Devlet imkân ve gücüyle ayakta durabilen bir iktidar! Ama buz çatladı!

Erdoğan liderliğindeki iktidar artık toplumun çoğunluğu üzerinde rıza üretemiyor. İktidar meşruiyeti kendinden menkul kimi söylem ve uygulamalara rağmen çoğunluk üzerinde inandırıcılık sağlayamıyor. İktidarın gazeteleri toplumun çoğunluğu tarafından okunmuyor. Toplumun çoğunluğu iktidarın televizyonlarını seyretmiyor. Sosyal medyada iktidar adına gönüllü fikir üretecek inandırıcılık sahibi hiç kimse yok. İktidar adına muhbirlik yapan beslemeler ve fanatiklik düzeyinde yandaşlık yapan fikir yoksunu hesaplar, iktidara olan antipatiyi daha da artırıyor. İktidar fikir ve ehliyet açısından tam bir sefalet yaşıyor.

Erdoğan’ın toplumun önemli bir kesiminde samimi karşılığı olan bir dönemi oldu. O zamanlar iktidarın gazetelerinin, televizyonlarının, sosyal medyasının da bir fikri ağırlığı ve inandırıcılığı vardı. Ama o dönemler uzun süre önce sona erdi. Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazandığı dönemde kendisine en karşı medya organlarına dahi korkusuzca çıkıp meydan okuduğu dönemlerin üzerinden çok zaman geçti. Şimdi tamamıyla kendine bağlı televizyonlara çıktığında dahi sorular ve akış baştan sona kontrol ediliyor. Artık fikirleri ve samimiyetiyle rıza üreten değil devlet imkânları ve gücüyle itaat üreterek sonuç alan bir iktidar pratiği söz konusu.

Bu durum bugüne has da değil. Erdoğan Haziran 2018 ve Mayıs 2023 seçimlerini ancak devlet gücünü yanına alarak kazanabildi. Aradaki birkaç puanlık farklar iktidar lehine seferber edilen olağanüstü devlet gücü düşünüldüğünde sonuçların hayatın olağan akışına uygun olmadığını ortaya koydu. Bu gerçek, Erdoğan’ın bir toplumsal desteğe sahip olmadığı anlamına gelmiyor. Erdoğan’ın bir toplumsal desteği var. Bahsettiğimiz kazanmak için gerekli yüzde 50 artı 1 desteği. Ve bu destek bugün 2023’e göre daha az. 2018’e göre ise çok daha az bir destek! Erdoğan’ın toplumun çoğunluğunun desteğini yitirmeye başlamasının kırılma noktası 2013 yılıydı. Haziran 2015 seçimlerinde AKP ilk kez toplumsal çoğunluğunu yitirdi. Ve iktidar o desteği yeniden açık ve gönüllü toplumsal rıza ile değil ancak MHP’nin desteği ve devlet gücüyle yeniden tesis edilebildi.

Türkiye’nin 2017 yılında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişinin arka planında bu toplumsal rızayı artık üretememe ve sistemsel temsiliyet krizi vardı. 15 Temmuz askeri darbe girişimi sonrası bugün halen devam eden Tek Adam rejimi ete kemiğe büründü. Toplu gözaltı ve tutuklamalar, kayyum politikaları, iktidar yanlısı olmayan herkesin kamu yönetiminden sistematik olarak dışlanması gibi olağanüstü hal uygulamaları rutin yönetim pratiği halini aldı. Her dönem, yöntemi ve yoğunluğu değişmekle birlikte, Kürt siyasi hareketinin kriminalizasyonu bu dönemeç anlarında iktidarın baş tacı politikası oldu. Toplumsal rızanın yerini devlet gücüyle giderek daha da fazla ikame edilen zorunlu itaat aldı.

Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi, tutuklanması, belediye başkanlığının düşürülmesi ve bütün bir siyasal hayatının sona erdirilmek istenmesi hamlesi işte böylesi bir tarihsel politik arka plan üzerinden gelişti. Demokratik koşullar altında yaklaşık 12 yıldır sistematik olarak toplumun çoğunluğunda rıza üretmeyen iktidar, artık devlet gücüyle de aradaki farkı kapatamayacağını gördüğü oranda, ilk seçimlerde doğrudan kendisi için tehdit oluşturan İmamoğlu’nu devre dışına çıkarmak adına kendi antidemokratik pratiğini de aşan bir siyasi operasyon gerçekleştirdi. CHP’nin kurumsal olarak Tek Adam rejiminin ihtiyaçları doğrultusunda terbiye edilmeye ve makbul muhalefet sınıfına dahil edilmeye çalışılmasının arka planında da iktidarın rakiplerini sandık öncesinde diskalifiye etmeye, hizaya sokmaya dönük bu arzusu var.

Lakin iktidarın toplumsal/siyasal meşruiyet kaybı o derece fazla ki giriştiği bu güç istismarı İmamoğlu’nu ve CHP’yi aşan birikmiş bir toplumsal tepki ve protesto ile karşılandı. Başta gençlik olmak üzere toplumsal seferberlik adeta zembereğinden boşaldı. İktidarın başta gençlik olmak üzere giriştiği orantısız gözaltı ve tutuklama furyası toplumsal/siyasal meşruiyetini daha da zedeledi. Ve bugün iktidarın toplumsal/siyasal desteği ve meşruiyeti 19 Mart’tan da çok daha az durumda. Net şekilde iktidarın giriştiği siyasi/yargısal operasyon bumerang etkisiyle kendisini vurdu. Uzun süredir devlet imkân ve gücüyle ayakta durabilen iktidar, devlet gücüne bundan böyle çok daha fazla ve pervasız sarılacaktır. Ancak buz çatladı. Sonucu iktidarın arzusu değil, başta emekçiler ve gençler olmak üzere toplumsal güçlerin kararlı mücadele ve seferberlikleri tayin edecektir.

Yorumlar kapalıdır.