15-16 Haziran: Haydi işçiler, gene ön saflara!

Biziz hayatı yaratan”: Bu üç sözcük işçi sınıfının uluslararası marşından. İşte bu üç sözcük, içinde yaşadığımız dünyanın gerçeğini özetleyiveriyor. İşçi sınıfı olmazsa, onun ürettikleri olmazsa, hayat da olmaz.

Eğer hayatı yaratan işçilerse, onu değiştirecek olan, yani hayatı daha yaşanabilir kılacak olan da işçi sınıfıdır.

Tüm dünya bunun örnekleriyle dolu. Türkiye’deki en güzel örneklerinden birisi de 15-16 Haziran 1970’te, işçi sınıfının neye muktedir olduğunu göstermesidir. Dönemin iktidarının Sendikalar Yasası ile Grev ve Lokavt Yasasında, işçiler aleyhine yapmak istediği değişiklikleri, o muhteşem seferberliğiyle durduran işçi sınıfı olmuştu.

İşçilerin ve emekçilerin üzerine yürüyen hükümetleri durdurabilecek, saldırıları püskürtebilecek yegane güç, gene işçiler ve emekçilerdir.

Biz işçiler hayatı değiştirebiliriz.

* * *

15-16 Haziran 1970’te işçiler sokağa mı çıkmışlardı? Hayır, bu ifade işçinin gücünü anlatmaya yetmez. 15-16 Haziran’da işçi sınıfı önce şalteri indirdi, sonra fabrikaları boşalttı, ardından yollara döküldü ve nihayet alanları doldurdu.

Üzerine gelen saldırıyı işte bu kitlesel seferberliğiyle püskürttü Türkiye işçi sınıfı. Onun bu seferberliği, tüm dünya işçi sınıfının daha oluşumundan beri kullanageldiği tarihsel mücadele yönteminin bir örneğini oluşturdu. Başarılı bir örneğini.

* * *

Bugün hükümet ve patronlar gene saldırıyorlar işçi sınıfına:

Bizleri işsiz bırakarak. Yoksullaştırarak. Güvencesiz, güvensiz, sağlıksız çalışmaya mahkum ederek. Sendikalaşma mücadelemizi ezmeye, sendikaları etkisiz kılmaya çalışarak. Grev hakkımızı, sağlıksız koşullarda çalışmayı reddetme hakkımızı kullanmamızı engelleyerek. Emeğimizi, köle emeği düzeyine düşürerek. İş cinayetlerine kurban ederek.

Sendikacılarımız tutuklanıyor. Gerçekleri dile getiren gazeteciler hapse tıkılıyor. Seçilmiş belediye başkanları, belediye meclisi üyeleri, parlamenterler, öğretmenler ve akademisyenler zindanlara atılıyor.

Demokrasi boğuluyor. Nefes alamıyoruz!

* * *

Nefesimizi kesen bu saldırılar karşısında ne yapacağız? “Aman sokağa çıkmayın, hükümetin kışkırtmalarına gelmeyin” diyenler var. Patronların ve Saray’ın saldırılarına “provokasyon” deyip geçemeyiz. Bunlar gerçek saldırılar. Elbette kışkırtmalara gelmeyelim, ama “Atı alan Üsküdar’ı geçiyor”! Durdurmak lazım.

Saldırıları lafla, demeçle, kınamalarla durdurmak mümkün değil. Adaletin hali de ortada. Çözümü sandığa havale edip “ya sabır!” demek de bizi kurbanlık koyun olmaktan kurtarmaz. İşçinin gücüne, onun bilincine, onun ferasetine inanmayanlar, güvenmeyenler kenara çekilsinler.

Bırakın işçiler emekçiler ön saflara geçsinler. Kadınıyla, erkeğiyle, gençleriyle, yeni önderleriyle işçi sınıfının yolu açılsın. Hayatı ancak onlar değiştirebilirler.

* * *

Neyi değiştirebiliriz? İş güvencesi ve işsizlik: İşten çıkarma yasaklansın ve ülkedeki tüm işler çalışabilen nüfus arasında paylaştırılsın! Yoksulluk: Geliri olmayan herkese insanca yaşamayı olanaklı kılacak bir yaşam geliri sağlansın! İş cinayetleri ve işçi sağlığı: İşyerlerinde çalışma koşulları işçilerce belirlensin ve denetlensin! Her işyerinde sendika zorunlu olsun ve sendikalaşmayı engelleyen patronlar ve idari yetkililer mahkum edilsin!

Hapishanelerdeki tüm seçilmişler, gazeteciler, sendikacılar serbest bırakılsın. Saray rejimi son bulsun: Bu antidemokratik anayasa çöpe gitsin. Sıfır barajlı bir seçimle bir Kurucu Meclis oluşturulsun ve yepyeni demokratik bir anayasa yapılıp halk oyuna sunulsun.

Hele bunlarla bir başlayalım, gerisi gelir.

* * *

Peki, nasıl? İşçi ve emekçi sınıfların birleşik ve örgütlü, planlı ve bilinçli mücadelesiyle. Birlik ve örgütlülük her türlü provokasyonu engeller, boşa çıkarır. Biliyoruz, pek çok patron yanlısı, günü kurtarmaya çalışan bürokrat karakterli ve ahmak sendikacı buna karşı çıkacaktır. Olsun.

Sınıfına güvenen sendikacılarla, işyerlerindeki öncü, bilinçli önderlerle, kuracağımız komitelerle ve meclislerle ilerleyebiliriz biz. Tıpkı 15-16 Haziran 1970’te olduğu gibi.

Yeter ki, “Atı alan Üsküdar’ı geçmesin”.

Yorumlar kapalıdır.