Taleplerimiz ortak, mücadelemiz de ortaklaşmalı!

Yaz aylarının sınıf hareketliliği açısından sakin geçmesi beklenir. Ancak 2024 yazı direnişler, grevler, açıklamalarla dolu bir yaz oldu. İşçiler ücretlerine zam talebi, sendikalaşma hakkı, iş saatlerinde ve çalışma koşullarında iyileştirme, zorunlu mesailere son verilmesi ve mesai ücretlerinin yasal düzeyde ödenmesi başta olmak üzere insanca çalışma ve yaşama hakları için birçok sebepten birçok fabrikada mücadele etti. Çalıştıkları fabrikaların önlerinde, ilçe kaymakamlıklarında, şirketlerin merkez binalarında direnişler, basın açıklamaları gerçekleştirdiler. Birçok kurum, parti ve dernek işçilerin mücadelelerine destek gösterdi; destek açıklamaları ve eylemleri gerçekleştirdi. Ancak şunu görmek gerekir ki mücadelelere dışarıdan sunulan destek bir yere kadar etki gösterebilir. Kalıcı ve büyük kazanımları elde edebilecek gücü taşıyanlar işçilerin kendisidir.

Diğer yandan, üç konfederasyon (DİSK, TÜRK-İŞ, HAK-İŞ) da ücretler ve vergi konularını gündeme alan eylemler, mitingler yapmakta. Bu mitingleri birleştirerek büyük bir ortak miting yapma isteklerini de zaman zaman dile getirdiler fakat bunun için somut adımları henüz göremedik. Oysa TÜRK-İŞ’in tahminen 100 bin işçinin katılım gösterdiği 20 Ekim Ankara mitingi bir kez daha gösteriyor ki emekçiler onları günden güne daha da yoksullaştırmış, güvencesiz bırakmış mevcut koşullara karşı çıkıyor, konfederasyonlarının da bu konuda daha etkin davranmasını bekliyor, bu basıncı tabandan kuruyor. Konfederasyonlar eylem takvimleriyle bu basıncı kontrol etmeye çalışıyor ama emekçilerin acil taleplerini esas alan ortak bir mücadele hattını örmekten halen oldukça uzak bir çizgi izliyorlar.

Bu süreçte, Polonez direnişiyle dayanışma için oluşturulan Polonez İşçileri Dayanışma Komitesi gibi oluşumlar ise dayanışmanın somut örnekleri açısından oldukça değerli ve işlevsel bir yöntemi işaret etmekte. Ancak bu eylemliliklerin de sınırları aşikâr. Seslenebildiği kitle, oluşturabildiği güç içerisinde yer alan kurumlarla sınırlı kalıyor. Bu oluşumların bir adım daha ileri götürülmesi, yaygınlaştırılması ve işçilerin öncülüğünde devam etmesi gerekiyor.

Süregiden tekil direnişler arasında bağ kuran, ortak talepler etrafında ortak bir mücadele zemini oluşturmayı hedefleyen, yani mücadeleleri birleştiren bir çizgiyi savunmak gerekiyor.

Bugün aşağı yukarı tüm mücadelelerde öne çıkan şu talepler etrafında mücadeleleri birleştirmek mümkün ve gerekli:

-Sendikalaşma hakkına dönük engellemeler son bulsun!

-Atılan işçiler geri alınsın!

-İnsanca yaşam için insanca ücret!

-Çalışma koşulları iyileştirilsin!

Elbette bunlara farklı talepler de eklenebilir. İşçilerin bir araya gelerek bu slogan ve talepleri beraber oluşturması en doğru olandır. Bunun yolu da direnişteki fabrikalardaki işçilerin kendi içlerinden seçtikleri temsilcilerin bir araya gelerek sürece şekil vermesidir. Sendikaların bu bağların kurulması için ön açıcı olması gerekir. Böylesi bir örgütlenmeyi/ortaklaşmayı bizzat işçilerin yapması ise yıkılmasını çok daha zorlaştırır. Polonez, MKB Rondo, As Plastik, Tarkett, Mersen ve birçok grev ve direnişin olduğu işyerleri bugün bu süreci yürütmek için potansiyel taşımaktadır. Kendi bağımsız mücadelelerini verirken ortaya koydukları azim, kararlılık ve ısrar, birlikte olduklarında neleri başarabileceklerinin bir göstergesidir.

Yorumlar kapalıdır.