Emek Çalışmaları Topluluğu: “İşçi sınıfı adına çıkış, mücadeleci sendikal çizgilerin gelişmesi ve ortaklaşmasından geçiyor”
Ekim ayında 2024 İşçi Sınıfı Eylemleri Raporu’nu kamuoyuna sunan Emek Çalışmaları Topluluğu (EÇT) ile 2025 yılındaki emek mücadelelerinin panoraması, devam eden MESS süreci, asgari ücret gündemi ve Türkiye işçi sınıfı açısından 2026 yılı beklentileri üzerine konuştuk.
Öncelikle bu röportajı yapmayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Yakın zamanda 2024 İşçi Sınıfı Eylemleri Raporu’nu yayınladınız. 2025 yılındaki emek mücadelelerinin seyri hakkında biraz bilgi verebilir misiniz? 2024 yılına kıyasla neler değişti?
2025 yılı için sistematik veri girişine henüz başlamadık. Bu nedenle, söyleyeceklerimiz genel ve gündelik, henüz sistematik olmayan gözlemlerimize dayanacaktır. İzlenimlerimize göre, 2025 yılında 2024’e göre eylemlilik bir miktar daha düşük seyretti. Ekonomik koşulların 2024’e göre iyileşmediğini, yüksek enflasyon sonucu ücretlerdeki erimenin bir yıl daha birikmesi sebebiyle muhtemelen daha ağır hissedildiğini söylemek mümkün. O zaman neden eylemler muhtemelen düştü?
İnsanın aklına ilk gelen elbette iktidarın 2025 Mart ayında otoriterleşme düzeyinde yeni bir aşamaya geçmesi. Bu, hem ülkede zaten daralan demokratik atmosferi daha da boğdu; direnmenin, eylem ve grev yapmanın riskini artırdı. Aynı zamanda, gündemin demokrasi meselesine kaymasına sebebiyet verdi. Zaten çok ön planda olamayan emek meseleleri ister istemez daha da geri plana düştü. Barış sürecinin de benzer bir etki yaptığı düşünülebilir.
2025’te yasal greve çıkan işçi sayısı büyük olasılıkla yüksek çıkacak. Grevlere odaklanırsak 2025, 2024’ü geride bırakabilir.
Öte yandan sizin muhtemelen bizden daha yakından bildiğiniz ve takip ettiğiniz üzere 2025’te yasal grevlerde kayda değer bir artış oldu. İktidar, yasal grevleri erteleme/yasaklama uygulamasından biraz caymış görünüyor. Birleşik Metal-İş’in kendisine 2024 sonunda gelen son yasakları hiçbir şekilde umursamayıp grevlerine devam etmesinin etkisiyle olacak, iktidar bu konuda geri adım attı. İktidarın erteleme/yasaklama uygulamaları sebebiyle yasal greve çıkan sayısı epeydir 1000 sayısının altındaydı. Bu, pratik olarak, yasal greve çıkmanın neredeyse imkânsız hale gelmesine neden oluyordu. Muhalif belediyelerdeki grevler hariç tüm grevler neredeyse otomatik olarak yasaklanıyordu. İktidarın bu tutumundan cayması sebebiyle 2025’te yasal greve çıkan işçi sayısı büyük olasılıkla yüksek çıkacak. Herhalde en belirgin fark bu olacak.
Öte yandan fiili grevler de sürüyor elbette. Sene başında Antep’te Birtek-Sen’in öncülük ettiği tekstil grevleri (hatırlayalım, ancak polisin yoğun baskısı ve Mehmet Türkmen’in hapse atılması ile dindirilebildi), ocak ayında aile sağlığı merkezlerindeki grevler, 18 Ağustos’ta kamu emekçilerin grevi ve ekim ayında Çukurova’daki tarım işçilerinin kitlesel grevi ilk akla gelenler. Bu toplamı düşündüğümüzde, 2024’ün altında kalmayacağını söylemek mümkün. Dolayısıyla, aslında grevlere odaklanırsak 2025, 2024’ü geride bırakabilir.
2025’te 2024’e göre azalan belki de sadece hükümete yönelik, sembolik yanı ağır basan, bizim raporlarda “genel eylem” dediğimiz eylemler olacak.
2024 yılının sonlarına doğru sendikaların yoğun şekilde dahil olduğu pek çok “asgari ücrete zam” eylemine tanıklık ettik. 2025 yılı sonlanırken benzer bir tabloya şahit olacağımızı düşünüyor musunuz?
Şu anki görüntüye göre sanki o düzeyde bir hareketliliğe şahit olmayacağız. Yine de, belli olmaz diyelim. Aralık ayında ivmelenme olabilir. Örneğin, KESK’te bir hareketlenme başladı.
Önümüzdeki MESS sürecine dair yüksek bir beklenti içinde olmak yanıltıcı olabilir.
Asgari ücret gündemiyle birlikte bir yandan da MESS sürecinin sonuna yaklaşıyoruz. Geçen dönemki MESS sürecinde Birleşik Metal-İş’in grev yasaklarına karşı yürüttüğü mücadele hâlâ hatırımızda. Bu bağlamda, aralık ayında MESS sürecinden neler bekleyebiliriz?
Zor bir konu. Bu sohbete vesile olan 2024 raporumuzun sonunda MESS Sözleşmesi Eylemleri üzerine bir bölüm bulunuyor. 2023 sonu-2024 başında yapılan eylemler sonucunda imzalanan 2023-2025 sözleşmesi üzerine. Orada Birleşik Metal-İş’ten bir işyeri baştemsilcisi arkadaş ile bir röportajdan alıntılar var. O röportajın tümüne, on ülkeden araştırmacılar ile birlikte çıkardığımız 2023 Uluslararası Grev Raporu’muzdan ulaşılabilir.
Bu baştemsilci arkadaş ile 2025’in bahar aylarında görüşmüştük. Önümüzdeki aralık ayında başlayacak sürece dair de tüyo vermişti. Mealen ve özetle söylüyorum: Fabrikasında işlerin kötü gittiği, stoktan çalışıldığı, işçi sayısının kayda değer ölçüde azaldığı bir dönemde olduklarını belirtmişti. 2025 açısından Bakanlık verilerine göre Birleşik Metal-İş’in 2024 Temmuz ve 2025 Ocak’ta 39 bin olan üye sayısının, 2025 Temmuz’unda 36 bine inmiş olması da bu durumun bir göstergesi. Dolayısıyla, önümüzdeki MESS sürecine dair yüksek bir beklenti içinde olmak yanıltıcı olabilir.
İşçi sınıfı adına çıkış; Birleşik Metal-İş, Birtek-Sen, Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası ve daha niceleri gibi mücadeleci sendikal çizgilerin gelişmesi, daha da etkinleşmesi, ortaklaşması, yaygınlaşması ve toplumun tüm demokrat-devrimci kesimlerince sahiplenilip aktif destek görmesinden geçiyor.
Asgari ücret gündemi, MESS süreci ve 2025 yılının emek hareketi açısından toplam bakiyesi şüphesiz 2026 yılı için önemli bir belirleyen olacak. 2026 yılında Türkiye işçi sınıfını neler bekliyor? Giderek ağırlaşan ekonomik kriz şartlarına karşı işçi sınıfı adına çıkış nereden geçiyor?
Objektif olarak ve bilimsel çerçevede baktığımızda 2026’nın 2025’e çok büyük ihtimalle az çok benzeyeceğini söylememiz gerekir. Ancak, hem işçi sınıfında saklı duran gücü hem de direnişin ne kadar hızlı yayılabildiğini iyi bilen insanlar olarak “her an her şey olabilir” şerhini düşmemiz gerekiyor.
EYT’nin belli bir etkisi oldu. Hükümetin bu yıl geliştirdiği, sosyal konut ve vatandaşlık maaşı hamlelerinin ne kadar etkisi olacağını hep birlikte göreceğiz.
İşçi sınıfı adına çıkış; Birleşik Metal-İş, Birtek-Sen, Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası ve daha niceleri gibi mücadeleci sendikal çizgilerin gelişmesi, daha da etkinleşmesi, ortaklaşması, yaygınlaşması ve toplumun tüm demokrat-devrimci kesimlerince sahiplenilip aktif destek görmesinden geçiyor.
Yorumlar kapalıdır.