Direnişteki Kampana Deri işçileri ile röportaj
Tuzla Organize Sanayi Bölgesinde Deri İş Sendikası’na üye oldukları için işten çıkarılan Kampana Deri işçileri 101. günde fabrika önünde direnişlerini sürdürüyorlar. 100 günü geride bırakan işçilerin sendikayla birlikte düzenledikleri eylemde İşçi Cephesi olarak yanlarındaydık. İşten ilk atılan direnişçi işçiyle yaptığımız röportajı okurlarımızla paylaşıyoruz:
İşçi Cephesi: Merhabalar. Öncelikle yaz kış demeden 100 gündür direnişinizi coşkuyla sürdürdüğünüz için sizleri tebrik ediyoruz. Esnek çalışmanın ve taşeronlaşmanın kural haline geldiği, örgütlenmenin, sendikalaşmanın çok zor olduğu böylesi bir dönemde, bir örnek olması açısından direnişinize başladığınız dönemden bahsedebilir misiniz?
Kampana işçisi Dilek: Merhaba, aslında direnişe çıkmamız öyle hemen, aniden olmadı. Deri sektörü sağlık açısından ve çalışma şartları açısından çok zor bir sektör. Çok kötü koşullarda çalışıyorduk. Tuvalete gitmemiz, çalışırken arkadaşlarla bir sohbetimiz bile hoş karşılanmıyordu. Özellikle kadın işçiler olarak en ağır, sıcak makinelere veriliyorduk ve çok zorlanıyorduk. Çay molası yok, şeker yok, sabun yok, içmeye su yok. İçeride yok yok! İşte hepimiz bu durumlardan şikayetçiydik. Ama sendikalaşmak için işçiler birbirlerine yeterince güvenmiyordu. Biz bir yıl boyunca arkadaşlarımızın evlerine ziyaretlerde bulunduk, geziler düzenledik, düğünlere buluşmalara gittik. Ancak bu şekilde bir güven ortamı oluştu. Direnişe çıkmadan önce de mesai ücretlerimizle ve yemeklerle ilgili boykot yaptık ve hep birlikte işin başına dönmediğimizde istediğimizi elde ettik. Bu tür kazanımların da direnişe güvenle çıkmamıza etkisi oldu.
İC: İşten atılmanızın gerekçesi neydi?
Dilek: Komik ama kadın işçilerde bir daraltmaya gidildiği için işten çıkarıldığımı söyledi patron. Halbuki içeride 43 işçiden yalnızca beşi kadındı. Ben iki yıldır çalıştığım yerden bu gerekçeyle çıkarılmayı kabul etmediğimi söyledim. Sonra, işten atılma sebebini işçinin kabahatıymış gibi gösteren 25/2’den atıldım. Ve bu arada başka bir kadın arkadaşımızın daha çıkışını vermişler. Biz de hafta başında yine de fabrikaya girip çalışmaya başladık. Ama patrondan olumlu bir sonuç gelmeyince tüm ustabaşıların dahi desteğiyle kapının önünde direnişimiz başladı.
İC: Direnişte 16 kişi olduğunuzu biliyoruz, diğerleri ne zaman atıldılar?
Dilek: İçeride arkadaşlar bizim direnişimize destek vermek için iş yavaşlatıyorlardı ve bizim direnişin 9. Gününde 9 arkadaş da atıldı ve sonra 4’ü daha.
İC: Aynı patronun İzmir’deki işyerinde de benzer bir süreç yaşandığını duymuştuk…
Dilek: Evet. Hatta İzmir’deki fabrikada sendika yetkiyi kazandı geçen hafta. Bu açıdan bizler de umutluyuz.
İC: Peki patronla sendikanın görüşmeleri oluyor mu?
Dilek: Biz işe iade davamızı açtık, onun dışında patron burada bir defa kapıda bizlerle görüştü. Sendikayı kesinlikle kabul etmeyeceğini söyledi. Ayrıca bizi taşeronun işten çıkardığını iddia ederek sorumlu olmayacağını ve gerek tazminatları verip öyle ya da böyle sendikanın içeriden çıkacağını söyledi. Oysa biz taşeronla tekrar işe girmek istemiyoruz, biz Kampana’nın sendikalı işçisi olarak dönmek istiyoruz.
Sendikalaşmak anayasal bir hak bunu biliyoruz ve tek birimiz dahi dışarıda kalmadan sendikalı olarak işe geri dönmek en önemli talebimiz.
İC: İstanbul’da başkaca direnişlerde var; PTT işçileri, Ontex, Casper gibi… Onlarla bir bağ kurmayı düşündünüz mü?
Dilek: Aslında uzunca süredir karşılıklı birbirimizin eylemlerine destek vermeye, haber almaya çalışıyorduk. Ama bir süredir bu ihtiyacı daha fazla hisseder olduk, daha bir isim koymadık ama taleplerimizi ortaklaştıracağımız bir birleşmeyi istiyoruz. Yalnızca direniş süresince de değil, direnişini kazanan kaybeden tüm direnişçilerin uzun vadede birliğini sağlayacak bir yapının altını doldurmaya çalışıyoruz. Umuyoruz bunu başarıp, sesimizi çoğaltabiliriz.
İC: Çok teşekkür ediyoruz…
Yorumlar kapalıdır.