MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi yaklaşıyor!
Metal işkolunda on binlerce işçiyi ilgilendiren MESS (Türk Metal Sanayicileri Sendikası) Grup Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmeleri başlıyor. İlki 13 Ekim’de gerçekleşecek görüşmelerin temsilciliğini Türk Metal, Birleşik Metal-İş (BMİS) ve Özçelik-İş yapıyor. 15 Eylül’de sözleşmelerin ilk taslağını açıklayan Türk Metal ve BMİS, ilk altı ay için sırasıyla ortalama yüzde 35 ve 58,5 zam talep etti. Metal işçisinin ortalama maaşı son dönemde ikramiye ve gelir vergisi istisnası dahil net 55 bin 511 TL. Yoksulluk sınırı ise BMİS’e göre 89 bin 768 TL olmuş durumda. Ücret zammı taleplerini hesaba katınca BMİS’in teklifi metal işçisinin aylık net 84 bin 666 TL alması yönünde. Bunların yanında TİS kapsamının genişletilmesi, yüzde 15’lik vergi diliminin üzerinin işveren tarafından karşılanması, ebeveyn izni ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik düzenlemeler yapılması gibi talepler var. Özçelik-İş’in taslağı ise Türk Metal’inkinden bile geride.
Geçtiğimiz günlerde yaklaşık 600 bin kamu işçisini ve 4 milyon memuru ilgilendiren TİS görüşmeleri gerçekleşmişti. Sendikal bürokrasinin engellenemeyen ihaneti sonucunda kamu işçisine ve memurlara sefalet zammı dayatıldı. Bu gelişmeler ışığında metal işçilerini kolay bir süreç beklemiyor çünkü işçi sınıfı birbirinden olumlu/olumsuz etkileniyor ve mücadelelerinden öğreniyor. Bir yandan da işsizlik tehdidinin sanayi işçisinin elini kolunu bağlayan bir diğer etken olduğunu ve sendika bürokratlarının bir silahına dönüştüğünü belirtelim. Bu durum işçilerin kaderlerine razı olduğu, mücadele etmediği anlamına gelmiyor. Geçtiğimiz sene grev yasaklarına rağmen mücadelelerini sürdüren Hitachi, GE Grid Solutions ve Schneider Elektrik işçileri hâlâ hafızamızda. Daha güncel bir örnek olarak Omsa Metal işçileri sendikalı olarak işlerine geri dönmeyi başardı; Hyundai Asansör işçileri “sendikadan ayrılın” telkinlerine karşı sendikalı ve toplu sözleşmeli çalışma hakkı için seferber oluyor. Önümüzdeki süreçte ise yeni grev yasaklamalarına hazır olunmasına ve fiili olarak bu yasakları aşacak bir örgütlenmeye ihtiyaç var.
Diğer taraftan işçiler, Türk Metal yetkilileri gibi “ayağı yere basan” bir teklif yapıldığını, bunun şartların dayatması olduğunu öne süren sendika bürokratlarıyla mücadele etmek zorunda. 2015 Metal Fırtına zamanında olduğu gibi işçilerin tabandan karşı çıkışlarının ne kadar elzem olduğunu ve diğer mücadeleleri etkileyeceğini hatırlamakta fayda var. 2026 Ocak ayında asgari ücrete ne kadar zam yapılacağı metal işçisinin çalışma koşullarındaki gelişmelerle iç içe geçmiş durumda.
Peki işçiler bu darboğazdan nasıl kurtulacak ve sıkıştıkları bu cendereden çıkış yolu nerede? İlk elden mücadelelerin parçalılığını aşması ve ortak bir mücadele programı etrafında bir araya gelmesi gerektiğini söylemeliyiz. Yukarıda saydığımız örneklerin daha fazla artması ve Orta Vadeli Program (OVP) etrafında bir araya gelen patron sınıfının topyekûn saldırılarına karşı işçi sınıfının da mücadeleleri birleştirmesi ve topyekûn mücadele etmesi gerektiğini görüyoruz. IMF’siz IMF programı olan Şimşek programı ekonomik krizin bütün faturasını emekçi sınıfların omuzlarına yüklerken, bir yandan yeni milyarderler peyda oluyor. Buna karşı bizim programımız ise sendikalı-sendikasız bütün işçileri kapsayan, üç konfederasyonun sayacağımız acil talepler etrafında bir araya geldiği ortak bir eylem planı etrafında şekillenmeli:
Tüm ücretler ve emekli aylıkları yoksulluk sınırı üzerine çıkarılsın!
Ücretlere ve emekli aylıklarına her üç ayda bir gerçek enflasyon oranında zam!
İşten çıkarmalar yasaklansın!
İşsizlik fonu emekçiler için kullanılsın!
Artan oranda servet vergisi alınsın!
Bu programın hayata geçmesi için ise işçi sınıfının bağımsızlığı temelinde kurulacak bir Emek İttifakı ihtiyacı şimdi her zamankinden daha belirgin bir şekilde karşımızda.
Yorumlar kapalıdır.