Gazze’de emperyalist soykırım ve devrimci direniş
İsrail işgalinin Gazze’ye yönelik saldırıları, modern tarihin en acımasız ve sistematik soykırımlarından biri olmaya devam ediyor. Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridi, çoğu sivil olan 55 binden fazla Filistinlinin hayatını kaybettiği acımasız bombardımanlara maruz kaldı. Yerleşim bölgeleri yerle bir edildi, hastaneler kasıtlı olarak hedef alındı ve hatta mülteci kamplarıyla okullar bombalandı. İsrail işgal hükümeti ve ordusu, sadece soykırım değil, tam bir yok etme kampanyası yürütmekte. İsrail işgalinin gıda, su ve elektriği kesmesi ve nüfusu kasıtlı olarak aç bırakması, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar teşkil etmekte. Yıkımın boyutu, yakın tarihte eşi benzeri görülmemiş bir boyutta ve Gazze’nin tüm sivil altyapısı, büyük ölçüde sessiz kalan dünyanın gözleri önünde sistematik olarak yıkılıyor.
Ancak bu dehşetin ortasında direniş de sürüyor. 17 yıldan fazla bir süredir kuşatma altında olan Gazze halkı, teslim olmayı reddeden bir ruhla direnmeye devam ediyor. Savaşçılar asimetrik gerilla savaşı yürütüyor, enkazlara rağmen tüneller yeniden yapılıyor ve çok sayıda hava saldırısından sonra bile evler yeniden inşa ediliyor. Ancak Gazze’deki direniş sadece askeri değil sosyal, kültürel ve derinlemesine insani bir direniş de. Aileler komşularını enkaz altından çıkarıyor, sağlık görevlileri anestezi olmadan ameliyat yapıyor ve anneler çocuklarını onurlu ve dirençli bir şekilde gömüyor. Bunlar, sömürgeci gücün mantığına meydan okuyan direnç eylemleri. Topyekûn şiddet altında çökmeyi reddetmek, başlı başına bir direniş biçimidir. Ölenleri sadece kurban olarak değil, şehit olarak adlandırmak siyasi bir eylemdir; işgalcinin ölümün anlamını dikte etmesine izin vermemektir.
Bu soykırım boşlukta gerçekleşmiyor. Küresel emperyalist güçler tarafından finanse ediliyor ve sürdürülüyor. ABD, İsrail işgaline milyarlarca dolarlık silah tedarik etmeye devam ediyor, sadece 2025 yılında 8 milyar doların üzerinde bir miktarı onaylarken, uluslararası ateşkes çağrılarını engelliyor. Avrupa hükümetleri, kitlesel halk protestolarına rağmen, retorik ötesinde çok az şey yaptı. Almanya ve İngiltere gibi bazı devletler, dayanışma protestolarını suç saydı ve Filistin yanlısı sesleri bastırdı. Mesaj açık: Batı hükümetleri, sadece sessizlikle değil, maddi destekle de derin bir suç ortaklığı yapmaktadır.
Buna rağmen dünyanın dört bir yanındaki sıradan insanlar sessiz kalmadı. Sendikalar, öğrenciler, sömürgecilik karşıtı hareketler ve sosyalist örgütler, benzeri görülmemiş bir dayanışma içinde harekete geçti. Liman işçileri Siyonist kargoları taşımayı reddetti, sanatçılar Siyonist kurumlar tarafından finanse edilen performanslarını iptal etti ve üniversiteler yaygın boykotlar başlattı. Filistinli sendikalar da küresel eylem çağrısı yaparak, uluslararası yoldaşlarına mücadelelerinin ırkçılık, apartheid ve emperyalizme karşı ortak bir savaşın parçası olduğunu hatırlattı.
Gazze sadece acı çeken bir yer değil, sömürgeciliğe karşı küresel mücadelenin ön safıdır. Filistin’i desteklemek, silah üreticilerinden medyanın sessizliğine kadar soykırımı mümkün kılan bir sisteme karşı durmak demektir. Gazze halkının her direniş eyleminde hepimize bir çağrı var: harekete geçmek, ses çıkarmak, örgütlenmek. Bombalar düşerken Gazze hâlâ ayakta. Ve açlığa, yıkıma rağmen bu canlı, sarsılmayan duruş, işgalcinin elde edemeyeceği bir zaferdir.
Yorumlar kapalıdır.