Bir “cephe” de Demirtaş’tan: AKP’ye karşı sol blok

BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Milliyet gazetesi ile yaptığı bir görüşmede: “Keşke önümüzdeki seçimlerde içinde CHP, ÖDP, BDP, EMEP olan bir sol demokrasi cephesi olsa. AK Partiye karşı ciddi bir sol blok oluşabilir” demiş, böylece de yeni bir tartışmanın önünü açmıştı.

Öneri başka BDP’liler tarafından da desteklendi. CHP’de ise, öneriye kayıtsız bakanlar ve şiddetle reddedenler vardı. Ancak 18 Aralık’ta olağanüstü kurultayını gerçekleştirecek olan CHP’den, sonrasında yeni yorum ve katkıların gelebileceği de düşünülmekte.

Önerinin sosyalist muhataplarında, EMEP ve ÖDP’nin yayın organlarında böylesi bir önerinin ancak bir “temenni” olarak ifade edilmiş olabileceği söylendi. Buna ek olarak CHP’nin “Evet” diyebilmesi durumunda bu ittifakın kabul edilir ve ilerici olacağı da her iki tarafın yayınlarında dile getirildi.

Bu sürecin, açıkça ifade edilemiyor olsa da, çalkantı içerisindeki “CHP’yi sola çekmek” çabasına denk düştüğünü söylemek mümkün. EMEP- ÖDP-TKP-HE referandum sürecinde CHP ile “Hayırlarımız aynı değildir” dedikten sonra, referandumun ertesi günü ülkenin yüzde kırkının sol olduğunu ifade etmişler ve aynı solda birleşmeyi uygun görmüşlerdi. Esasında bu “birleşme” istemini uzunca bir süredir izlenen “AKP karşıtlığı üzerinden birlik arayışı” oluşturuyor. Oysa ki, yaşadığımız onlarca sorunun çözümü salt bir AKP karşıtlığı üzerinden bulunamaz. CHP bir düzen partisidir ve de bugün burjuvazinin ihtiyaçları için yapılmış her saldırının CHP’nin programı içerisinde de yeri vardır. Bu durumda, CHP’nin solculaştığını iddia ederek ittifaka kapı aralamak, önümüzdeki süreçte, bugün AKP’nin yürüttüğü “açılım”dan emeğe yapılan saldırılara değin tamamı burjuva projesi olan bu programa yeni bir nefes katmak olacaktır.

Üçüncü Cephe mi?

Esasında tartışma ilk yankısını önerinin yapıldığı taraflardan önce uzunca bir süredir BDP ile birlikte üçüncü cepheyi örmekten yana olan kimi sol çevrelerde uyandırdı. Çünkü BDP, onları değil, tutmuş CHP’yi ve sosyalist olarak da EMEP ve ÖDP’yi muhatap almıştı. Hatta üçüncü cephe de değil, “sol blok” oluşturmaktan yana olduğunu söylemişti.

Üçüncü cephe tartışmalarına başından beri, burjuvazinin “laik” ve “anti-laik” kanatlarına karşı değil, karşımızdaki tek burjuva cephesine karşı bir birleşik işçi cephesinin örülmesi gerektiğini söyleyerek yaklaşmıştık. Gelinen noktada da, üçüncü cephe fikrinin görülmeyen yüzü bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Sınıfsal talepler ve demokrasi sorunu başta olmak üzere, sosyalist hareketle ciddi bir program farklılığı olan BDP ile kalıcı bir cepheleşmenin, sınıf taleplerinden taviz verme bedeli ödenmeksizin mümkün olmadığını yeniden görmüş olduk.

BDP’nin stratejisi

BDP’nin bu önerisinin AKP’ye bir ihtar niteliği taşıdığını söyleyenler mevcut. Fakat esas olarak bu öneri ile BDP, rejim içi çözüm arayışlarını AKP ile olmazsa bu kez de başka kanallar ile sürdürme niyetinde olduğunu göstermiş oldu.

Süreci bir de ipleri elinde bulunduran burjuvazi açısından okuyalım. Burjuvazi AKP ile, bir yandan Kürtçe televizyona ve başka bazı kazanımlara uzanan bir dizi hakkı devlet denetimi ile vermiş, öte yandan ise Kürt hareketini tasfiye etme girişimlerini sürdürmüştü. Demokratik gericilik adını verdiğimiz bu saldırılar bugün, CHP’nin de resmi görüşü olma yolunda ilerliyor. Bu bağlamda bujuvazi için işler yolunda ve kontrol altında. Burjuvazi rejimin sürekliliğinden yana olan tavrını sürdürüyor ve CHP gibi siyasi partilerin dönüşümü de rejimin yeni ihiyaçlarına paralel olarak sürüyor.

Ancak daha önce söylediğimiz üzere rejim, Kürt halkının başta kendi kaderini belirleme hakkı olmak üzere, en temel haklarını vermeme konusundaki net duruşunu sürdürüyor. Bu bağlamda BDP’nin rejim içi çözüm arayışlarının AKP ya da “yenilenen” CHP ile olsun, bir kez daha tıkanacağı daha şimdiden net bir şekilde görünüyor.

2011 seçimleri ve Kürt halkı

Cevaplanması gereken o en acil soru hala karşımızda duruyor: Kürt halkının acılarının son bulması için atılması gereken adım nedir?

Bu yakıcı sorunun cevabı şu sıralar sıkça yaklaşan seçimlerin içerisinde aranıyor. BDP önderliğinin bu süreçte burjuvaların çözümsüz kanallarından uzaklaşmıyor oluşuna rağmen, tüm emekçileri ilgilendiren sınıfsal talepler ve kendi kaderini tayin hakkı dahil olmak üzere, diğer ulusal ve demokratik hakları içeren bir programa dayanan bir seçim ittifakı yapılmadıkça, seçim sürecinden gerçekçi ve kalıcı bir çözümün çıkamayacağı kesinliğini koruyor.

Yorumlar kapalıdır.