Fransa’da bölgesel seçimler ve Ulusal Cephe’nin yükselişi

Geçtiğimiz ay, 13 Kasım Paris saldırılarının gölgesinde Fransız halkı, anakara ve denizaşırı topraklardaki yerel temsilcilerini seçmek için sandık başına gitti. Seçimin ilk turunun gerçekleştirildiği 6 Aralık gecesine, yabancı düşmanı söylemleriyle öne çıkan Ulusal Cephe’nin, 13 seçim bölgesinin 6’sında ve ülke genelinde birinci parti olması damga vurdu. Sandık çıkışı anketlerine göre yaklaşık %30 oy oranı elde eden bu aşırı sağ partinin başarısı, aslında beklenen bir şeydi. Yaklaşık iki yıldır yapılan hemen hemen tüm araştırmalarda Ulusal Cephe’nin ülkenin birinci politik gücü olduğu görülüyordu. Dahası, 13 Kasım saldırıları, vatansever ve yabancı karşıtı söylemlerinin karşılık bulmasında etkili oldu.Ne var ki bu olgu, iki turlu Fransız seçim sisteminde bir bölgede kazanmak için yeterli değil. Seçimlerin ilk turunda %10 barajını aşan partiler, adaylıklar için ikinci turda yeniden yarışmakta. Ayrıca, geleneksel olarak Fransız düzen partileri, aşırı sağ hareket karşısında “Cumhuriyetçi cephe” adı altında fiili bir ittifaka giderler. Şöyle ki, Ulusal Cephe adayının avantajlı olduğu bölgelerde, önde giden burjuva parti adayı desteklenir, geride olan aday ikinci tura katılmaz.

Ancak bu kez, burjuva sağ parti Cumhuriyetçiler’in lideri Sarkozy, Ulusal Cephe tehdidi karşısında Sosyalist Parti ile her türlü ittifakı reddederek, ikinci turda her bölgede yalnızca kendi adaylarını destekledi. Sosyalistler ise üçüncü oldukları bölgelerde kendi adaylarını yarıştan çekerek Cumhuriyetçiler’i desteklediler. Dolayısıyla Cumhuriyetçiler, ikinci turda önemli bir avantaj elde etmiş oldu. Nitekim, 13 Aralık’ta düzenlenen ikinci tur seçimleri sonucunda, Cumhuriyetçiler ilk tura göre oylarını önemli oranda arttırdı (%13 artış) ve ülke genelinde birinci parti oldu. “Cumhuriyetin temel değerlerini” esas alan seçim kampanyası aracılığıyla, kitleleri aşırı sağ tehdidiyle korkutan Cumhurbaşkanı Hollande ve Başbakan Valls’ın önderliğindeki Sosyalistler ise, sol seçmeni etrafında toplayarak ikinci parti konumuna yükselmeyi başardılar. Buna karşın ülke genelinde Ulusal Cephe, üçüncülüğe geriledi ve 13 bölgeden hiçbirini kazanamadı.

İkinci tur sonuçları, Fransız kamuoyunda Ulusal Cephe’nin büyük yenilgisi olarak görüldü. Nitekim partinin lideri Le Pen de, bu sonucun “hayal kırıklığı” yarattığını söyledi. Ancak, şunu gözden kaçırmamak gerekir: Bu yabancı düşmanı parti, ülke genelinde %30 oy oranına sahip. Belki de daha tehlikesi, Ulusal Cephe’nin birkaç yıl önce halkın çoğunluğunun büyük tepkisini çeken söylemleri, artık Fransız merkez sağında bile egemen söylemler haline geldi. Öte yandan sağa kayma eğilimi, burjuva sol parti Sosyalistler için de geçerliliğini koruyor; özellikle Valls’ın başbakanlığa getirilmesinin ardından Sosyalistler, ekonomik krizin aşılması için kemer sıkma politikalarını uyguladılar ve emekçi sınıfların kazanmış oldukları sosyal haklara karşı yoğun bir saldırı başlattılar.

Her gün işyerlerinin kapandığı ve işten çıkarılmalarının yaşandığı böylesine bir kriz ortamında aşırı sağ Ulusal Cephe, daha önce hiç iktidara gelmemiş bir politik alternatif olarak kitlelerin karşısına çıktı. Kitlelerin düzen partilerden umudunun kalmaması ve ciddi bir devrimci bir önderliğin bulunmaması da eklenince, “karizmatik” bir lider etrafında bir araya gelen bu partinin yükselişi kaçınılmaz oldu. Le Pen, kaba popülizme başvurarak, krizin faturasını ödemek zorunda kalan öfkeli kitlelerin önüne bir suçlu attı: Göçmenler. Çifte vatandaşlığın ve toprak esasına göre vatandaşlığın kaldırılması, Euro yerine ulusal bir para biriminin kullanılması, serbest dolaşım hakkının kaldırılması, NATO’dan çıkılması, idam cezasının getirilmesi, kürtaj hakkının sınırlandırılması Ulusal Cephe’nin programından öne çıkan başlıklar… Tüm bu korumacı-ulusalcı ekonomi politikaları ve göçmen karşıtı politikalar, Ulusal Cephe’nin egemen sınıfın yanında yer aldığı gerçeğini gizlemeyi amaçlıyor. Aslında bu parti; sağlık, eğitim, beslenme, konut yardımları ve işsizlik ödeneği gibi işçi sınıfının tüm sosyal kazanımlarını elinden almayı isteyen burjuva bir partidir.

İkinci tur sonuçlarına bakarak Ulusal Cephe tehlikesinin bertaraf edildiğini söylemek doğru olmaz. Sonuçta, Fransız siyaseti bakımından belirleyici olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine, artık yalnızca bir buçuk yıl kaldı ve Ulusal Cephe hâlâ önemli bir desteğe sahip. İktidardaki Sosyalist Parti’nin ekonomik kriz karşısındaki başarısızlığı ve düşük halk desteği göz önüne alındığında, 2017 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda Cumhuriyetçiler’in adayı ile Le Pen’in yarışması hiç şaşırtıcı olmayacaktır. Rüzgar Ulusal Cephe’nin arkasında; ancak unutulmamalıdır ki, işçi sınıfı henüz sözüne söylemedi ve önümüzdeki dönem yaşanması muhtemel kitlesel gösteri ve grevler işin seyrini değiştirebilir.

Yorumlar kapalıdır.