Arap dünyasının Nobel’i Erdoğan’a verildi

1976 yılında kurulan “Kral Faysal Fonu” tarafından verilen ve Dünya’nın en ‘saygın’ ödülleri arasında yer alan, Arap dünyasının Nobel’i “Kral Faysal” ödülü ilk kez 1979’da beş ayrı dalda verilmeye başlandı. Bu ödüle layık görülenler; İslam Hizmeti, İslam Araştırmaları, Edebi ve Arapça Araştırmalar, Bilim ve Tıp Ödülü dallarında çalışma yürütenler arasından seçiliyordu.

Bu yıl da bu ödüle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ‘layık’ görüldü. Bu haberin ardından İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri ve Kral Faysal Ödülleri jüri üyesi olan, Ekmeleddin İhsanoğlu yaptığı açıklamada, “Bu ödül İslam’a en büyük hizmet edenlere verilen bir ödüldür. Erdoğan’ın İslam dünyasında erdemli bir liderlik örneği göstererek, başarılı ekonomik, kültürel kalkınmayı sağlayarak, Türkiye’yi sanayileşmiş, iktisaden kalkınmış ülkelerin seviyesine ulaştırdığını ve bütün bunları yaparken demokrasi ve adalet duygusuna sahip olduğunu” belirtti. Peki, bizim bildiğimiz Başbakan Erdoğan ile Kral Faysal Ödülü’ne layık görülen Erdoğan aynı kişi değil mi? Ödülünü buyursun alsın, ödülü verenin alandan farkının olmadığını biliyoruz.

Fakat bir değerlendirme de kendi penceremizden yapmak istiyoruz; bakalım hangi pencere olayları daha net gösteriyor. Örneğin bizim penceremize, Erdoğan’ın İslam dünyasına hizmeti olarak (ki bu ifadeden Ortadoğu’ya yönelik politikalarını anlamamız gerekiyor herhalde) Irak’ın işgaline verdiği destek, Afganistan’ın işgal edilmesinin ardından başlayan direnişi bir an önce kırmak için emperyalistlerle yapılan askerî işbirlikleri ve Siyonist İsrail’in Filistin halkının üzerine bomba yağdırdıktan sonraki Davos çıkışı yanıltmasıyla birlikte İsrail’le birçok ekonomik ve askeri işbirlikleri imzalanmış olduğu gerçeği yansıyor.

Bunun yanında ekonomik kalkınmadan anladığımız sokaklardaki milyonlarca işsiz, açlığa mahkûm edilen ve bir torba kömüre muhtaç bırakılan toplum. Demokrasi ve adalete gelecek olursak o kavramlar uzun yıllardır bu topraklara uğramadı zaten. Hâlâ insanlar gözaltında kaybediliyor, yargısız infazlar yapılıyor, demokratik hakkını kullanmak isteyen sendikalı işçilerin gözlerine biber gazı sıkılıyor ve iş bıraktıkları gerekçesiyle haklarında soruşturma başlatılıyor.

Evet, tüm bunlar Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde yaşandı ve niceleri de yaşanıyor. Ama onların penceresine yansıyanların toz pembe olması normal. Çünkü onların kalkınmadan anladığı Türkiye’de artan milyoner sayısı. Demokrasi dedikleri elimizde var olan tüm hakların bir bir alınması, kültürel kalkınmadan anladıkları asimilasyon politikalarıdır. Ne pahasına olduğunun ise hiçbir önemi yok!

Bu nedenle de ne demokrasi ve insan haklarından nasibini almamış burjuvazinin temsilcisi Erdoğan’ın aldığı Kral Faysal Ödülü’nün ne de emperyalizmin savaş çığırtkanlarının başında bulunan Obama’nın aldığı Nobel Barış Ödülü’nün bizim gözümüzde zerre değeri yoktur. Ödülü verenin de alanın da çıkarları, hiçbir zaman çıkarımıza olmamıştır, olmayacaktır.

Yazan: Ümit Yılmaz, 25 Ocak 2010

Yorumlar kapalıdır.