Soma davasında 4. duruşma

13 Mayıs 2014 tarihinde 301 maden işçisi kardeşimizin ölümü ile sonuçlanan işçi katliamının 4. duruşması Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Katliamdan sağ kurtulan işçilerin tanık sıfatı ile ifadeleri ve BMW’li tekniker olmak üzere duruşmada kamuoyuna yansıyan ve dikkat çeken iki olay gerçekleşti. Sonda söyleyeceğimizi baştan söyleyelim, duruşmadan yine bir karar çıkmadı, Mahkeme Heyeti davayı 15 Aralık 2015 saat 09.00’a erteledi.

İşçilere baskı, tehdit; teknikere rüşvet

Katliamın tanığı olan işçilerden Arif Dudu konuşmasında “İki dakika boş görseler köpek gibi azarlıyorlardı” diyerek ocaktaki çalışma koşulları hakkında başından beri var olan düşünceleri tekrardan birinci ağızdan doğrulamış oldu.

Arif Dudu görevinin dinamit sandıklarını taşımak olduğunu söyledi ve şunları anlattı: “Burası askerlik gibi bir şey …Daha fazla çalışma istiyorlardı. Müfettişler gelmeden önce de haberleri olurdu. ‘Herkes ona göre gerekeni yapsın’ diyorlardı. Yanlış şeyleri düzenliyorduk.”

İfadesi sonrasında Dudu şikayetçi olup olmadığının sorulması üzerine bir süre bekleyip “Değilim” dedi. Madendeki cehennem koşullarına rağmen şikayetçi olmama durumu işçiler üzerine kurulan mali, siyasi baskının bir sonucu olarak okunmalıdır. Hayatını kaybeden madenci yakınları mahkemede ifade verecek işçilere şirketin teker teker ulaşıp 13 Ekim’de başlayacak duruşmalar öncesinde, “İşe alınacaksınız. Bizden haber bekleyin” söylediğini belirtti, katliamdan bu yana yaklaşık 1.5 yıldır işsiz olduklarına işaret etti. Bu savları destekler şekilde mahkeme çıkışı konuşan CHP milletvekili TMSF eliyle ulaştığını belirttiği bir belge göstererek işçilerin tazminatlarının 24 taksitte ödeneceği ilk taksitin 7 Haziran seçimleri öncesi bir nevi rüşvet gibi ödendiğini geri kalan 23 taksit ve ödeme zamanları açısından hiçbir bilgi olmadığını belirtti.

Duruşmaya BMW marka lüks bir araçla (yazının hazırlandığı an itibariyle aracın en düşük değeri 337.680 TL) gelen tekniker Recep Doğan ve verdiği ifade ise bir diğer dikkat çekici olay oldu. İşçilerin tüm anlattıklarını yalanlayan Doğan aracı üzerine sorulanlar üzerine katliamdan beri işsiz olduğunu söyledi ve ocakta çalıştığı dönemlerdeki durumu için “2200 maaş alıyordum sonra zam yapıldı. Çalıştığım son 1 yılda 3000 TL maaş aldım” .ifadelerini kullandı. (Tekrardan 337.680 TL!) Bu durum üzerine 1 numaralı sanık olan Can Gürkan’ın avukatları mevzu bahis aracın madene girmeden önce Doğan tarafından alındığını iddia etti. Ancak aracın 13 Temmuz 2015 tarihinde satın alındığı ortaya çıktı.

301 madenci ve daha nice işçinin katili sermaye sahibinin yargıdan “paçayı sıyırmak” için kimilerine rüşvet vermesi veya her türlü zora başvurması tahmin edilen bir şey elbette, asıl dikkat çekmesi gereken nokta bu pis durumun kamudan, halktan, işçilerden saklama zahmetine bile girilmemiş oluşudur. İşverenin bu “dokunulamaz” özgüveni siyasi iktidar ile içinde bulunduğu ilişkileri ve davaya karşı bakışını açığa vuruyor.

İşçi sınıfının dostları: kısa bir ne yapmalı

Katliam gerçekleştiğinden beri işçinin yanında olan herkesin dile getirdiği “Sorumlular Yargılansın!” talebi sermaye devleti sınırları içerisinde gerçekleştiriliyor gibi duruyor. Duruma işçi sınıfının çıkarları doğrultusunda bakıldığında bu sınırların düzeyi yukarıda belirttiğimiz şekilde gözler önünde.

Faillerin kamuoyunda bu kadar bariz bilindiği ve suçun ayan beyan belli olduğu bir durumda dahi arkası kesilmeyen ertelemeler de cabası. Madencilerin avukatı Can Atalay davanın “sağlığı” için esas güvence olarak katliamın kamu tarafından unutulmaması, peşinin bırakılmamasını istemesi de bu yüzdendir. Katliam sonrası dile getirilen “Unutmayacağız” sözünün arkasını getirmemiz gereken zaman da şu andır. Faillerin cezalandırılması önemini korumak ile beraber başka faillerin başka cinayetler gerçekleştirmesini engellemenin yegane yolunu tekrar tekrar dile getirmek ve bunu örgütlemek ise unutulmaması gerekendir:

İşçi sağlığı ve güvenliği önlemleri alınsın!

Bütün madenler işçi denetiminde ve tazminatsız kamulaştırılsın!

Yorumlar kapalıdır.