Güney Sudan ayrıldı!

Geçtiğimiz günlerde Güney Sudan’ın, Sudan’dan ayrılması için referandum yapıldı ve katılanların yüzde 99’unun bağımsızlığa EVET dediği tahmin ediliyor.

Öncelikle yapılan referandumun ve Güney’in ayrılması fikrinin pek yeni olmadığını vurgulamak gerekiyor. Referandumun 2011 yılında yapılması, 22 yıl süren iç savaşın sonunda 2005’te imzalanan barış anlaşmasında tayin edilmişti. Güney’in ayrılması ise, emperyalistlerin uzun süredir benimsediği bir fikir.

Esasen, Ortadoğu’nun ve Afrika’nın petrol yatakları, emperyalist devletler için hep iştah kabartıcı olmuştur. Bu sebeple, emperyalist devletler, bölgenin kontrolü için I. Dünya Savaşı’ndan bu yana halkların kendi söz haklarını hiçe sayarak sömürgeleştirdikleri topraklar üzerinde kendileri için daha güvenli olacak kararlar almışlardır. Bu planlar doğrultusunda kıtada tarihi, kültürel hiçbir şey gözetmeksizin cetvelle yeni sınırlar çizilmiştir.

Emperyalizmin kıtaya cetvelle çizdiği sınırlardan biri de Sudan coğrafyasına ait. Sudan kuzeyinde Müslüman Arapların, güneyinde ise azınlık olarak Hıristiyan veya animist kabilelerin yaşadığı en geniş Afrika ülkesi. Nüfusu yaklaşık 40 milyon. 450’den fazla kabile ve 130’dan fazla dil mevcut. Bölgenin bu çok dilli ve kültürlü yapısı ise emperyalizm için, ayrılıkları besleyen kabile savaşları için birer kaynak olarak görülmüş. Bu algılayış, bölgeyi silah deposu haline getirme, iç savaşları körükleme gibi politikaları doğurmuştur. Nitekim, Sudan coğrafyası 19.yy sonlarına doğru İngiliz-Mısır burjuvazisi tarafından Mehdi rejimi devrilerek, sömürgeleştirilmiş. Sömürge yönetimi süresince İngilizler, bölgeyi İngiliz Doğu Afrika yönetimine dâhil etmek maksadıyla, güneyde İngilizce konuşulmasını teşvik ederek, bölgeye çok sayıda Hıristiyan misyoner göndermişler. Güneydeki üç bölgeyi tek bir yönetime bağlayarak, güneydeki Arap memurları kademeli olarak güneyli siyahlarla değiştirmişlerdir. Diğer sömürgeci devlet Mısır ise, Sudan’ı topraklarına katmak düşüncesiyle, ülkeye İslami değerleri dayatmayı sürdürmüştür. Güdülen bu politikalar sonucu güney ve kuzey arasında tarihsel, kültürel bağlar kopmuş ve bu onları yıllarca içinden çıkamayacakları bir iç savaşın kucağına atmaya hazırlamıştır.

II. Dünya Savaşı sonrasında ise emperyalistler için daha güvenli olan; bu iç savaşlardan yapay barış anlaşmaları çıkarmak olmuştu. Nitekim İngiliz burjuvazisi, 1947’de yönetimleri birleştirmiş ve 1956’da Sudan bağımsız bir devlet olmuştur. Bundan sonrasıysa, Kuzey ve Güney arasında 22 yıllık bir iç savaşlar tarihidir. Savaşın bilançosu ise çok ağır; iki milyon insan yaşamını yitirdi, 200 bin’den fazla insan kaçırılarak köle yapıldı, dört milyondan fazlası evini yurdunu terk ederek mülteci; yüz binlerce çocuk ise asker oldu…

Emperyalizm Afrika’dan Dışarı!

Şimdiyse, Afrika’da kukla rejimler kurup, her bir devletle ayrı ayrı, ekonomik ve politik planlarını uygulamak emperyalistler için en kolayı gözüküyor. Yapay birleştirme politikaları iflas etmiş olacak ki emperyalistler şimdi de bu yeni bölünmeyle kendileri için daha güvenli bir yola giriyorlar. İç savaşın tamamen biteceği umudu da Güney’lilerin Güney’in ayrılması istemini anlaşılır kılıyor. Ancak aynı coğrafyayı paylaşan bir halkın birbirine düşmesi ve iç savaşın yıllarca sürmesi; kuşkusuz emperyalizmin bölgede uyguladığı kâr politikalarının bir sonucuydu. Ancak biliyoruz ki, emperyalizm için güvenli yol bizler için hiçbir zaman güvenli olmadı. Şimdi başta Çin, ABD ve İsrail’in çok uluslu petrol şirketleri bölgede yeni yatırım planları yapıyorlar. Sudan Devlet Başkanı Ömer Beşir’in ise, bu bağımsızlığı milli ve daha çok mali gururuna yediremeyip, yeni bir saldırı yapmayacağının garantisi yok. Bölgede ayrı ya da birleşik Güney ve Kuzey arasında tarihsel kültürel bağların tekrar kurulması ve artık savaşın olmadığı bir Afrika kıtasının hayali en önce emperyalizmin Afrika’yı boşaltmasıyla mümkün.

Yorumlar kapalıdır.