Genel grev çağrısı üzerine

19 Mart’ta başlayan seferberlik; rejimin tutuklamaları, CHP’nin dindirme çabası, öğrencilerin ısrarı ve sendikaların suskunluğu ile devam ediyor. Rejime karşı gelişen bu büyük seferberlik geniş bir eylem repertuarı, talepler ve mücadele biçimleri açığa çıkardı. Seferberliğin ilk günlerinde yüz binlerce insan başta Saraçhane olmak üzere alanları doldurup protesto gösterileri düzenledi. Üniversite öğrencileri önce barikatları yıktı, ardından kitlesel eylemler düzenledi, günlerce süren akademik boykotlar örgütledi. Seferberliğin basıncı ile kitlesel ölçekte tüketim boykotları yapıldı. Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla tetiklenen bu silsile farklı toplumsal kesimlerin ellerindeki güçle rejime karşı mücadelesine sahne oldu. Bu mücadele kısa sürede biteceğe de benzemiyor.

Öğrenciler, işçiler, çiftçiler, emekçiler… Farklı sosyal kesimlerden insanlar bu seferberliğin parçası olurken, onların örgütleri benzer roller üstlenmekten çekindi. Seferberliğin başını çeken aktörlerin en belirgini olarak öğrenciler kendi öncüsünü süreç içinde yaratmaya devam ediyor. Kitlesel forumlar ve yerel örgütlenmelerle mücadelenin merkezi bir kanala akmasına ve kalıcı mevziler elde etmesine uğraşıyorlar. Bu esnada öğrenciler hangi örgütlenme, eylem biçimi, yöntem ve araçlarla yola devam edeceğini bulmaya çalışıyor.

CHP ya da başkaca partilere mensup olan insanlar kısmen bu önderliklere ayak uydururken, bilinç ve hareket açısından onları aşan pratikler sergiliyor. Elbette CHP her sınıftan insana seslenme iddiasında bir örgüt. Üyeleri de farklı sınıflardan. Oysa üyeleri aynı sınıftan olan sendika konfederasyonları; hatta üyeleri aynı işyerinden, işkolundan olan sendikalar oldukça sessiz. Sendikaların sessizliği karşısında “genel grev, genel direniş” sloganı pek çok yerde dile getiriliyor. Bu slogan tüketim boykotu gibi anlamlı fakat sınırlı eylem biçimlerinden ileriye doğru gitmeyi işaret ediyor. Bu açıdan sloganın kitlelerce sahipleniliyor olması da ayrıca önemlidir.

Biz elbette bu sloganın meşru olduğunu ve doğru bir istikamete işaret ettiğini düşünüyoruz. Kimileri Türkiye’de sendikalılık oranının düşük olduğunu (yaklaşık yüzde 15) ifade edip işçi sınıfının böyle bir gücü olmadığını ifade edebilir. Biz buna, verili sendikalılığın sadece genel grev için değil, ülkenin radikal bir biçimde dönüşümü için bile yeterli olduğunu ifade etmekle yetinelim. Öte yandan genel grevin ne olduğuna da kısaca değinmek istiyoruz. Genel grev; üretimi ülke ölçeğinde durduran, ekonomik olmaktan ziyade doğrudan siyasal hedefleri ve sonuçları olan bir eylem biçimidir. Üretimi ve dolaşımı kitlesel ölçekte durdurmayı hedeflemesi ona radikal bir politik nitelik kazandırır. Bu radikallik onun taleplerine de yansımak durumundadır. Öyle ise bugün genel grev sloganı atarken bunu niçin talep ettiğimizi de vurgulamalıyız. “Bütün siyasi tutsakların serbest kalması için genel grev!”, “Bütün kayyumların çekilmesi için genel grev!” gibi… Aksi halde tek başına bir genel grev çağrısı amaçsız bir söylem olarak kalacaktır.

Genel grev gibi güçlü ve kullanmanın zor olduğu bir aracı işaret ederken onu anlamsızlaştıracak girişimlerden de uzak durmalıyız. Genel grevin her kapıyı açan bir maymuncuk olmadığını, sadece basit bir propaganda ile örgütlenemeyeceğini unutmamalıyız. Propaganda düzeyinde bile dillendirilse, bu türden bir aracın zorluklarını ve ona ulaşana kadar önümüze çıkan görevleri göz ardı edemeyiz.

Evet, genel grev! Fakat bugün sadece bu sloganı atıp susmak bütün sosyal sorunlara sosyalizmi çare gösterip kenara çekilmekten farksızdır. Evet, sosyalizm bütün sosyal sorunlara çaredir ve genel grev somut durumdaki hedefler için oldukça kritik bir eşiktir. Ancak politika, gerçeklerin dillendirilmesinden ibaret bir iş değil. Politika yapanların, devrimcilerin, sosyalistlerin işi de gerçeği dillendirmek değil, bulanık bilinçleri gerçek harekete yaklaştıracak taktikler geliştirmektir. O yüzden bugün genel grev çağrısı yapmanın anlamlı olduğunu düşünmekle birlikte, ilk elden sendikaların asgari düzeyde seferber olmasını da talep etmeliyiz. Biz her türden sloganın somut durumla ilişkisine bakarak hareket ederiz. O yüzden talep ve sloganları belirlerken en uzakta ve radikal olanı değil; kitleleri seferber edecek, onlara yol gösterecek olan acil istemleri ele almalıyız.

Öğrencilerin seferberliğin ilk günlerinden beri ifade ettiği önemli bir sloganı hatırlayalım: “Öğrenciler boykota, sendikalar sokağa!” Öğrencilerin dillendirdiği slogan sendikaların genel grev ya da başka bir eylem için atması gereken ilk adımı işaret ediyor. Bugün genel grev sloganını temkini elden bırakmadan savunalım ve ondan önce sendikaların seferberliğe etkin olarak katılmasının yolunu bulmaya çalışalım.

Yorumlar kapalıdır.