Harç zamları: Ne için? Öğrenci hareketi: Nereye?

Üniversitelerde kayıt döneminin başlamasına az bir zaman kala öğrenciler harç zamlarında yüksek artışları öngören bir Bakanlar Kurulu kararıyla karşı karşıya kaldı. 26 Ağustos tarihli toplantıda alınan kararlar doğrultusunda, öğrenciler alltan aldıkları derslerde kredi başına daha yüksek miktarlarda harç ödeyecekler. Biraz daha ayrıntı vermek gerekirse; üçünü kez alınan dersler için o dönemdeki harç tutarının kredi başına düşen kısmı üzerinden yüzde 50 gibi bir artıştan söz edilmekte. Eğer ders dördüncü defa alınıyorsa bu artış yüze 100’e, daha fazlasında ise yüzde 150 ilâ yüzde 300’e kadar yükselmekte.

İşin daha da ilginç yanı birçok öğrencinin bu kararı harç yatırmaya gittikleri sırada öğrenmeleri. Tabii karar sadece bunlarla da bitmemekte. Çift ana dal ve yan dal yapan öğrenciler için ve yine yüksek lisans sırasında tezini geciktiren öğrenciler için de yüksek miktarda zamlı harçlar söz konusu.

Az değil, bundan 2 sene önce, kayıt döneminin başlamasına kısa bir süre kala YÖK’ün harçlara yüksek bir zam uygulama çabası vardı. Ancak bu girişim, o dönemde dağınık da olsa gerçekleşen öğrenci seferberlikleri ve yaklaşan referandum ile birlikte uygulamaya sokulamamıştı. Bu sefer ise öğrencilerden gelen tepkiler üzerine YÖK başkanı bu uygulamanın da durdulacağını ve fazladan alınan harçların geri ödemesinin öğrencilere yapılacağını açıklamış bulunmakta. Tabii henüz kesinleşen bir kararın olmadığını vurgulamakta da yarar var. Ancak bugün karşımızda bulunan durum 2 sene öncesinden biraz daha farklı.

Harç zamları: Ne için?

Alınan kararlar ve hayata geçirilen yeni uygulamaların hepsi öğrencileri biraz daha kıstırmaya dönük. Harçlar üzerinde uygulanmaya çalışılan bu yüksek zammın ve daha da önemlisi bunun kredi başına bir sistemle uygulanmaya çalışılmasının yegane faktörü ise Türkiye’nin de uygulayıcısı olduğu Bologna deklarasyonu. Bologna en saf haliyle, kapitalizmin neoliberal evresinin bizleri yüzleştirdiği, devletin kamu harcamalarından elini çekmesi ve bu alanları özel sermayeye açmasının eğitim alanındaki yansımasını ve bunun için yapılması gerekli uygulamaların bütününü içeren bir deklarasyon.

Buradan hareketle üniversiteye ticari bir nitelik vermeye çalışan ve mali açıdan “kendi kendine yetebilir” üniversiteyi yaratmayı hedefleyen uygulayıcıların ilk başvurdukları, öğrencilere “müşteri” sıfatı ile yaklaşmak ve tüm üniversite çalışanlarına, ki bunlara akademisyenler de dahil, güvencesiz ve esnek çalışma koşullarını dayatmak. Bunların dışında, gazetemizde de sürekli olarak ele aldığımız, performansa dayalı eğitim ve üniversite-sanayi işbirliğinin daha da yüksek düzeylere çekilmesi gibi uygulamalar da üniversitenin ticari bir nitelik almasının başatlarından.

Burada sorulması gereken soru, harç zamlarından söz ederken neden Bologna sürecine bu kadar yer ayırdığımız olabilir. Ancak bu iki süreci birbirinden ayırmak hem tek başına konuyu kavramayı zorlaştırmakta ve genel çerçeveyi eksik bırakmakta hem de öğrenci politikası üretirken olası “dar görüşlere” yenik düşmeye neden olmakta. Son olarak da öğrenci kitlelere dönük talep geliştirmekte sağlıklı bir zemin yaratmanın önüne ket çekmekte.

Harçlara uygulanmaya çalışılan yüksek zam oranları öğrenci kitleler nezdinde bir seferberlik yarattı. Belki YÖK başkanının açıklamalarından sonra bu kararın uygulanmasında geri adım atılacak ancak, Türkiye’nin AB belgelerinde Bologna sürecinin işletilmesinde geç kalmış bir konumda olması, önümüzdeki dönemde bu ve benzeri saldırıların öğrenci kitleler üzerinde daha da hissedilir hale geleceğinin bir göstergesi.

Öğrenci hareketi: Nereye?

Buradan yola çıkarak, şu an için harç zamlarına karşı yükselmiş olan seferberliğin önemli bir yere oturduğunu söyleyebiliriz. Öncelikle, uygulamanın ticari niteliği öğrenci tabanı arasında da yüksek bir tepkinin doğmasına neden oldu ve öğrencilerin birlikte mücadelesinin önünü açtı. Kararın uygulamaya sokulmaması önemli bir başarı olur. Ancak atlanılmaması gereken bir nokta, saldırıların devam edecek olması. Bu ve benzeri mücadeleler ise öğrenci kitleler içerisinde seferberliğin bir üst noktaya taşınması bakımından kritik bir yere oturuyor.

Öncelikle altını çizmek gereken konu, sorunun bir sistem sorunu, yani kapitalizmin sorunu olduğudur. Şu an için neoliberal politikaların uygulayıcısı olan AKP hükümeti olsa da, sistemdeki neoliberal dönüşümün 30 yıllık bir geçmişinin olduğunun farkında olarak ve AKP’nin mevcut gücünden ötürü şu an için sadece bu dönüşümün uygulayıcısı olduğunu bilerek hareket etmek gerekir. Ayrıca yine, sorunu sadece bir “YÖK” sorunu gibi algılamak da üniversitedeki dönüşümün algılanmasında bilinçleri bulandırmakta. Tüm bu dönüşümün uygulayıcıları dahi olası bir YÖK reformundan bahsetmekte ve bunu ileri doğru bir adım, yani demokratikleşme olarak adlandırmaktalar. Atlamamak gerekir ki, kurumlar sistemden bağımsız değildir ve sistem içerisindeki yeniden yapılandırmalar birçok kurumun da ya görevlerinin yeniden tanımlanmasını ya da doğal seleksiyona uğrayarak miyadını doldurmasını beraberinde getirir. Ve eğitimin yeniden yapılandırıldığı bu süreçte de, YÖK’ün yeni görevlerle yeniden tanımlanması ya da başka bir isimle karşımıza çıkması kaçınılmazdır.

Tam da bu nedenlerden ötürü, birleşik bir öğrenci mücadelesinin bu genel çerçeveyi gözden kaçırmaması gerekir. Aksi takdirde, tüm bu kıstırılmışlığı aşmak olanaksız hale gelecektir. Harç zamlarına karşı oluşan seferberlik öğrenci tabanı içerisinde görece bir politizasyonun önünü açmakta iken, üniversitenin sermayeye açılması tüm üniversite bileşenlerini ortak hareket etme noktasına getirmekte. Bu noktalardan hareketle, sorunu bir sistem sorunu olarak algılayan, anti-bolognacı, üniversitenin en acil taleplerinden yola çıkarak öğrenci kitlelerin bilincini bir üst noktaya ulaştıracak, birleşik bir mücadeleyi temel alan üniversitelerarası koordineli bir öğrenci birliği en acil ihtiyaçlardan bir tanesi.

Türkiye Bologna deklarasyonunun uygulanmasından çıksın! Eğitim hakkının gaspına son!

Yaşasın üniversitelerde öğrenci denetimi, Bologna üniversitelerine karşı;

Yaşasın özgür-emekçiler üniversitesi!

Yorumlar kapalıdır.