Patron, hükümet ve Saray’a karşı Renault işçisi ayakta!
Geçtiğimiz yıl Mayıs ayında Bursa’da metal işçileri patron ve Türk Metal çetesine karşı büyük bir mücadeleye girişmişti. İşçileri insanlık dışı koşullarda yaşatacak olan toplu sözleşmeye tepki olarak da işçi düşmanı-mafya sendikalarından istifa ederek önce tüm şehre sonrasında da metal sektörüne hızla sıçrayan bir direnişe geçmişlerdi.
Direnişin en önemli mevzilerinden biri olan Renault işçileri ise bu sürecin sonunda Birleşik Metal’e geçerek patron ve devlet işbirlikçisi sendikalarından kurtulmuşlardı. Renault’taki 4 bini aşkın üye halihazırda Birleşik Metal-İş üyesi olmuş durumda.
Ancak patron Mayıs ayında verdiği sözü tutmadı. Çalışma koşulları iyileşmediği gibi, asgari ücretin 1300 liraya çıkmasının ardından kıdemli işçilerin ek zam taleplerine dönük olarak herhangi bir adım atmadı. İşçilerin bunu protesto etmesi üzerine ilk kurşunu sıkan patron oldu. “Teknik bir arıza” bahanesi ile vardiyayı iptal etti, işçi liderlerini işten attı. Bu süreçte patron hazırlığını tam yaptı. Bakanlar, valilik ve emliyet genel müdürü ile görüşme yaparak işçilere müdahale edilmesi ricasında bulundu. Yetkililer ise bu sürece daha 16 Şubat’tan itibaren hazırlıklıydılar. Çünkü Türk-İş Genel Kurulu’nda Cumhurbaşkanı ile yapılan görüşmeler sonrasında Saray Renault’ta mafya Türk Metal’in örgütlenmesinin önünün açılması konusunda kesin emirlerini vermişti. Sonuç olarak işyeri önünde eylem yapan ve yolu kapatan işçiler gözaltına alındı. Saray’ın emri o kadar keskindi ki, Çalışma Bakanı Süleyman Soylu toplama kampı şefliği vazifesini yerine getirdiğini ifade etme aymazlığında bile bulundu. Açıkça işçi temsilcisinin seçilmesine bizzat Renault patronunu arayarak engel olduğunu ifade etti. Bu da yetmedi terörle mücadele yöntemleri hukuki sınılarda mücadelesini sürdüren işçiler üzerinde uygulandı. İşçiler polis tarafından evlerinden ve vardiya çıkışlarından göz altına alındılar. Hiçbir hukuki dayanağı olmaksızın savcılık da işçilerin tutuklanması talebinde bulundu.
Geçtiğimiz yıl direnişlerinde polisin kendilerine saygılı davrandığını bildiren Renault işçileri şimdi ise polisin patron dostluğu ve Saray kulluğu ile açıkça tanışmış oldu.
Renault’taki direniş şu an için işçi sınıfına yöneltilen kiralık emek saldırısı ve kıdem tazminatı hakkının gaspı girişimine karşılık sınıfın en ileri mevzisini ifade etmekte. Eğer Renault’taki örgütlenme hakkı savunulabilirse kiralık emek uygulanamaz, kıdem tazminatına da el sürülemez.
Bu son derecede önemli pozisyondaki direniş ise maalesef ki kendi fabrikası ve sektörü içerisinde sınırlanmış durumda. Renault işçisini desteklemek için özellikle Birleşik Metal’e üye işyerlerinde gerçekleşen onurlu dayanışma eylemleri yüreğimizi kabartsa da, Renault direnişinin hepimizin geleceğini belirleyecek bir konumda olduğunu unutmamalıyız. Bu yüzden sınıfın örgütlü mevzilerinin bütününün desteği önümüzdeki saldırıların bertaraf edilmesi için hayati bir öneme sahip.
Birleşik Metal eğer örgütlülüğünü koruyabilirse 2017 yılında kendi toplu sözleşmesini imzalayabilecek ve çeteci sendika da resmen Renault’tan çıkmış olacak. Ancak metal patronlarının hükümetin büyük desteği ile toplu sözleşmeleri manasız bir hale getirme çabasında olduğunu Birleşik Metal’in geçen yıl gerçekleştirdiği grev sürecinde açıkça görmüştük.
Renault işçisi bugün onurlu bir mücadele ile kendi örgütlenme ile sendikasını ve işyeri temsilcisini seçme hakkını savunuyor. Ancak sadece bu mücadele Renault işçisine yetmez. Bütünlüklü saldırılara karşı Renault işçisi ile sınıfın örgütlü sektörlerinin birleşik bir mücadelesini kurabilirsek işte o zaman Renault işçisi gerçek anlamda kendi haklarını kazanabilir. Bununla da kalmaz, Türkiye işçi sınıfına yönlendirilen güncel saldırılar da bunun ardından bertaraf edilir.
Patronun saldırganlığı ve sarayın talimatlarının karşısında Renault işçisinin yanındayız. Gerçekten kazanmaları ve güvenilir bir zafere ulaşabilmeleri için de Renault direnişinin diğer sektörlerce de desteklenerek, birleşik bir mücadeleye sıçratılmasından yanayız.
Yorumlar kapalıdır.