Emperyalizm, Suriye ve sol: Gerçeklere dair 3 nokta

1.) Emperyalizm ve sol

6 Nisan’ı 7 Nisan’a bağlayan gece ABD, Akdeniz’de bulunan savaş gemileri aracılığıyla Suriye rejimine ait bir havaalanını vurması için 59 füze ateşledi. ABD, iç savaşın 7. yılına girdiği Suriye’de Esad rejiminin topraklarına, askeri üslerine ve aparatlarına ilk kez saldırı düzenledi. Füzeler Şinsar ve El Şayrat hava üslerini hedef almıştı. Bir süre önce İdlip’te yoksulların üzerinde kullanılan kimyasal silahlı uçakların bu üsten havalanmış olmaları ABD müdahalesinin mazereti oldu. Trump kimyasal silaha maruz kalmış olan çocukların fotoğraflarını gördüğünü, bunun kendisini çok etkilediğini ve bu sebeple de saldırı emrini verdiğini söylüyor. İlginçtir aynı “duygusal” Trump, o çocukların ABD’ye girişini de yasakladı…

Bu saldırı, ABD’nin Suriye’ye düzenlediği ne ilk hava saldırısıydı, ne de – ne yazık ki – sonuncusu oldu. Zira hava üssünün vurulmasının hemen ardından Kürt askeri kampları da – ABD’nin açıklamasına göre – “yanlışlıkla” bombalandı ve sol siyaset bunu yine görmezden geldi. (1) ABD Suriye topraklarına ilk olarak 2014 senesinde askeri olarak müdahale etti. O günden bugüne tamı tamına 7899 (yedi bin sekiz yüz doksan dokuz!) defa ABD Suriye’yi bombaladı. (2) 59 füzenin vurduğu havaalanı Esad rejiminin elindeydi ve rejime askeri müdahale bağlamında bu saldırı bir ilkti. O halde şimdi düşünelim: Bundan önceki 7898 hava saldırısı kime karşıydı ve neden yapılmıştı? ABD, Suriye halkını, işçilerini ve köylülerini defalarca bombaladı. Bombalamalar sırasında binlerce Suriyeli sivil yoksul hayatını kaybetti. (3) Emperyalist Birleşik Devletler daha geçtiğimiz hafta rejimin ve Rusya’nın elinde olmayan Batı Halep’i bombaladı ve 57 sivil hayatını kaybetti. Rusya bu saldırının ardından ABD’nin “teröristleri” vurduğunu açıklayarak katliama alkış tuttu. (4) Bunun yanı sıra başını ABD’nin çektiği hava güçleri geçtiğimiz haftalarda Musul’u da bombaladı ve 200 sivil bu saldırıda hayatını kaybetti. Solun, Bonapartist rejimden kopuş yönünde irade göstermiş olan yoksulların üzerine yağdırılan bombalar karşısında rezil bir sessizliğe gömülmüş olması ve yarı-boşaltılmış (5) bir rejim üssünün vurulmuş olmasını adeta ilk emperyalist müdahale olarak bütün “anti-emperyalist” duygularını seferber ederek lanse ediyor olması, ikiyüzlülüğün de ötesinde doğrudan doğruya politik bir tercihe işaret etmektedir. Halbuki sadece ulusal diktatoryal rejimin askeri güç merkezlerinin değil, Suriye’nin her karşının emperyalizmin militer ve siyasal aparatı tarafından yağmalanmasına cepheden karşı çıkılmalıdır. Emperyalist saldırı hangi biçimlere ve gerekçelere bürünürse bürünsün, hedefi kim ve ne olursa olsun, ilkesel düzeyde taviz verilmeksizin politik olarak reddedilmesi ve acımasızca topa tutulması gereken bir barbarlık olarak anlaşılmaz ise “anti-emperyalizmin” anlamı ancak ve ancak yabancı sınıf önderliklerinin çıkarlı uyarınca alevlenip sönen bir illüzyon olarak kalmaya mahkum edilir.       

2.) Üçüncü Dünya Savaşı ve sol

Hem ABD’nin Suriye rejimini bir kereliğine vurmasını, hem de Kuzey Kore’yle zaten süreklileşmiş olan savaş retoriğini tekrar gündeme getirmiş olmasını solun bir bölümü Üçüncü Dünya Savaşı’nın yaklaşan adımları olarak okudu. Halbuki ABD Dış İşleri Bakanı Rex Tillerson saldırının, ABD’nin Suriye politikasını değiştirmeyeceğini ve Rus yetkililer de saldırının kendilerine haber verildiğini ve üsteki Rus güçlerinin 35 dakika içinde boşaltıldığını açıklamıştı. (6) Pentagon da yaptığı açıklamada, saldırının bir istisna olduğunu ve devamının gelmeyeceğini belirtti. Rusya saldırının istisnai niteliğine ikna edilirse (yani ABD’nin oturulacak masada son sözü söyleyen belirleyici rolünü şartlarla da olsa kabul ederse veya “yarı-tarafsız” bir konuma kayarsa), ABD’nin saldırıların devamını organize etme ihtiyacı hafifleyebilir ve “demokratik geçişi” farklı araçlarla örmeyi deneyebilir. Her şeye rağmen Rusya’nın sahada yanıt vermek yerine, saldırının diplomatik meşruiyetini sorgulamayı yeğleyeceğini öngörebiliriz. İspanyol gazetesi El Pais 9 Nisan’da şöyle yazmıştı: “Moskova’nın hava üssünü  S-300 ve S-400 füzeleriyle korumamış olması, Amerikan ordusuna karşı savaşmak istemediğini gösteriyor.(7) Rusya ile ABD arasında yapılan hava koordinasyonu anlaşması da geçerliliğini korurken, iki gücün birbirlerini vurmamak üzerine sözlü bir anlayışa varmış oldukları görülebilir.

Trump Suriye’yi vuran füzelerin ateşlenmesi emrini Çin devlet başkanı Xi Jinping’le görüşmesi sırasında verdi. Basın açıklamasını vermesinin ardından Çin devlet başkanıyla olan görüşmesini sürdürdü. Buluşmanın ardındansa “Çin, Kuzey Kore sorununu çözmezse, biz çözeriz” açıklamasını yaptı. Bunun üzerine Çin Komünist Partisi Kuzey Kore’nin nükleer aktivitelerinin durdurulması gerektiği yönünde çağrı yaptı. Trump’ın Suriye ve Kuzey Kore meselelerini aynı diplomatik görüşme üzerinden dile getirmesi ve askeri pratiklerini yoğunlaştırması, onun dış politika tercihlerinin, küreselleşmeci kliğin Clintoncı programı uyarınca gerçekleşme eğilimlerini ortaya koydu. Kuzey Kore’yi bilinçli olarak gündeme getiren ABD, Obama’dan bu yana daha yoğun olarak güttüğü Pasifik’teki askeri varlıklarını güçlendirme hedefini bu mazeret üzerinden yeniden bina etmeyi deniyor. Çin ise Japonya emperyalizmine karşıt olarak pazarlarını korumak adına yer yer Kuzey Kore’yle eylem birliklerine gitmişti ve böylece bir taktik olarak Kuzey Kore’nin varlığını kullanmıştı.

Ancak Üçüncü Dünya Savaşı’nın bir gerçeklik olarak var olma olasılıklarının önüne geçen tek olgu, ABD açısından Suriye ve Kuzey Kore sorunlarının taşımakta oldukları taktiksel karakter değil. Yeni bir paylaşım savaşının önündeki en ciddi engel, ABD’ye rakip olabilecek derecede tekelleşmiş ve askerileşmiş yeni bir gücün henüz ortaya çıkmamış olması. ABD emperyalizminin gücü her ne kadar düşüşte de olsa, ulusal ve uluslararası pazarlar üzerindeki askeri ve ekonomik egemenliğinin tekelci biçimlerini korumayı sürdürüyor. AB’nin de, Rusya’nın da, Çin’in de mevcut durumda uluslararası neoliberal rezonansı ve sömürü-üretim ilişkilerini korumak ve sürdürmek adına başlıca jandarma olan ABD’ye  ihtiyaçları var. Dünya kapitalist güçleri, altında toplanabilecekleri ABD’ye eş güçteki yeni bir emperyal saldırgan bulamadıkları müddetçe dünya savaşı çıkarmaktan kaçınacaklardır.

3.) Esad rejimi ve sol

ABD’nin gerçekleştirmiş olduğu hava saldırısının mazereti İdlib’de kullanılan kimyasal silahları ateşleyen uçağın bir rejim üssünden havalanmış olmasaydı. Emperyalist saldırının gözdağı verme amacı taşıdığını, saldırıdan 24 saat sonra vurulan üsten yeni rejim uçaklarının havalanmış olmasından anlıyoruz. (8) Ancak hem ABD’nin hem de solun ikiyüzlülüğü, İdlib dışındaki ve öncesindeki kimyasal saldırıları görmemek veya görmemezlikten gelmek oldu. Eylül 2013’ten bu yana Suriye’de rejim tarafından 167 defa kimyasal silah kullanıldı. Bunların 45’i Ağustos 2015’ten sonraydı. 2017 senesi içerisinde ise rejim 9 kere kimyasal silah kullandı. (9) Kullanılan kimyasal silahların %3’ü IŞİD bölgelerine, %97’si ise sivil halkın yaşamakta olduğu yoksul emekçi semtlerine yapıldı.(10)

Kimyasal silahların rejim tarafından kullanılmamış olduğu argümanını Castro/Chavezci cenah yoğunlukla şu soru etrafında savundu: Esad zafer kazanırken neden kimyasal silah kullansın ki? Bu soru, babadan oğula geçen monarşist karakterli Bonapartist bir burjuva diktatörlüğün, kendisine karşı ayaklanmış olan yoksulları katletme potansiyelinin gerçekliğine inanamayan, aslında inanmamayı kendi çıkarları doğrultusunda tercih eden çarpık bir anlayışın kendi yüzsüzlüğünü meşru kılma noktasında varabileceği boyutlara işaret etmekte. Belirtmekte fayda var ki, Suriye rejiminin kimyasal bir katliama girişmemiş olduğunu savunan solun bir bölümü ile Osmanlı devlet aygıtının 1915 senesinde bir Ermeni soykırımı organize etmemiş olduğunu iddia edenler geniş bir birleşik küme oluşturuyorlar: Yani söz konusu devlet aygıtları, halklar ve aralarındaki ilişki olunca, metodolojik bir yanlışla karşı karşıya bulunuyoruz. Zafer kazanmakta olanın katliama girişmesi olasılığını imkansız olarak adledenler, Birleşik Devletler’in ikinci emperyalist paylaşım savaşından zaferle çıkmasının ardından Japonya’nın iki şehrini neden atom bombasıyla vurmuş olduğunu da açıklamalı. Zira 1945’te ABD’nin, 2017’de de Esad’ın böylesine bir saldırıya girişmesinin tek sebebi, uluslararası burjuva hukuksal kırmızı çizgilerin kendilerinin ne kadar ileriye gitmelerine izin verebileceğini test etmekti. Esad girişebileceği katliamların boyutunu, Obama’nın ardından gelen yeni Trump yönetiminin gözetiminde test ederek, askeri aparatını ne derecelerde kullanabileceğini denedi. Bunlar bir kenara Esad’ın zafer kazanmakta olduğunun kendisi bile bir yalandı. Kimyasal silah saldırısını önceleyen birkaç hafta boyunca Esad Şam kırsalında ciddi mevziler kaybetmişti ve kıyı şeridine doğru çekilmesi hızlanmıştı.

Ancak, diyelim ki, olaylar Esad’ın Dış İşleri Bakanı’nın açıkladığı yönde gelişti. Yani kimyasal silahı rejim kullanmadı, ancak rejimden kurtarılmış bölgedeki bir kimyasal silah deposu rejimin uçakları tarafından vuruldu ve sivillerin ölümüne sebebiyet verdi. Rejimin bu savunuşunun niteliğini anlatan eski bir deyiş vardır: Özrün kabahatten büyük olması! Zira sadece uzmanlar değil, hemen hemen herkes kimyasal silahların bulunduğu ve etrafının sivil halkla çevrili olduğu bir deponun vurulmaması gerektiğini bilir. Çünkü o deponun vurulmasının anlamı kimyasal silahsızlandırma değil, barbar bir katliam olacaktır, başka bir şey değil!


Dipnotlar:

1.) https://www.almasdarnews.com/article/us-airstrike-mistakenly-hits-kurdish-base-northern-al-raqqa-al-amaq/

2.) https://mkaradjis.wordpress.com/2017/04/07/no-us-bombing-of-syria-did-not-begin-today/

3.) Bkz. agy.

4.) Bkz. agy.

5.) Görgü tanıkları ABD saldırısının Esad rejiminin ciddi bir kayıp yaşamayacak şekilde organize edildiğini ve rejimin, saldırı hakkında önceden bilgilendirilerek üssü temizleme fırsatını kullanmış olduğunu söylüyor. Kaynak için bkz. http://abcnews.go.com/International/eyewitness-syrian-military-anticipated-us-raid/story?id=46641107

6.) https://syriafreedomforever.wordpress.com/2017/04/14/assad-must-fall/

7.) Aktaran için bkz. http://izquierdasocialista.org.ar/index.php/noticias/internacionales/5412-se-viene-la-tercera-guerra-mundial

8.) https://syriafreedomforever.wordpress.com/2017/04/14/assad-must-fall/

9.) Bkz. agy.

10.) Bkz. agy.

Yorumlar kapalıdır.