Yerel yönetimlerde taşeronlaşma biçimi olarak belediye şirketleri ve örgütlenme

2018 öncesinde kamuda taşeron çalışma, tamamen kamu kaynaklarının sermayeye aktarılması için sürdürülen bir yöntemdi. Taşeronlar, kendi bünyelerinde çalışıyor gösterdikleri işçilerin maaşlarını ödemek için kamu kuruluşlarından komisyon alıyorlardı. 2018 öncesinde sendikal örgütlenme girişimlerimizin önündeki temel engel yetki sorunu yaşanmasıydı. Yani sendikaya üye olabiliyor, toplu sözleşme yapamıyorduk.

2018’deki KHK ile taşeronluk, belediye şirketleri aracılığı ile yerel yönetimlerde biçim değiştirdi. Taşeron şirketlerde çalışıyor gösterilen işçiler, her belediyenin kendi bünyesindeki şirketlere devredildik. Yukarıda bahsettiğim pay alma şöyle işliyor artık: Belediye, kurmuş olduğu veya halihazırda var olan şirkete komisyon/hizmet bedeli ödüyor. AKP, belediyelerde özellikle taşeronluğu bu şekilde sürdürmeye devam ediyor. Bunun işçi sınıfını bölmek, oluşturduğu ara kadro ile taşeronu kaldırdığını iddia ederek siyası rant elde etmek ve belediyeler üzerinden dönen ekonominin bürokratik engellere takılmadan sürdürülmesini merkezileştirerek devam ettirmek gibi sonuçları, ayrı bir yazıda incelenebilir. Bahsi geçen hizmet bedeli “Ne için var?” diye düşünürsek, burada ciddi siyasi ve ekonomik rant söz konusu. Başta CHP olmak üzere, belediyeleri yöneten tüm siyasi partilerin buraya bir itirazı yok gibi.

Fakat 2018’deki KHK, taşeronluğu devam ettirse de, bir yandan da belediyelerdeki sendikal yetki problemini ortadan kaldırarak toplu sözleşmeleri ve elbette kazanımları getirmiş oldu. Farklı mesleklerden olmakla birlikte büyük çoğunluğumuz genel işler kolunda görünüyoruz ve artık belediyelere ait tek bir firmada çalışıyoruz. Özellikle büyükşehir belediyeleri olmakla birlikte, bazı belediyelerde hâlâ birden fazla şirket ve yetki sorunları sürüyor. Sendikalaşma ile birlikte haftalık 40 saatlik çalışma, hafta tatili, mesai, gece çalışma farkı, ikramiye vb. (bu haklar 2018 öncesinde ya yoktu ya da yok denecek kadar düşük rakamlara tekabül ediyordu) ücretleri doğrudan etkileyen kazanımların yanı sıra Kadıköy özelinde ücretsiz kreş hakkı, regl izni, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması gibi politik kazanımlar da oldu.

2018’den bugüne gelinen süreçte bu kazanımların artarak belirli bir noktaya geldiğini söyleyebiliriz. Kadıköy Belediyesi’nde genel işler kolunda çalışan işçiler olarak Genel-İş’te örgütlüyüz. Buraya kadar baktığımızda, Genel-İş’in ücretler konusunda belediyelerde çalışan işçileri belirli bir noktaya taşıdığını, asgari ücrete mahkûm etmeme noktasında kısmi başarısının olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, tabloya işçiler arasından baktığımızda huzursuzluk, sendikaya güvensizlik gibi örgütlenmenin politik anlamda gelişmesini tıkayan unsurlarla neden karşılaşıyoruz? Burayı biraz açmamız gerekiyor, başka bir yazıda.

Yorumlar kapalıdır.