Fas’ın kuzeyinde yer alan Rif bölgesindeki El Huseyma kentinde, geçtiğimiz Ekim ayında, polisin tezgâhına el koyup çöpe attığı balıklarını almaya çalışan genç balıkçı Muhsin Fikre’nin, çöp kamyonunda ezilerek öldürülmesinin ardından başlayan hükümet karşıtı eylemler sürüyor. Aradan geçen yedi ayda, eylemlerde dönemlik inişler olsa da son bir haftadır gösteriler yeniden alevlenerek ülkenin önemli bir bölümüne yayılmış durumda. Hükümete karşı isyanın özellikle Rif bölgesinde başı çekiyor olması da şaşırtıcı değil. Bölge Amazigh nüfusun ağırlıklı olarak yaşadığı ve despotik Fas rejimi tarafından hem politik hem de kültürel olarak yıllar boyunca ayrımcılık, şiddet ve baskıyla yönetilmiş bir geçmişe sahip. Ayrıca yine baskı politikaları kapsamında devlet yatırımları Rif bölgesine ülkenin geri kalanına göre oldukça azımsanacak miktarlarda gerçekleştiriliyor.
2011’in izleri
Her ne kadar eylemler Muhsin Fikre’nin katledilmesi ile başladıysa da aslında konunun arka planında daha uzun bir süredir, baskıcı rejimin antidemokratik ve ülkeyi yabancı sermayenin yağmasına açan politikalarına karşı biriken halk öfkesinin bir dışa vurumu mevcut. 2011 yılında diktatörlük rejimlerine karşı, onurlu bir yaşam, iş, sosyal adalet ve özgürlük talepleriyle Tunuslu, Mısırlı, Suriyeli kitleler seferber olurken, Fas’ta da 20 Şubat Hareketi aynı taleplerle sokakları doldurmaktaydı. Ancak Fas’ta, eylemlerin Tunus ve Mısır’da eriştiği düzeye ulaşmasından çekinen Kral, kitlelerin taleplerini “belli oranda dikkate alarak” yasal düzenlemeler gerçekleştirmek suretiyle kitleleri bölmüş ve eylemlerin önüne geçmeyi başarabilmişti. İşte bugün kitleleri tekrardan sokağa dökülmesinin ardında Kral’ın ya göstermelik olarak yerine getirdiği ya da hiç gerçekleştirmediği düzenlemeler yatmakta. Ve gerçek şu ki, hem bölge ülkelerin hem de emperyalizmin ayaklanmaları yolundan çıkartma, kontrol altına alma ve sönümlendirme çabalarına rağmen, 2011’in deneyimi bölge halklarının belleğinde halen tazeliğini koruyor. Daha da önemlisi, devrimci süreci başlatan koşullar birçok ülkede derinleşerek varlığını sürdürüyor.
Rif’in sesleri
Seferberliklerin merkezi olan Rif bölgesinde “yolsuz devlet” ve “onurlu bir yaşam” sloganlarıyla sokağa dökülen kitlelerin talepleri demokratik, sosyal, ekonomik ve kültürel ögelerin kesiştiği bir bütünden oluşuyor: Muhsin Fikre’nin ve 2011 yılında eylemler sırasında öldürülen beş kişinin katillerinin yargılanması; Rif bölgesindeki tüm politik tutsakların serbest bırakılması; El Huseyma’yı bir askeri bölge haline getiren 1958 yasasının kaldırılması; bölgeye uygulanan ekonomik ablukanın kaldırılması ve eğitim, sağlık gibi sektörlerde kamu harcamalarının çoğaltılması; yolsuzlukların sona erdirilmesi, genç işsizliğe çözüm bulunması, bölgeye kültür merkezi, kütüphane, tiyatro açılması.
Despotik Fas rejiminin emperyalizm ve büyük sermaye eliyle yarattığı neoliberal, baskıcı politikaların bir sonucu olan bu ayaklanma yine aynı rejim tarafından yalıtılmaya çalışılıyor. Fas devleti, eylemlerin medya vasıtasıyla hem ülkenin diğer bölgelerinde hem de yurt dışında yankı bulmaması için tüm gücünü seferber etse de bunda başarılı olamadı. Burada Rif halkının eylemler vasıtasıyla yaratmış olduğu yerel komitelerin sürecin görünür kılınmasındaki öneminin altını çizmek gerekiyor.
Özellikle eylemlerin görünür olmasından sonra yaygınlaşmasından çekinen rejim, El Huseyma ve Rif’te mücadelenin başını çeken Hirak Hareketi lideri Nasır Zefzafi ve yirmiye yakın eylemciyi daha tutuklayarak seferberliği ezmek istedi. Ancak bu tam tersi bir etki yaratarak ülkenin birçok ilinde insanların aynı taleplerle sokağa çıkmasına neden oldu: Fez, Marakeş, Kazablanka, Rabat, Ucda, Nador ve diğerleri.
Aslında rejim eliyle yaratılmış olan antidemokratik ve ekonomik enkaz sadece Rif bölgesinde değil ülkenin tamamında gerek yoksulluk, işsizlik, gerekse de baskıya maruz kalma üzerinden görünür durumda. Bu, Amazigh ve Fas halkının despot rejime ve neoliberal politikalara karşı mücadelelerini ortaklaştırabilmesine olanak tanımakta. Ülkenin acil demokratik ve ekonomik ihtiyaçları üzerinden, Amazigh halkının kendi kaderini tayin etme hakkını da içeren birleşik bir hat işçilerin, emekçilerin, gençlerin ve kadınların mücadelesini ilerletmesine olanak tanıyacak ve Kral’ın kâbuslarını karabasana döndürecektir.
Yorumlar kapalıdır.