Mısır’da Mübarek rejimini deviren kitleler, “ikinci devrim” sloganlarıyla yeniden meydanlarda. Mübarek’in devrilmesinin ardından Yüksek Askeri Konsey’in iktidarı gasp etmesiyle, kitlesel seferberlikler, tedirgin bir bekleyiş içerisinde geri çekilmişti. Fakat geçen zaman içerisinde, “hiçbir şeyin değişmediğini” gören kitleler, devrime sahip çıkmak için yeniden meydanları doldurmaya, eylemleri yaygınlaştırmaya başladı.
Süveyş kentinde yedi devrimcinin katili polislerin salıverilmesi, Mübarek ve eski rejimin diğer yöneticilerinin yargılanma süreçlerinin ağırdan alınması, kitlelerin yeniden sokağa dökülmesine neden oldu. Özellikle, devrim sürecinde hayatını kaybeden yaklaşık on bin kişinin yakınlarının Mübarek rejiminin yöneticilerinin yargılanma süreçlerinin hızlandırılması ve devrimcilerin katleden polis memurlarının görevden alınması talebiyle başlattıkları eylemler, Mısır devriminde yeni bir sürecin tetikleyicisi oldu.
28 Mayıs’ta devrim şehidi yakınlarının öncülük ettiği ve on binlerce kişinin katıldığı Tahrir Meydanı’ndaki eyleme Askeri Konsey’in yanıtı, polis şiddeti ve baskının artırılması oldu. Bu süreçten itibaren, devrim sürecinde herkesin nefretini kazanan polisin tekrar sahneye çıkması, kitlelerin ekonomik ve demokratik haklarında kayda değer herhangi bir değişikliğin sağlanmamış olması, meydanların giderek daha fazla kişi tarafından doldurulmasına ve sloganların Yüksek Askeri Konsey’in ve hükümetin istifasına dönüşmesine neden oldu. 8, 12 ve 15 Temmuz’da düzenlenen “milyonluk yürüyüş günleri”nde Mübarek’in devrilmesinin ardından en kitlesel gösteriler gerçekleşti.
Bu gelişmelere Yüksek Askeri Konsey’in ve hükümetin tepkisi ise, bir yandan kitleleri evlerine dönmeleri adına tehdit etmek ve baskıyı artırmak, diğer yandan da kitleleri yatıştırmak için yeni tavizler vermek oldu. Bu süreçte yüzlerce işkenceci ve/veya katil polis memuru ile Mübarek yanlısı olduğu bilinen yargıçlar emekli edildi, rejimin “iyi polisi” Başbakan İsam Şeref, kabinesinde birçok ismi tasfiye ederek, kitlelerin öfkesini yatıştırmaya çalıştı.
Fakat alınan bu önlemlerin “işlevsel” olmaktan uzak olduğu ortada. Hükümetin yeni önlemlerinin ardından, kitlelerin Askeri Konsey’in ve hükümetin tamamının istifası yönündeki eylemleri hız kesmeden sürüyor. Öte yandan, asgari ücretin artırılması, çalışma saatlerinin azaltılması gibi taleplerle gerçekleşen grevler yaygınlığını koruyor.
Mısır’da yaşanan süreç iki gerçeği ortaya koymuş durumda. Birincisi, diktatörlükten demokrasiye “düzenli bir geçişin” imkansızlığı, yaşanan mücadelenin devrim ile karşı-devrim arasında olduğu. İkincisi ise, nasıl Mübarek’in devrilmesinde belirleyici an işçi sınıfının grev ve eylemleriyle sahneye çıkması olmuşsa, Askeri Konsey’in diktatörlüğünün yıkılması için de işçi sınıfının politik genel grevine ihtiyaç olduğu.
Yorumlar kapalıdır.