Turizm sektöründe “kölelik” yasası
Turizm sektöründe “kölelik yasası” olarak adlandırılan düzenleme Resmi Gazete’de yayımlanarak yasalaştı. Artık turizm çalışanları 10 gün çalışıp sadece 1 gün izin kullanabilecek. Üstelik o izin gününde de çalışmaları durumunda fazla mesai ücreti ödenmeyecek.
Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, bu yasadan dolayı patronlardan teşekkür alarak hem kendi adına hem de sermaye sınıfı adına “büyük bir zafer” kazanmış oldu. Patronlar sevindi, emekçilerin daha da yıpranmasının önü açıldı.
İnşaat sektörü başta olmak üzere, diğer sektörlerden de “böyle bir talep var” denilerek saldırılar genişletilmeye çalışılıyor. Bakanlık cephesi ise açık açık şunu söylüyor: “Hiç merak etmeyin; sizler için, yani patronlar için, elimizden ne geliyorsa yapmaya devam edeceğiz. Ayrıca ben de patronum.”
Ara zam bekleyen işçilerin karşılaştığı bu durum tam anlamıyla bir travmadır. Bu yasanın diğer sektörlere sıçraması için şimdiden bir algı çalışması yürütülüyor. “Diğer sektörlerde de böyle talepler var” denilerek önce bu uygulamayı meşrulaştırma, ardından da hayata geçirme planı yapılıyor.
Patronlar, bu yasa için önce teşekkürlerini iletti, ardından da göz kırparak “Darısı diğer sektörlerin başına,” diyerek mutluluklarını ifade ettiler. Adeta “Devam, devam,” dediler.
Ara zam beklerken böyle bir saldırıyla karşılaşmak şaşırtıcı mı peki? Maalesef hayır. Çünkü mücadelelerimiz, parçalı olması nedeniyle zayıf kalmakta. Bakın ne güzel jestleşiyorlar yoksulluğumuz üzerinden. Birbirlerine teşekkür ediyor, sonra yol haritası sunuyorlar, “Devam, devam,” diyerek. Çünkü birleşik mücadele içindeler.
Biz işçiler, emekliler, gençler, kadınlar… Hepimiz yoksullukla mücadele ederken bizi savunacak bir emek ittifakına, birleşik mücadeleye ihtiyacımız var. Ancak bunun yapılamaması, daha da büyük saldırılara maruz kalacağımızın işaretidir. Elleri hep soframızdan çalmakla meşgul olacaktır. Yoksulluğumuz katmerlenerek devam edecektir. Bu düşük ücretlerle, kavurucu sıcaklarda on gün çalışıp bir gün izin kullanmak çok zorlayıcı. Sadece bedensel değil zihinsel de bir dinlemeye ihtiyacı vardır insanın.
Yoksul, yoksun bir hayatı utanmadan bizlere reva görenlerin bu zulmüne direnerek cevap vermekten başka çaremiz yok. Çünkü “Direnen işçiler yenilmezler” diyen işçilerin yenilmediğini yakın zamanda DYO direnişinde ve başka mücadelelerde gördük. Turizmde “kölelik” yasasına karşı direnelim, yaygınlaşmasının önüne geçmek için var gücümüzle çalışalım, diye bekler benim gibi endişeli işçiler. Zaten geçinemiyoruz, zaten çalışma saatleri çok uzun. Bunların üstüne bir de böyle bir uygulamanın yasalaşması karşısında yine de umutsuzluğa kapılmadan mücadele etme gerekliliğine inancımızı kaybedersek daha büyük saldırılarla karşılaşacağımızı daha da yoksullaşarak öğrenmek zorunda kalacağız. Bu hırsızlık düzenine, bu yağma talan düzenine verilecek cevabımız; birleşerek, umudu büyüterek olabilir.
Yorumlar kapalıdır.