Çevre felaketi, iktidar ve özelleştirmeler

Sermaye gün geçmiyor ki, kâr uğruna doğal kaynaklara saldırmasın, insanları yerinden etmesin ya da yüzlerce yıl sürecek kirlenmeye sebep olmasın. Binlerce yıllık tarihiyle Anadolu, bir avuç insanla beraber malesef yaşama savaşı veriyor.

Anadolu’yu yaşatmak ve doğanın talan edilmesini engellemek için nisan ayında başlayan Büyük Anadolu Yürüyüşü ile, Türkiye’nin dört bir yanında yüzlerce insan Ankara‘da bir araya geldi. Ardından polis engeliyle karşılaşan göstericiler, zorla Ankara dışına çıkartıldı. Yaklaşık bir aydır, Ankara dışında çadır kurarak direnişlerini sürdüren yüzlerce insan en temel ihtiyaçlarından bile mahrum bırakılıyor.

Aynı, Hopa’da öldürülen Metin Hoca’yı olduğu gibi, HES’lere karşı direnişi de görmezden gelen AKP iktidarı, nükleer enerjiyi seçimler süresince koz olarak kullandı. Daha yeni, İtalyan halkı referadumla nükleer enerjiye hayır derken, birçok Avrupa ülkesi nükleer santrallerini kapatmaya çalışırken, AKP iktidarı gizli antlaşmalarla nükleer santrallerin kurulması için çalışmalarına devam ediyor. Utanmadan kapatılacağı tarihi bile şimdiden verebiliyor ve nükleer bir kazayı tüp gaz tehlikesiyle karşılaştırabiliyor.

Bugünlerde ise başka bir felaket, göz göre göre Kütahya‘da gerçekleşmekte. Gümüş madenine ait siyanür havuzlarında gerçekleşen çöküntülerin ardından, sızan siyanür doğaya ciddi zarar vermekte. Yağmurların siyanürlü çökeltiyi daha da yaymasından korkan uzmanlara karşılık Kütahya valisi “yağmur Allah’ın bileceği iş” telkininde bulunarak kendini ve çevresindekileri ciddi bir sorundan kurtardı! Bu kazanın meydana gelmesindeki temel sebep ise özelleştirilen madenin, atık sorununu göz ardı ederek kapasitesinden fazla üretim yapması. Bu dönemde temel talebimiz suyun, madenlerin ve enerji santrallerinin kamulaştırılması ve enerji çalışma grupları oluşturularak, enerji politikalarının saptanması.

Yorumlar kapalıdır.