Filistin mücadelesi sürdükçe Siyonizmin krizi büyüyor

Gazze’deki soykırım 22. ayını geride bıraktı. Siyonizmin doğrudan gazetecileri hedef alan savaş suçu niteliğindeki saldırılarına rağmen, Gazze’de açlıktan kaynaklanan ölümler dünya kamuoyunun gözleri önüne serilmekte. ABD’li bir özel şirket tarafından işletilen “Gazze Yardım Merkezi”nde ise Filistinliler her gün işgalciler tarafından sistematik bir şekilde katledilmekte.

Siyonizm yüzyılın en büyük barbarlığını sürdürürken Filistin halkının soykırıma rağmen yurtlarını terk etmemekteki kahramanca ısrarı, Siyonizmin krizini her geçen gün daha da artırmakta. Gazze’deki işgal askerleri hâlâ silahlı direniş örgütleri Kassam ve Kudüs Tugayları’nın nitelikli saldırılarına maruz kalmakta ve ciddi kayıplar vermekte. Bu saldırıların bilançosu olarak, işgal devleti medyası tarafından sıkı bir sansür uygulansa da, 22 ayın sonunda Filistin direnişinin askeri gücünü sürdürdüğünü söylemek abartı olmayacaktır.

Gözlerimizi işgal altında olan Batı Şeria’ya çevirdiğimizde ise Siyonist parlamento Knesset’in Batı Şeria’nın tamamını işgal etmeye yönelik bir “yasa”yı onayladığını görüyoruz. Bu “yasa”nın doğrudan uygulamaya konulmayacağına dair yorumlar yapılsa da Batı Şeria’da işgalin fiilen her geçen gün genişletilmeye çalışıldığı göz önünde bulundurulduğunda, Siyonizmin Gazze’deki “kriz”ini kendi lehine çözmesinin ardından sıradaki hedefinin Batı Şeria’nın bütünüyle ilhakı olduğunu tahmin edebiliriz.

Başta ABD ve ardından Avrupa emperyalizmleri ise her gün dünya emekçi halklarına Siyonist varlığın gerçekleştirdiği soykırımın asli sponsorları olduğunu göstermeyi sürdürmekte. Bu işbirlikçilik, soykırımda kullanılan silah ve mühimmatın sağlanmasından birçok ülkedeki Filistin’le dayanışma hareketlerinin kriminalize edilmesine ve Filistin dostlarının polis ve yargı şiddetine maruz bırakılmasına kadar uzanıyor. Buna rağmen, Siyonizmin tarihi müttefiki Fransa’nın Filistin Devleti’ni tanıyacağını açıklaması, ardından Birleşik Krallık’ın eğer İsrail Gazze’de bir ateşkeste uzlaşmaz ve insani yardım girişi sağlamazsa Filistin Devleti’ni tanıyacağına dair açıklaması Siyonizmin krizinin uluslararası alandaki boyutunu gözler önüne sermektedir.

Tek Adam rejiminin bütün Filistin dostu söylemlerine rağmen Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı ve limanlar aracılığıyla işgal devletine taşınan petrol, silah ve mühimmatla soykırım suçlarına ortak olduğuna aylardır şahit oluyoruz. Erdoğan’ın bizzat açılışına katıldığı sözde savunma, esasen bir savaş sanayisi fuarı olan IDEF2025’te işgal devletine silah ve mühimmat tedarikiyle bilinen birçok şirketin ağırlanmasıyla bu işbirlikçi tutum tekrar gözler önüne serildi. Bu fuarı protesto eden Filistin Eylem Komitesi’nin eylemi yasaklandı ve eyleme katıldığı gerekçesiyle gözaltına alınan Filistin dostlarından biri tutuklandı. Türkiye hükümeti, BM’de İsrail’e askeri ambargo uygulamak amacıyla kurulan Lahey grubunun yaptırım belgesine imza atmamasına gelen tepkiler sonucunda imza atmak zorunda kalırken, diğer yandan 18 ülkeyle birlikte Hamas’a silah bırakma çağrısında bulundu. Kısacası, Tek Adam rejimi tüm retoriğine rağmen soykırımı besleyen politikalarını sürdürmekte.

Aksa Tufanı ve ardından başlayan Gazze soykırımı hâlâ dünya sınıflar mücadelesinin merkezinde bulunuyor. Ortadoğu’da gerici Arap rejimleri soykırım ortaklıklarını sürdürürken Mısır diktatörü Sisi’nin işbirlikçiliğine karşı Mısır’da ve dünya genelinde Mısır konsoloslukları önünde protestolar düzenleniyor. ABD’nin başını çektiği emperyalist cephe, Siyonizmin krizini sonlandırmak için maşaları aracılığıyla ve doğrudan Filistin direnişini silahsızlandırmaya çabalıyor. Son sözü ise Nakba’dan beri silahlı direnişini sürdüren Filistin halkının ve dünya halklarının antiemperyalist mücadelesi söyleyecek.

Yorumlar kapalıdır.