Bahçeli-MHP: hakem ve kılıç!
Alparslan Türkeş liderliğinde Şubat 1969 tarihinde kurulan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) her zaman bir siyasi partiden daha fazlasını ifade etti. Yarım asrı geçen tarihi boyunca hem devletle hem de mafya dünyasıyla hep iç içe oldu. MHP’nin bütün tarihi “devlet adına” işçi sınıfına, sol-sosyalist hareketlere ve Kürt siyasi hareketine hasımlıkla geçti. Rejimin “gayri resmi” kılıcı olarak her zaman muhalefet üzerinde sallandı. 1980 askeri darbesi sırasında MHP diğer siyasi partilerle birlikte kapatıldı ve birçok üyesi yargılandı, idam edilenler oldu. Türkeş de idamla yargılanıp yaklaşık beş yıl cezaevinde kaldı. Buna rağmen “biz hapisteyiz ama fikrimiz iktidarda” diyerek 12 Eylül askeri darbesini ve askeri yönetimi sahiplendi. MHP’nin rejimle iç içeliğini ve burjuva devletle ideolojik-politik organik bütünlüğünün en açık ifadelerinden biri tarihsel kurucu liderinin bu açıklamasıdır.
Günümüzde de MHP aynı ideolojik-politik çizgide devam etmekte. Türkeş’in 1997’de vefatı sonrası genel başkan olan Devlet Bahçeli 28 yıldır MHP’nin lideri ve ay farkıyla da olsa şimdiden kurucu lider Türkeş’ten daha uzun süredir MHP’nin başında kalmayı başardı. Bu liderlik birçok parti içi mücadeleden geçti. Pamuk ipliğine bağlı hale geldiği zamanlar oldu. İttifak ortağı Erdoğan’ın koltuğunun korunmasındaki katkısı muhtemelen en değerli olanıdır. Başta Akşener olmak üzere bir dizi lider adayının Bahçeli’yi liderlikten etme girişimine rejim izin vermedi. O liderlerin herbirinin bugün rejimin yörüngesinde siyasi faaliyet sürdürüyor olması ayrıca milliyetçi hareketleri anlama ve konumlandırmada kayda değer.
AKP’nin rejimle iç içe geçmişliği, bütün antidemokratik özüyle birlikte, 23 yıllık bir iktidar pratiğinin sonucu. Son birkaç seçim dışında seçmenden alınmış yüksek destekle de sağlanan bir güç ve nüfuz bu. Aynı şeyi MHP için ise söylemek mümkün değil. MHP 56 yıllık tarihinde yüzde 3-18 arası oylar aldı. Mayıs 2023 genel seçim oyu da yüzde 10 idi. MHP’nin rejim içi gücü, özellikle de güvenlik ve yargı bürokrasisindeki etkisi, sandıkla gelen bir kazanım ve meşruiyet değil. Özel Harekat Daire Başkanı’na Bahçeli’nin elini öptüren otorite, güç ve saygı rejimle kurulmuş yarım asrı geçen bir başka pratiğe dayanıyor.
Kuşkusuz 2015 sonrası Bahçeli’nin Erdoğan ile kurduğu Cumhur İttifakı MHP’nin rejimiçi gücünü ve etkisini önceki 46 yılı ile kıyaslanamaz derecede yükseltti ve pekiştirdi. Özellikle Erdoğan’ın iktidarda kalabilmek için Bahçeli-MHP’nin oy ve politik desteğine olan ihtiyacı arttığı oranda Bahçeli’nin gücü ve otoritesi en üst seviyeye çıktı. Rejim değişikliği sürecinin buz kıranı olarak Bahçeli-MHP hem bürokrasideki rıza, katkı ve uyumun sağlanmasında hem de “toplumsal meşruiyet” noktasında kilit bir rol üstlendi. Ama bu tablo rejimiçi güçler ve denge açısından gücü ve uyumu değil aksine krizi ve çatışmayı gösteriyor. Ve Bahçeli-MHP’nin gücü ve otoritesi bu koşulların devamına bağlı. Diğer bir ifadeyle Bahçeli-MHP politik-sosyal krizin parlattığı bir aktör olarak ancak kriz ile var olmaya devam edebilir.
Günün sonunda Türkiye’nin en güçlü iki partisi, biri iktidar, diğeri iktidar adayı, AKP ve CHP, meşruiyet açısından hakem olarak Bahçeli-MHP’ye dönerek konuşuyor. Öcalan ve Kürt siyasi hareketi çözüm ve barış için devlet adına Bahçeli’yi referans gösteriyor ve onu garantör olarak gördüğünü ifade ediyor. Bahçeli’nin CHP-İmamoğlu’na yönelik 19 Mart operasyonu ve devam eden yeni operasyon, gözaltı ve tutuklamalarla ilgili yaptığı her açıklama heyecan yaratıyor. Gazeteci ve yorumcular Bahçeli’nin aslında ne dediğini satır aralarından şifre çözer gibi analiz ederken İmamoğlu-Özel ikilisi Bahçeli’ye yönelik sürekli “Erdoğan’dan kop, birlikte yürüyelim” mesajları iletiyor. Bahçeli-MHP’nin hakem ve kılıç olarak hükmünün “Türkiye nasıl yönetilecek ve kim yönetecek?” sorularını belirleyeceğine dair adeta bir mutabakat var. Bu yanlış bir çıkarım! Bahçeli-MHP’nin rejim adına hakemliği ve kılıç olarak hükmü burada adı geçen tüm parti ve aktörlerin kendi kifayetsizliklerinin ve kitleden kopuk siyaset anlayış ve tercihlerinin bir sonucu. Bu anlayış ve tercih değişmediği sürece Bahçeli-MHP kendisine açılan alanı ve verilen rolü ama hakem ama kılıç olarak bihakkın yerine getirmeye devam edecek.
İşçi sınıfı, emekçiler ve ezilenler açısından ise Bahçeli-MHP’nin hakem ve kılıç olarak vaat edebileceği hiçbir şey yok. O yüzden ne asgari ücret ve emekli aylıklarında, ne kamu emekçileri ve memur sözleşmelerinde ne de işten çıkarmalarda, yoksullukta, deprem, orman yangını, sel ve felaketlerde emekten yana o hakemi görebiliyoruz. Gördüğümüz sadece sermaye düzeni adına işçi sınıfına, emekçilere ve ezilenlere karşı sallanan kılıç…
Yorumlar kapalıdır.