“Kaza” bile olmayan bir işçi cinayeti

Mayıs ayının başında korkunç bir cinayete şahit olduk. Ülkenin en büyük şehrinin en merkezi noktasında “koruma” görevinde bulunan tetikçiler bir işçiyi darp ederek öldürdü. Bu kan donduran cinayetin sebebi ise Tek Adam rejiminin, patronların, şirketlerin ve onlardan nemalananların ne düzeyde çürüdüğünü gözler önüne serdi.

Çalık Holdinge ait tekstil fabrikasında çalışan ve 10 yıldır tazminatını alamadığı için Şişli’deki firma önüne hakkını aramaya giden Erol Eğrek adlı işçi holdingin kapısındaki güvenlikler tarafından darp edildi. Hastaneye kaldırılan işçi orada hayatını kaybetti. Mafya filmlerinde görülecek türden bir cinayetin hemen ardından emekten yana bütün sosyalistler, sendikalar, örgütler olay karşısında tutum aldı, gösteriler düzenledi.

Bu menfur cinayet tam da Soma katliamının yıldönümüne yakın bir zamanda gerçekleşti. “Kaza” adı verilen cinayetlerde ya da gerçekten “cinayet” olan cinayetlerde katledilen işçi kardeşlerimizi düşününce, yaşananların bir iç savaş olduğunu söylemek zorundayız. Evet, emek ve sermaye arasında kanlı bir iç savaş var. Bu savaşta Tek Adam rejimi patronlara işçi öldürme serbestisi tanıyor. Göstermelik cezalarla patronlar aklanıyor, düzenlerini sürdürüyor.

Bu cinayet, rejimin de desteğiyle kârlarına kâr katan Çalık Holding gibilerinin nasıl zenginleştiğini de faş etti. Ödenmeyen tazminatlar, haksız fesihler, göz korkutarak işten atmalar… Bütün bunlar sermaye çevrelerinin nasıl büyüdüğünü, ne pahasına zenginleştiğini gösteriyor: işçinin emeği ve kanı üzerine yükselen bir zenginlik.

Gelelim meselenin diğer tarafına, daha doğrusu bu meseleyi ters yüz etmenin koşullarına. “Kaza” adı verilen işçi cinayetlerinin sona ermesi için iş süreçlerinin sermaye kârı için değil, insanların faydası için planlanması gerek. Çünkü kâr güdüsü oldukça patronların baskısı, iş güvenliğinden taviz vs. yaşanacak. Ancak bir günde bütün çalışmayı sermaye yerine emeğin lehine çevirmek mümkün değil. Onun siyasi dayanaklarını ortadan kaldırmak gerek.

Tek Adam rejiminin ne kadar antidemokratik olduğunu anlatmaya herhalde gerek yoktur. Bunun yanında bu rejim işçi düşmanı bir karaktere sahip. Öyle ise bu rejimden kurtulmadan işçi ve emekçilerin kanı üzerinde dönen çarkları kırmak da pek mümkün değil. Tek Adam rejiminin antidemokratik uygulamaları, baskı ve şiddet işçi ve emekçiler için var. Sermaye kesimleri için demokrasi de siyasi haklar da gayet yerinde. Öyle ya, işçi öldürmek bile serbest!

Bu rejimden kurtulmak için birleşik bir mücadele örmeliyiz. Erol Eğrek cinayetinde sosyalist kesimlerin gösterdiği refleks anlamlı fakat oldukça yetersizdi. Bir eylem birliği yaparak bu alçak cinayeti protesto eden kesimlerin daha ileri düzeyde birliktelikler kurması gerek. Gazetemizde pek çok kere emek ittifakı olarak ifade ettiğimiz bu birleşik mücadele yolu sadece sosyalistlerin yan yana gelmesiyle değil; bütün emek örgütlerinin seferber olmasıyla muzaffer bir birliktelik olabilir. Sınıf kardeşlerimizin alçakça öldürülmesinin önüne de ancak böyle geçilebilir. 

Yorumlar kapalıdır.