Turizm işçilerinin yeni yasası emek cehennemine odun taşıyor

“Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 10 Temmuz’da Mecliste kabul edilmesiyle beraber emekçilere yönelik görülmemiş bir saldırı daha hayata geçti. Yeni yasa, 7 gün içerisinde 1 gün olan hafta sonu iznini, 7 değil 11 gün içerisinde kullanılabilir hale getiriyor. Yedinci gününde çalışmaya devam eden işçinin mesaisi fazla mesai olarak hesaplanmıyor. Sonuç olarak yasa haftalık izin hakkını ertelenebilir hale getirirken, fiilen yapılan fazla çalışmayı mesai ücretinden muaf tutmuş, işçiyi mesaisizleştirmiş oluyor.

Büyük bir tur şirketinin de sahibi olan turizm bakanının kendisi için yasa çıkardığı ifade edilse de, milletvekillerinin komisyondan aktardıklarına göre başta inşaat olmak üzere başka sektörlerin patronları da yasayı pek sevmiş ve kendileri için de istemeye başlamışlar bile.

Türkiye’nin taraf olduğu ILO sözleşmeleri ve Avrupa Sosyal Şartı’na açıkça aykırı olan yeni yasa aynı zamanda Anayasa’nın “Çalışma şartları ve dinlenme hakkı” başlığı altında yer alan 50. maddesini (Dinlenmek çalışanın hakkıdır) ihlal etmiş oluyor. Peki hükümet nasıl bu denli pervasızca hareket edebiliyor?

2002 yılından beri iktidarda olan AKP’nin sistematik şekilde başarılı olduğu tek husus işçi düşmanlığı oldu. İş cinayetlerindeki astronomik artış, sendikasızlaştırma, emeklilik yaşının artıp maaşının düşmesi, asgari ücretin açlık sınırının altına itilip ortalama ücret haline getirilmesi, özelleştirmeler, vergi yükünün patronlardan alınıp neredeyse tamamen işçilere yüklenmesi vb. hususların dışında Türkiye’deki işçiler şu anda Avrupa’nın açık ara en uzun saatler çalışan işçileri haline geldi. Almanya ile kıyaslayacak olursak, biz Almanya’daki işçilerden 10 saat daha fazla çalışıp ayda ortalama 1485 avro daha az kazanıyoruz.

Aslında yeni yasa, uzun süren AKP iktidarının temel dayanağının ne olduğunu, nasıl olup da bu kadar uzun süre iktidarda kalabildiğini gözler önüne seriyor. Çünkü AKP yalnızca kendisine yakın olan şirketler için değil Avrupalısı, katil İsraillisi ve muhalif gibi görünen yerlileri için de bu uygulamaları hayata geçiriyor. Ve nihayetinde AKP bir düzen partisi olarak holdinglerin biricik partisi olmayı sürdürüyor.

Yeni yasaya karşı göstermelik açıklamalar ve işaret edilen hukuki mücadele dışında, sendikaların bu konuda seferber olmaması da sorunlarımızın bir diğeri olarak karşımızda duruyor. Kötü koşulların daha da kötüleşmesi anlamına gelen bu yasa, hem Türk-İş’ten hem de DİSK’ten sendikacıların aynı biçimde ifade ettikleri üzere yalnızca turizm işçisini ilgilendirmiyor, Türkiye’deki tüm işçileri ilgilendiriyor. Bu yasanın geri çekilmesi, çalışma koşullarının insanileştirilmesi, vergi adaleti ve insanca bir yaşama yetecek ücret için sendikaların bir eylem planı hazırlayarak kararlılıkla bunu hayata geçirmesi, en azından bunun hayata geçirilmesi için biz emekçilerin sendika bürokratlarına basınç uygulayıp seferber olmamız, koşullarımızı iyileştirebilecek biricik şans olmayı sürdürüyor.

Yorumlar kapalıdır.