçınmaya devam etmesi ve sosyalist hareketin parçalı ve edilgen hali bu fırsatın kaçırılmasındaki temel etkenler oldu. Ülkenin ikinci büyük işçi konfederasyonu olan Hak-İş’in yönetimi ise, 1 Mayıs’tan kaçabilmek için bu seneki mitingini merkezi olarak Rize’de gerçekleştirme yolunu buldu.

İstanbul’da 1 Mayıs

İstanbul’da 1 Mayıs’ın örgütlenme süreci bu yıl da alan tartışmalarının gölgesinde kaldı. 19 Mart’ta başlayan seferberliklerin ve Özgür Özel’in Saraçhane’de 1 Mayıs için Taksim’de olacakları sözünü vermesinin ardından oluşan beklenti, DİSK-KESK-TMMOB-TTB yönetimleri (Dörtlü) tarafından oldukça kötü bir şekilde yönetildi. Valilikle ve emek örgütleriyle 1 Mayıs’tan yalnızca iki hafta önce yapılan ilk görüşmenin ardından, 1 Mayıs’ın nerede örgütleneceği belirsizliğe terk edildi ve Kadıköy çağrısı 1 Mayıs’tan yalnızca birkaç gün önce resmi olarak duyuruldu. Böylece sınıfın acil ihtiyaçları temelinde bir örgütlenme ve hazırlık çalışması bu yıl da yapılmamış oldu. Dörtlünün bilinçli bir şekilde tercih ettiği bu hazır(sız)lık sürecinin kötü hava koşullarıyla da birleşmesiyle, Kadıköy mitingi olması gerekenden daha zayıf ve sönük bir şekilde geçti. Bütün bu olumsuz faktörlere rağmen, on binlerce emekçinin ve gencin alanı doldurmaktaki ısrarı ve yıllar sonra ilk kez bir kent meydanında, Kadıköy’de, 1 Mayıs’ın örgütlenmiş olması önemliydi.

DİSK’in ortak 1 Mayıs örgütleme çağrısını ısrarla reddeden Türk-İş yönetimi ise, kendi mitingini Kartal Meydanı gibi kendi kitlesinin gücüyle tamamen orantısız olan bir alanda gerçekleştirmeyi tercih etti. Geçtiğimiz yıl Bursa’da düzenledikleri 1 Mayıs mitingindeki konuşmasında, bu yıl için 1 Mayıs’ın İstanbul’da kutlanacağı sözünü veren Ergün Atalay, bu sözünü Saray’ı da kızdırmadan gerçekleştirebilmek için böyle bir formül üretmişti. Geçtiğimiz Ekim ayında Türk-İş’in Ankara’da 100 bin kişiyle gerçekleştirdiği “Zordayız, Geçinemiyoruz” güçlü mitinginin ardından Kartal 1 Mayıs’ı Türk-İş tabanının gerçek potansiyelini ve öfkesini yansıtmaktan uzak kaldı. Bütün bunlara rağmen, on binlerce Türk-İş üyesi Kartal mitinginde yer aldı. Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü’nün sendikanın talepleri doğrultusunda derhal imzalanması ve vergide adalet işçilerin öne çıkardığı başlıklar oldu.

Türkiye’de 1 Mayıs

İzmir’de DİSK ve Türk-İş’in beraber örgütlediği ve Gündoğdu Meydanı’nda gerçekleşen miting, birleşik niteliği ve kitleselliğiyle bu yıl da öne çıktı. Ankara’da 1 Mayıs’ın merkezi Dörtlü’nün öncülüğünde Tandoğan Meydanı’nda gerçekleşen miting oldu. Ülkenin önemli sanayi havzalarından Manisa’da 1 Mayıs bu yıl daha fazla sendikanın katılımıyla daha kitlesel ve güçlü gerçekleşti. Yine ülkenin onlarca kentinde emekçiler 1 Mayıs’ta alanları doldurdu.

Tek Adam rejiminin ekonomik yıkım ve baskı politikalarının kitleleri bunalttığı bir dönemde, 1 Mayıs alanları bir önceki yıla göre daha genç, daha yaygın ve daha kalabalıktı. Bununla birlikte, rejime karşı mücadelenin bir adım ileriye taşınması açısından 1 Mayıs, sendikal ve politik önderliklerin menfur politikaları sonucunda, bu yıl da olması gerektiği gibi değerlendirilemedi. Buna rağmen, ülke çapında yüz binlerce emekçi ve genç alanlara çıkarak rejimin saldırılarına karşı mücadele kararlılığını bir kez daha ortaya koydu. 1 Mayıs’ın ardından ekonomik ve demokratik talepleri birleştiren, bu talepler temelinde birleşik bir eylem planını yükselten, siyaseti sandıkla sınırlamak yerine kitlelerin seferberliğine dayandıran bir mücadele hattının inşası önümüzdeki temel görev olmayı sürdürüyor.

Yorumlar kapalıdır.