Filistin’de ateşkes, tehcir planları ve direniş
Gazze’de ateşkes birinci ayını doldurdu. 15 ay süren saldırılarda 50 bini aşkın Gazzelinin direkt saldırılarla, toplamda 180 bini aşkın Gazzelinin ise savaş koşullarında dolaylı olarak hayatını kaybettiği düşünülüyor. 21. yüzyılın Holokost’u diyebileceğimiz bu soykırımcı saldırılar Gazze’deki Filistin direniş örgütlerinin 7 Ekim 2023’te başlattığı El Aksa Tufanı ayaklanmasının ardından gelmişti. İşgal devleti, direniş örgütlerinin ele geçirdiği yerleşimci esirleri kurtarmak gerekçesiyle emperyalist devletlerden tam destek almış ve Gazze’yi yerle bir etmişti. Lakin bu saldırılar hem direniş güçlerinin güçlü duruşu hem de dünya çapında halkların tepkileriyle birlikte işgal devletini tarihinde görülmemiş bir ekonomik, siyasi, askeri ve diplomatik krizler silsilesine sokmuştu. Bu krizlerin sonucu olarak Netanyahu hükümeti direnişin koşullarını kabul ederek ateşkes anlaşmasını imzalamaya mecbur kalmıştı. Bu anlaşmanın sonucunda ise işgal ordusu geçtiğimiz günlerde Netzarim koridorundan da çekilerek Gazze’deki askeri varlığını sonlandırdı.
Geçtiğimiz ay boyunca ateşkes anlaşmasının gerekleri olan esir takasları gerçekleşmiş, 20’yi aşkın yerleşimci esir karşılığında yüzlerce Filistinli tutsak serbest bırakılmıştı. Bu takaslar esnasında dünya kamuoyu Filistin halkının tutsaklarını kucaklayışını ve bütün baskılara ve tehditlere rağmen dirayetini tekrardan görmüş oldu. Filistinli tutsaklar oldukça kötü durumlarda, işkence gördükleri aşikâr görünümlerle serbest bırakılırken Siyonist esirler soykırım koşullarına ve işgal devletinin vahşi saldırılarına rağmen çok daha sağlıklı bir şekilde serbest bırakılmış, dünya kamuoyu da böylece Siyonist barbarlığın boyutlarına ve Filistin direnişinin haklılığına tekrar tanık olmuştu.
İşgal devletinin Gazze’de yürürlükte olan ateşkes anlaşmasının gerekliliklerini tam olarak yerine getirmediği gibi anlaşmayı yüzlerce defa ihlal ettiği de belgelenmiş durumda. Anlaşmanın birinci aşamasının koşulları olan yakıt ikmali, molozları kaldıracak iş makinelerinin girişi, yüz binlerce çadır ve on binlerce konteyner evin girişi gibi koşullar işgal devleti tarafından yerine tam olarak getirilmiyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi işgal ordusu her gün birkaç Gazzeliyi anlaşmayı ihlal ettikleri gerekçesiyle katlediyor. Direnişin bu ihlallere cevabı ve çağrısı ise anlaşmaya sadık oldukları ve bütün koşulların yerine getirilmesi için işgal devletinin uluslararası alanda sıkıştırılması. Anlaşmanın ikinci aşamasının müzakere edilmeye başlanması gereken bu günlerde ateşkes anlaşması işgal devletinin saldırgan tutumlarından dolayı tehlike altında.
Siyonist devlet, bütün bunlar olurken Trump’ın Batı Şeria’nın ilhakını ilerletme planını açıklamasından sonra Cenin ve ardından Tulkarim kentlerine büyük kapsamlı askeri operasyonlar başlattı. Onlarca Filistinlinin ölümüyle sonuçlanan bu saldırılar bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Özellikle Trump’ın, görülmemiş bir siyasi kriz içerisinde olan işgal devleti kabinesinin dağılmasını engellemek amacıyla her gün kamuoyuna akıl almaz şekilde yaptığı “Gazze’nin ABD tarafından satın-devir alınacağı” ve Batı Şeria’nın ilhakının tamamlanması yönündeki açıklamalar, emperyalist ABD’nin Siyonist devletin krizini çözmesi için ona şapkadan tavşan çıkarma şansı tanıması şeklinde yorumlanabilir. Emperyalizmin bu hedeflerinin ne kadar gerçekleşeceği direnişin sahadaki gücüne, gerici Arap rejimlerinin tutumlarına, işgal ordusunun kabiliyetlerine ve elbette uluslararası güç dengelerine bağlı olacaktır. Burada işçi sınıfına ve halklara düşen ve her geçen gün yakıcılaşan görev ise nehirden denize özgür Filistin programının savunulması ve işgal devletini bütün dünyada izole kılmaktır.
Yorumlar kapalıdır.