Su şehri Bursa’da barajlar kurudu, kuraklık kapıda
Musluğu açtığında suyun ince bir çizgiye düştüğünü, sonra tamamen kesildiğini gördün mü? Son aylarda binlerce kişi bunu yaşıyor. Su şehri Bursa’da kentin ana kaynakları Nilüfer ve Doğancı Barajları ekim ayında tamamen kurudu ve kentte 12’şer saatlik planlı kesintiler devreye girdi. İstanbul’da 28 Ekim 2025’te genel doluluk yüzde 23,17, İzmir’de ise Tahtalı yüzde 1,9, Ürkmez yüzde 3,7 seviyesine kadar indi. Tekirdağ’da Naip Barajı yaz sonunda sıfır kapasiteyi görerek uzun süreli kesintilere yol açtı. Bu tablo “mevsimsel” değil, iklim krizinin gerçek yüzü. Bugün Bursa’da olanlar, Türkiye’nin yarınını gösteriyor.
İklim krizi ve nedenleri
Kömür, petrol ve gazın yakılması, ormansızlaşma ve endüstriyel tarım atmosferi ısıtıyor; yağış rejimleri bozuluyor. Kimi yerde seller artarken, kimi yerde kuraklık uzayıp şiddetleniyor. Akdeniz havzasının kalbindeki Türkiye bu tabloya en açık ülkelerden. 2025 yazı rekor sıcak geçti. Bu temmuz son 55 yılın en sıcağıydı, Silopi’de 50,5 °C ile ulusal rekor kırıldı. Yağışlar dramatik biçimde düştü, 2025’in ilk 10 ayında ortalama yağış 401,1 kg/m² idi. Bu, 30 yıl ortalamasının yüzde 27 altında ve 52 yılın en düşük seviyesi. Bunların sonucunda yeraltı suları çekilirken, tarımda yüzde 20–30 verim kaybı yaşandı. Ayrıca gıda fiyatları zaten yüksekken iklim kriziyle birlikte gıda daha da ulaşılmaz hale geldi.
Madencilik, şişelenmiş su ve riskler
Altın ve diğer madenciliklerde yaygın kullanılan yığın liç yöntemi; çözelti hazırlama, toz bastırma ve atık yönetimi için devasa su ister. Geri kazanım yetersizse, ki Türkiye’deki çoğu maden sahasında bu dikkate alınmıyor, temiz su talebi katlanarak su havzasını tüketiyor, kurutuyor. Ayrıca 2024 İliç faciasında liç sahasındaki kaymayı da unutmayalım. Siyanürlü 10 milyon m³ toprak Fırat Nehri’ne doğru kaymış ve 9 madenci bu faciada hayatını kaybetmişti. Tüm bunların yanında şişelenmiş su endüstrisi de kaynaklardan aşırı çekimle yeraltı sularını tüketiyor. Mesela su şehri olarak geçen Bursa’da Uludağ’dan gelen su pınarlarının çoğu ticari şirketlerce kontrol edilmekte. Bursa susuzlukla uğraşırken bu gerçek oldukça trajik.
Ne yapmalı?
Su meta değil, kamusal ve kolektif bir haktır. Havza bazlı, gerçek zamanlı ve şeffaf planlamayla tüm çekimler ve kuyular izlenmeli, kuraklıkta öncelik “içme suyu ve ekosistem → tarım → sanayi” olarak uygulanmalı. Şebekeler yenilenip kayıplar yüzde 10’un altına indirilmeli, yağmur ve gri su toplama zorunlu olmalı. Tarımda kamusal destekle damla sulama ve sensörlü izleme yaygınlaştırılmalı. Riskli havzalarda madencilik durdurulmalı, su idareleri kamulaştırılmalı, yerel topluluklara bağlayıcı veto hakkı tanınmalı, musluklardan akan su içilebilmeli. Bütçeler sermaye lehine rant temelli mega projelerden çekilip altyapı, arıtma ve kırsal destek programlarına yönlendirilmeli. Kısacası, suyu kâr mantığından kurtaran, toplumsal ihtiyaç ve ekolojik dengeyi önceleyen, planlı ve doğadan, halktan yana bir düzen “su krizine” verilecek tek kalıcı yanıttır.
			
				
											
Yorumlar kapalıdır.