Geçtiğimiz Eylül ayında Birleşmiş Milletler’in 2019 yılı Global Sürdürülebilir Kalkınma Raporu için bizzat genel sekreter tarafından atanan bilim insanları heyeti, yaptığı çalışmanın sonucunda “bildiğimiz kapitalizmin sonuna geldik” demişti. Heyet ekolojik yıkımın ulaştığı bu tehlikeli seviyeden ötürü kapitalizmin tarihinde ilk kez daha pahalı bir enerjiye yönelmek zorunda olduğunu, ucuz enerji ile yüksek kârlı dönemin tamamlandığını iddia etmişti.
Raporun ardından kapitalizm altında başka çözümün olduğuna inanan pek çok çevre aktivisti, tüketim alışkanlıklarımızın değiştirilmesi ve vahşi olmayan bir kapitalizm için mücadeleye girişti. Sonuç olarak da argümanlar, aradan geçen yedi ay içerisinde alt üst oldu.
Daha az az kâr etmeyi kabul eden bir kapitalizm aranırken atmosferdeki karbondioksit seviyesi insanlık tarihi boyunca hiç olmadığı kadar yüksek bir seviyeye ulaştı. Şu anda havadaki bir milyon parçacığın 416’sı karbondioksitten oluşuyor. Bu oran en son üç milyon yıl önce bu haldeydi. Durumun kötülüğünü anlayabilmek için tehlike limitinin 350 olduğunu da aklımızda tutalım. Dahası da var: 2019 yılı Mart ayı, kaydedilmiş sıcaklık verileri içerisinde gelmiş geçmiş en sıcak ikinci ay oldu. Yanlış anlaşılma olmasın, gelmiş geçmiş en sıcak Mart ayı değil, tüm aylar içerisinde kaydedilmiş gelmiş geçmiş en sıcak ikinci ay!
Dünyadaki canlılığın tümünü tehdit eden dokuz limitin üçünü geri dönüşsüz şekilde aşmış durumdayız. Dünya genelinde susuzlaşma ve sel kol kola ilerliyor. Belirli bir coğrafya susuz kalıp bunun sorunları ile uğraşırken, bir diğeri sel baskınları altında kalıyor, ölüyor, zarar görüyor ve sonrasındaki salgın hastalıklara karşı mücadele etmeyi sürdürüyor. Bu durum Afrika kuraklaşırken kuzeyin sellere teslim olduğu anlamına gelmiyor. Birbirine son derecede yakın bölgelerde dahi vahim iklimsel anormallikler yaşanmakta. Türkiye de bundan azade değil. Bu yıl Türkiye’deki yağış rejimi son yüz yıl içerisinde görülmemiş bir kompozisyona sahipti. Kış aylarının sert geçmesinden ötürü Bozcaada’da narenciye yetişmezken şu anda yetişebiliyor. Bu sene kurak bir bölge olan Şırnak’a Karadeniz’in genel yıllık yağış ortalaması (2500-3000 mm) tutarında yağış düştü.
İnsanlığın elindeki her şeyle ekolojik yıkıma karşı mücadele etmesi gerekiyor. Ancak işler maalesef ki basit bir iyi niyet ile çözülmüyor. Üzerine bir de kapitalizme dair bir yanlış kavrayış eklenince sorunu çözmüyor, daha da kötü bir hale getiriyoruz. Liberaller insancıl kapitalizmi arayadururken, “normal” kapitalizm kâr elde etmek için emeği ve doğayı sömürmekten başka bir şey yapamıyor.
Bildiğimiz kapitalizmin sonunda değiliz. Bildiğimiz kapitalizm yaşıyor. Başka bir barbarlık yok, onun tam ortasındayız ve canlılık altıncı büyük yok oluşa sürükleniyor. Başka bir kapitalizm yok ve kapitalizm akıldışı bir sistemdir.
Kirletici sanayilerin emekçilerin denetiminde kamulaştırılıp ekolojik yıkıma karşı mücadele için planlanması artık gelecek kuşakları değil, doğrudan doğruya bizi ilgilendiriyor ve sosyalizm sadece iyiliği-güzelliği değil, insanlığın ve tüm gezegenin acil ihtiyaçlarını temsil ediyor.
Yorumlar kapalıdır.