27 Aralık 2008 tarihinde İsrail ordusuna ait, 60’tan fazla F-16 savaş uçağı ve ABD yapımı Apache savaş helikopterleri, Gazze’ye yönelik geniş çaplı bir saldırıya girişti. Hava kuvvetlerinin yalnızca ilk 3 dakika 40 saniye içinde 50’den fazla hedefi yerle bir ettiği ilk saldırı dalgası, aslında dünyada nüfus yoğunluğu en yüksek bölgelerden biri olan Gazze’deki vahşetin habercisiydi.
İsrail’in hava saldırılarıyla başladığı, 3 Ocak’taki kara harekâtıyla sürdürdüğü saldırılarının sonucunda, Gazze’de, yaklaşık üçte biri çocuk olmak üzere, şu ana dek 1.300’den fazla Filistinli öldü. Filistinli yetkililere göre 5 bin 500 kişi de yaralandı. İsrail ordusuna göre üçü sivil, 13 İsrailli öldü. Yaklaşık olarak 1.4 milyon Filistinlinin yaşadığı bölgede, 1967 Arap- İsrail savaşından beri görülmemiş düzeyde bir katliam yaşanırken pek çok mahalle haritadan silindi.
Gazze saldırısı emperyalist planın bir parçası
Hatırlanacağı gibi İsrail, Gazze bölgesinde gerçekleştirilen seçimlerin galibi olarak iş başına gelen Hamas yönetimini devirmek için, bölgeye ABD, AB, BM ve Rusya’nın desteğiyle 2006 yılının Mart ayından bu yana eşi benzeri görülmemiş bir ekonomik ambargo uygulamakta. Bu ambargonun temel hedefi, açlığı bir savaş silahı olarak kullanmak ve Siyonist işgale karşı direnişten yana Filistin halkını teslim almak. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısının ilk adımı olarak görülebilecek bu ambargo geride, enflasyondaki önlenemez yükseliş, temel gıda ve sağlık malzemelerinin tükenme noktasına gelmesi, işsizlik oranının %70 düzeyine ulaşması ve elektrik ve yakıt noksanlığıyla zaten devasa bir enkaz bırakmıştı.
Bu insanlık dışı kuşatma sonucu yüzlerce Filistinli hastanelerde yetersizlikler nedeniyle can verirken, sefalet koşulları bölgenin tümüne yayıldı. Gazze’ye yönelik saldırı öncesinde bölge zaten emperyalizmin hamiliğinde bir açık hava hapishanesine dönüştürülmüştü.
“Siyonizm” Emperyalizmin Truva atı
İsrail’in Gazze saldırısına resmi gerekçesi, altı aylık ateşkesi uzatmayı reddeden Hamas’ın İsrail topraklarına fırlatmakta olduğu “el yapımı” Kassam füzelerini durdurmak ve “teröre karşı meşru müdafaaydı”. İsrail, her ne kadar 22 gün süren saldırılar boyunca amacının Hamas’ı imha etmek olduğunu tekrar etse de, Filistin direniş hareketinin başlıca sol unsurlarından FHKC – Filistin Halk Kurtuluş Cephesi – Merkez komite üyesi Cemil Mizher’in evinin imha edilmesi ve Filistin bağımsız işçi komiteleri sendikası militanlarının saldırıya uğraması, gerçek hedefin bambaşka olduğu çok geçmeden ortaya çıkardı. Direnişi sürdürmekten yana tüm güçlerin ezilmesi!
İsrail yönetimi, bu saldırılarla bir süredir emperyalizmle uyum halinde uygulamakta olduğu bir planın adımlarını atıyor. Bu planın başlıkları arasında, Gazze’yi imha eden saldırının yıkıcılığı sayesinde, 2006 yılında Lübnan’da yaşanan hezimet havasını İsrail birliklerinin zihninden temizlemek, Sharon yönetiminin 2005’ten beri uygulamakta olduğu projeyi derinleştirerek Gazze’yi diğer Filistin topraklarından ve tüm dünyadan izole etmek, Gazze’nin Mısırla sınır bölgesinde yer alan Refah’ta, Gazze’nin tek yaşam kaynağı olan gizli tünellerin imhası sayılabilir.
Bu noktada İsrail devletinin karakteri belirleyicilik kazanıyor, zira bu devlet 1947 yılından itibaren, meşru Filistin toprakları üzerinde bizzat emperyalizmin dünya siyasetinin bir gereği olarak, yoktan var edilmiş bir devlet. Varlığının temel dayanakları, bir siyasal ideoloji olarak Nazizimle özdeşliklere sahip Siyonizm ve Emperyalizmin bölgedeki jandarmalığını üstlenmek. Siyonizm, Filistin topraklarının gerçekte İsrail’in vaat edilmiş sınırlarını oluşturduğunu ileri süren, bu doğrultuda Filistin halkının fiziki imha başta olmak üzere çeşitli yöntemlerle bölgeden tasfiye edilmesini öngören, dini ve etnik temele dayalı tümüyle ırkçı ve tahrip edici bir ideoloji.
İsrail’in, bölgede üstlendiği emperyalizmin jandarmalığı rolü ise, zengin enerji kaynaklarının üzerindeki kontrolün emperyalizmde kalmasını garanti altına almak için bölge halklarının üzerinde sistematik bir tehdit oluşturmak ve bölünmeleri kalıcılaştırmak gibi işlevlere sahip. Emperyalizmin en son silah teknolojisiyle donattığı İsrail devletinde bu görev, ordunun mutlak hâkimiyetiyle, dahası İsrail’in bir asker devleti olmasıyla belirleniyor.
Bu nedenle bölgenin emekçi halkları açısından kalıcı barışın yolu, bu savaş aygıtı devletin yerine, tarihsel sınırları içinde hiçbir dini ve etnik temele dayanmayan, laik ve demokratik bir Filistin devletinin inşasından geçiyor. Bu mücadele kaçınılmaz olarak Ortadoğu emekçi halklarının birleşerek emperyalizmle yüzleşmesini gerektiriyor. İsrail’in Gazze’de giriştiği son katliamın bir kez daha gösterdiği üzere, Filistin sorunu basit bir ulusal kurtuluş mücadelesinin çok ötesinde boyutlara sahip. Tam da bu nedenle Filistin bu gün dünya sınıf mücadelesinin merkez üslerinden birine dönüşmüş durumda.
Siyonizm’in Gazze’deki katliamına karşı tüm dünyada kitle seferberlikleri yaratalım!
Laik, demokratik ve ırkçı olmayan tek bir Filistin için ileri!
Gazze’de direnen kahraman Filistin halkının direniş saflarına!
İsrail ile yapılmış tüm askeri ve ticaret anlaşmalar iptal edilsin!
İsrail ile tüm diplomatik ilişkiler kesilsin!
Yazan: Murat Yakın (23 Ocak 2009)
Yorumlar kapalıdır.