Mağaza ve market işçileri kötü çalışma koşullarına karşı örgütleniyor!

Mağaza ve market emekçilerinin çalışma koşulları her geçen gün ağırlaşıyor. Geçtiğimiz haftalarda kamuoyuna yansıyan görüntüler; uzun mesai saatleri, mobbing, oturma yasağı ve molasızlık gibi uygulamalarla dayatılan insanlık dışı çalışma koşullarını bir kez daha gözler önüne serdi. Buna ilişkin, DİSK Sosyal-İş Sendikası, market ve mağaza çalışanlarının maruz kaldığı kuralsız çalışma koşullarına karşı sendikal mücadele ihtiyacını işaret ederek, “Marketlerde kölelik düzenini biz değiştiririz” sloganıyla temel talepler üzerinden mücadele çağrısında bulundu. Sosyal-İş İstanbul Şube Kadın Komisyonu’nun, mağaza ve market emekçilerine yönelik kampanya gündemiyle bir araya geldiği buluşmada ise kadın işçilerin anlattıkları, bu zincirlerdeki koşulların ve kadınların karşılaştığı sorunların boyutlarını gözler önüne seriyor.

Kadın işçiler, marketlerin çoğunlukla yeni mezunların kısa süreliğine çalıştığı bir alan olduğunu söylüyor. Bu durumu “telefon işçisi” tabiriyle açıklıyorlar: bir telefon alacak kadar para biriktirip, ilk fırsatta işi bırakmak. Koşullar uzun süre çalışmaya uygun değil. Çok az sayıda işçi uzun süre kalabiliyor; onlar da sistematik mobbingle istifaya zorlanıyor. Böylece şirketler tazminat ödemekten kurtuluyor, yerine daha deneyimsiz ve düşük ücretle çalışacak yeni işçiler alabiliyor.

Bir işçiye iki üç farklı görev yükleniyor. İşçiler uzun mesailere zorlanıyor, çoğu zaman molasız çalıştırılıyor ve fazladan mesailerinin karşılığını alamıyorlar. İşe başlarken imzalatılan “esnek çalışma” maddesi, haklarını savunmaya çalışan işçiler için bir tehdit unsuru olarak kullanılıyor. Haklarını savunanlar işten atılıyor.

Sektörde sendikasızlaştırma stratejisi o kadar etkin ki, çalışanların dönemsel olarak işe alımı ya da bir seneyi doldurmadan işten çıkarılmaları yaygın bir uygulama. İşyerlerinde örgütlenmek de oldukça zor. Öyle ki çalışma düzeni, vardiyalar ve mekânsal olanaklar iki çalışanın bir araya gelmesini bile engelleyecek durumda.

Kadın işçilerin yaşadıkları ise daha da çarpıcı. Marketleri onlar ayakta tutuyor. Kasadan reyon düzenine, sevkiyattan palet taşımaya kadar her işin merkezindeler. Ancak yük arttıkça baskı ve ayrımcılık da büyüyor.

Şirketler özellikle bekâr kadınları işe almayı tercih ediyor; evli kadınlar veya hamile işçiler istenmiyor. Çünkü şirket yöneticilerine göre evlilik ve hamilelik “izin” ve “sorumluluk” demek, bu da onlar açısından “maliyet”.

Uzun mesailer sonrasında gece geç saatlerde işten çıkmak zorunda kalan kadın işçilere ulaşım ve güvenlik desteği sağlanmıyor. Kadın işçiler, patrondan müşteriye taciz, hakaret ve şiddetin de hedefi oluyor. Böylesi durumlarda korunmak yerine suçlanıyor; “olay çıkarmakla” itham ediliyorlar. Yetmezmiş gibi, hangi koşullar altında olursa olsun sürekli güler yüzlü olmak zorunda bırakılan işçilerin üzerine bir de duygusal emek yükü biniyor.

Bütün bu sorunlar karşısında mağaza ve market çalışanlarının temel taleplerinden birisi denetim. Elbette patronların yine patronlar için çalışan hükümet kurumlarınca denetlenmesi çalışanlar lehine ancak sınırlı sonuçlar doğurabilir. Bu yüzden işçilerin işyerinde söz sahibi olabilmesini, sendikalaşma hakkını ve yine bunun üzerinden denetim hakkını savunmalıyız. Çalışanların büyük oranda örgütsüz ve güvencesiz olduğu bu sektörde ilk elden sendikalaşmak için mücadele etmeliyiz.

Yorumlar kapalıdır.