Çözüm var, çözüm var

Kürt siyasi hareketinin silahlı kanadı Türkiye sınırları içerisinde ve sınır boylarında bulunan güçlerini Medya Savunma Alanları olarak adlandırdığı üs bölgelerine çekti. Hareketin sözcüleri bu hamleyle sürecin bir aşamasının kapandığını belirtirken, sıranın hukuki ve siyasi adımların atılmasında olduğunu vurguluyor.

Rejim ise şimdiye dek en ufak bir hak kırıntısını dahi o hakkın sahiplerine vermeye yanaşmadı. Ortada AİHM’in ihlal kararı gibi yasal bir gerekçe varken dahi Demirtaş’ın serbest bırakılmasına halen ayak direnmesi bu katılığın son örneğiydi.

Fakat iktidar somut adımlar atmaktan daha fazla kaçamaz. Bu bağlamda, infaz yasasında düzenleme yapılarak kitlesel tahliyelerin önünün açılması, silah bırakan eski PKK militanlarının legal yaşama entegrasyonu için hukuki güvencelerin tanınması, Öcalan’a umut hakkının sağlanması gibi gelişmeler zamana yayılarak da olsa hayata geçirilebilir.

Gelgelelim rejimin hak ve özgürlükleri her düzeyde hedef almaya devam ettiği, üstelik bunu el artırarak yaptığı koşullarda bu düzenlemelerin asgari demokratik bir ortamın oluşabilmesi için dahi ne kadar yetersiz kalacağı açıktır.

Aslında Kürt siyasi hareketinin birçok mensubu da ortadaki bu aşılması güç çelişkinin farkında.

DEM Parti’nin 27 Ekim tarihli Parti Meclisi toplantısının sonuç metninin hükümeti çözüm için adım atmaya çağıran ilk maddesinde şöyle deniyor: “Barış yalnızca silahların susmasıyla değil, eşit yurttaşlık ve demokratik hakların tanınmasıyla kalıcı hale gelir.” İmamoğlu ve TELE1’i hedef alan casusluk soruşturmasını kınayan ikinci madde ise şu cümleyle başlıyor: “Türkiye bir kez daha iktidardan yöneltilen hukuk dışı uygulamalarla, adaletsizlikle ve baskıyla karşı karşıyadır.”

Gel de çık işin içinden.

Herhangi bir demokratik hakkın ipine tutunup çekmeye başladığınız vakit o ipin ucu her seferinde aynı düğüme varıyor: rejim sorununa.

Geçtiğimiz günlerde Tokat’ta ücretlerini gasp eden patrona da işbirlikçi sendika bürokratlarına da “yeter” dedi Şık Makas işçileri. Önce kimi buldular karşılarında? Eylem yasağı ilan eden valiliği!

Yeni yargı paketiyle cinsiyet kimliklerinin, cinsel yönelimlerinin, yani insani varoluşlarının hedef alınmasına karşı barışçıl bir protesto açıklaması gerçekleştirmek isteyen kadın ve lgbti’ler daha toplanamadan polis ablukasına alındı. Kimin buyruğuyla? Kadıköy Kaymakamlığı’nın.

Maskeli faşist saldırganlar, cezasızlık politikasının zırhı ile korunacaklarından emin oldukları için üniversite öğrencilerine silahlarla saldırma cüreti gösteriyor. Nerede? Başkent Ankara’da.

Bu manzara karşısında işçilere, kadınlara, Kürtlere; kapitalizmden ve rejimden kopuş ekseninde bir araya gelmekten daha sahici bir çözüm önerisi sunulabilir mi? Barışın kalıcı hale gelmesinin yolu tam da burada aranmamalı mı?

Yorumlar kapalıdır.