Gazze direniyor. Ve hayır, Netanyahu kazanmıyor

İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal’in İspanya devleti partisi Enternasyonalist Mücadele‘nin (LI) 14 Haziran tarihli açıklaması.

Gazze’de 20 aydır süren kesintisiz soykırıma rağmen İsrail kazanmıyor. Dünyanın altıncı en güçlü ordusuna sahip, nükleer bir güç, yıkım ve gözetleme teknolojisinde en ileri düzeye sahip bu devlet, direnmeye kararlı bir halkı yenemiyor. Ne tankı ne de uçağı olan, ordusu dahi bulunmayan bir gerilla hareketi, neredeyse 20 yıldır Ortaçağ koşullarında kuşatma altında olan Akdeniz’in küçük bir köşesini İsrail’in her şeye muktedir ordusu için bir bataklığa çevirdi. Bölgedeki emperyalizmin kılıcı gibi davranan bu devlet, bu konumunun sağladığı tam cezasızlıkla hareket ediyor.

Filistin halkının direnişini yenemediği için İsrail, hiçbir sınır tanımayan, maskesiz, kör bir yıkım politikası izlemek zorunda kalıyor. Öldürüyorlar (şimdiye kadar kayda geçen 60 bin can kaybı, gerçekte çok daha fazla), hastaneleri, okulları, tarım alanlarını, hayvanları, su altyapılarını yok ediyorlar… Hayatı mümkün kılan herkesi — doktorları, acil yardım çalışanlarını, öğretmenleri, kadınları, erkekleri, çocukları — ve dünyaya olup biteni duyuran gazetecileri sistematik biçimde hedef alıyorlar. En gelişmiş teknolojiler, yapay zekâ dahil, bu toplu yok etme hizmetine sokulmuş durumda. Her gün İsrailli yöneticiler soykırım niyetlerini açıkça ilan ediyor, askerleri ise bunu nasıl gerçekleştirdiklerini belgeleriyle gösteriyor. En acımasız Avrupalı sömürgecilik uygulamalarını ve Nazi soykırımını andıran tüm bu dehşete rağmen Gazze halkı teslim olmuyor. Çünkü biliyorlar ki teslim olurlarsa sürgün edilecekler. İsrail’in kuruluşundan bu yana uyguladığı ırkçı plan hep aynı: En fazla Filistin toprağını, en az Filistinliyle ele geçirmek.

Bu uğurda her yol mübah. Yakın zamanda Netanyahu’nun da kabul ettiği gibi, halkın direnişini kırmak için DEAŞ (İslam Devleti) bağlantılı mafyatik silahlı grupları bile finanse etmek mübah. Halkı açlıktan öldürmek amacıyla üç ay boyunca sınır kapılarını kapatmak ve ardından insani yardım dağıtımını askerileştirerek, Trump’ın kurduğu Gazze İnsani Yardım Vakfı’nın dağıtım noktalarını birer imha merkezine çevirmek bile mubah. En az 130 Filistinli bu dağıtım noktalarında yiyecek toplamaya çalışırken İsrail ordusu tarafından katledildi. Bunlar Gazze’nin kanlı “Açlık Oyunları”dır.

Bu sırada, Gazze’deki soykırımın gölgesinde İsrail, Batı Şeria’daki sömürgecilik faaliyetlerini derinleştirmeye devam ediyor. Direnişin en güçlü olduğu kuzeydeki mülteci kamplarını, örneğin Cenin’i, işgal güçlerinin doğrudan temsilcisine dönüşmüş olan Filistin Ulusal Yönetimi’nin yardımıyla boşaltmayı başardı. 40 bin Filistinli kamplardan zorla çıkarıldı. İsrail yerleşimleri genişlerken yerleşimciler birer paramiliter saldırı gücüne dönüştü.

Fakat İsrail ordusunun Gazze’de batağa saplanması ülke içinde de benzeri görülmemiş bir krizi tetikledi. Her geçen gün daha fazla asker Gazze’de ölmek istemediğini söylüyor, rehinelerin aileleri Netanyahu’nun onları kurtarma niyeti olmadığını daha açık biçimde görüyor ve ülkenin uluslararası alanda giderek yalıtılması iç gerilimleri artırıyor. Netanyahu’nun planı işlemiyor ve bu da krizi derinleştiriyor.

Fransa, Birleşik Krallık ve İsveç gibi ülkelerde yeniden yükselen kitle seferberlikleri ve soykırımın inkâr edilemez hale gelmesi bazı ülkeleri, kendilerini kurtarmak için cılız adımlar atmaya zorluyor. Londra, ikili ticaret anlaşmasına ilişkin müzakereleri askıya aldı. Avrupa Birliği ise şimdi İsrail’le yaptığı ayrıcalıklı ortaklık anlaşmasını gözden geçirmeyi düşünüyor. İspanya Meclisi, insan haklarını ihlal eden ülkelere silah ambargosu getirilmesini öngören bir yasa tasarısını gündemine aldı. Barselona Belediyesi, geçen yıl yeniden kurduğu İsrail’le olan ilişkileri bir kez daha sonlandırdı. Biz de sözlerden eyleme geçilmesi için baskıyı sürdürmeliyiz. İspanyol hükümeti tüm bu Filistin yanlısı retoriğine rağmen hâlâ İsrail’le diplomatik ilişkilerini sürdürüyor ve ondan silah alıyor. Hükümet söylemlerinde İsrail’i eleştiriyor; ama gerçeklikte savaş makinesini beslemeye ve işgal ile sömürgeleştirmeyi normalleştirmeye bir gün bile ara vermedi.

Seferberliklerin yeniden canlanmasının yanı sıra, Filistin’e yönelik dayanışmayı doğrudan Gazze’ye ulaştırmak isteyen üç uluslararası girişim de önümüzdeki günlerde birleşiyor. Özgürlük Filosu’na ait geminin Gazze sahiline 60 km mesafedeyken kaçırılmasının ardından, Tunus’tan yola çıkıp Cezayir ve Libya üzerinden geçen Rafah Yürüyüşü ve Sumud kara konvoyu önümüzdeki günlerde Mısır’da buluşacak. Bu girişimler, aynı zamanda 2011 devrimini bastıran Sisi rejiminin soykırıma ortaklığını da ifşa ediyor.

Tabandan yükselen tüm bu mücadeleler, halkın taleplerine rağmen İsrail’i bu stratejik bölgenin kontrolü için kilit bir aktör olarak gören emperyalist hükümetlerin ve Arap rejimlerinin suç ortaklığıyla tam bir tezat oluşturuyor. Bu rejimler açısından İsrail, çürümüş küresel kapitalizmin işleyişinde merkezi bir rol oynuyor. İşte Filistin halkı buna karşı savaşıyor ve bu yüzden bu mücadele çok zorlu; ve tam da bu nedenle onun mücadelesi hepimizin özgürlüğü için. Bu nedenle tüm mahallelerde, okullarda, işyerlerinde Filistin halkıyla dayanışma komiteleri kurmaya ve seferberliği büyütmeye çağırıyoruz. Filistin’le dayanışmayı derinleştirmeye devam etmeliyiz, çünkü orada hepimizin geleceği belirleniyor.

İsrail’in soykırımcı devletiyle suç ortaklığına son: PSOE-SUMAR hükümeti, yalanlara artık yeter!
İsrail’e derhal silah ambargosu!
İsrail’le tüm diplomatik ve ticari ilişkiler kesilsin!
Filistin halkının direnişiyle dayanışma!
Nehirden denize özgür Filistin!

Enternasyonalist Mücadele

14 Haziran 2015

Yorumlar kapalıdır.