İktidarın günahına muhalefet yetmez! Emekçiler yönetmeli!

Son dönemde bir dizi büyük patrona yönelik gözaltı ve tutuklamalar oldu. Bazılarının şirketlerine el konuldu. Bu operasyonların devam edeceği söyleniyor. Medyadan enerjiye, inşaattan finansa, savunma sanayinden lojistiğe birçok önde gelen sektör patronu söz konusu. Gözaltı ve tutuklamaya maruz kalan patronların önemli bir kesiminin iktidara yakın isimler ve şirketler olması ayrıca kayda değer. Bu operasyonlara bakarak iktidarın sermaye karşısında bir pozisyon aldığı sanılmamalı. Aksine AKP hükümetleri döneminde sermaye bir bütün olarak olağanüstü kârlar elde etti. Sadece iktidara yakın/taraf olmanın avantajıyla ve kayırmayla sıfırdan en zenginler listesine giren birçok isim var. Doğal olarak emekçilerin payına da milli gelir pastasından Cumhuriyet tarihinin en küçük dilimi düştü. Bu tablo aynen devam ediyor. O yüzden isimler değil sistem değişmeli diyoruz.

Peki, olan ne? Bir kısım sermaye üzerinde bir tapu kadastro işlemi yapılıyor. Bir kısım sermayenin teşvik ve iltimasla sağladığı sermaye birikimine rot balans ayarı çekiliyor. Bu bir temiz eller operasyonu değil. Çökme ve yağmaya yönelik bir cezalandırma hiç değil. Osmanlı’dan ilhamla bir kısım sermayeye yönelik bir müsadere ve tanzim işlemi. Kuşkusuz kurunun yanında yaş da yanabiliyor. Sonuç olarak, sistem devasa bir çarpıklık üzerine kurulmuş durumda. Eskiden “bir koyup üç alma” ve “benim memurum işini bilir” diye tarif edilirdi bu durum. Şimdi “Allah’ın bir lütfu” ve “atı alanın Üsküdar’ı geçmesi” olarak tarif ediliyor. Nasıl tarif edilirse edilsin, kuralsızlığın ve hukuksuzluğun egemen olduğu bir sistemde fırsatçılar da dahil hiç kimse güvende olamaz. O yüzden eşit ve adil bir düzen için, emek eksenli bir toplumsal mücadele ve dönüşüm, diyoruz.

“Başkalarının günahıyla aziz olunmaz” denir! Birbirlerinin günahlarını kendileri için toplumsal onay haline getirme peşinde bir burjuva iktidar-muhalefet çekişmesine tanık oluyoruz. Emekçiler, tarihinin en kötü koşullarında yaşıyor. Sermaye adına doğa paramparça ediliyor. Buna rağmen sırtında yumurta küfesi olmayan burjuva muhalefet yalandan dahi sermaye karşıtı, emek yanlısı iki laf edemiyor. Ülkenin yarısı asgari ücrete talim ederken, emeklilerin çoğunluğu asgari ücret kadar dahi aylık alamazken, susuzluk ve çölleşme ülkeyi sarmışken kılını kıpırdatmayan bir muhalefetin emekçilere ne faydası var? İsimleri değişiyor, cisimleri değişmiyor. İktidardan tek farkı muhalefette olmak olan burjuva partilerin emekçilere vaat edebileceği hiçbir şey yok.

Nicedir ülkeyi yönetenlerin de sözüm ona muhalefet rolü yapanların da rıza üretme ve isteme yolu benzer. En beteri işaret edip, korkutarak onay almak! İstiyorlar ki toplum “beterin beteri var” diyerek bütün ömrünü ehvenişerlere gönül indirerek yaşamaya mahkûm olsun. Yaşadık, gördük: Ehvenle yetinen en beterinden kurtulamaz. Evet, tablo vahim ve çok kuvvetli bir toplumsal itiraza, örgütlülüğe ve birleşik mücadeleye fazlasıyla ihtiyaç var. Emekçilerin asgari ücret, emekli aylığı, hayat pahalılığı, gelir eşitsizliği, yoksulluk ve işsizlik gibi gerçek ve acil sorunlarına odaklanan… Birtakım teknokratların sözüm ona finansal rasyonalitelerinin yerine kaynakların sermaye için değil toplumsal ihtiyaçlar için kullanılmasını önceleyip emekçiler için merkezi ekonomik planlamayı hayata geçiren… İçi boş demokrasi söylemlerini bir kenara bırakarak siyasi demokrasi için harekete geçen bir işçi sınıfı muhalefeti… Çözüm de, ihtiyacımız da bu! Emekçiler yönetmeli! Çizgi tam buradan çizilmeli…

Yorumlar kapalıdır.