Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Diyanet işbirliği protokolü imzaladı

Bianet’in yerel ve ulusal gazetelerden ve ajanslardan derlediği haberlere göre erkekler Temmuz’da 26 kadını öldürdü.

21 kadın tecavüze, dokuz kadın taciz ve cinsel şiddete uğradı. Erkekler 32 kadını yaraladı, üç kadını rehin aldı, bir kadını kaçırdı. Üç çocuk aile içinde istismara uğradı.

Basına yansıyan haberlere göre kadınları en çok kocaları öldürdü. Onları sevgilileri, boşandıkları eski kocalar, eski sevgililer ve tanıdıkları erkekler izledi. Ne yazık ki ne adalet bakanlığından ne de eski “kadın ve aile” şimdinin “Aile ve Sosyal Polititkalar Bakanlığı”ndan bu konu ile ilgili derlenmiş veriler alabiliyoruz. Bilebildiklerimiz basına yansıdığı kadar.

Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet sistematik ve politiktir. En başından beri dillendirdiğimiz gerçekler bunlar. Sistematiktir çünkü erkeler her gün 3 en az üç kadın öldürüyor. Politiktir çünkü bu erkeklerin kadınlar üzerinde kurdukları iktidardar kaynaklanıyor.

Dini önderler çözer bu işi

Böyle bir tablo içinde ” Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlı” ile Diyanet İşleri’nin bir araya gelerek kadına yönelik şiddet ile iigili çalışma yaptığını söylmek mevcut politik yapının niyetini yeterince teşhir ediyor. Bakan Fatma Şahin, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda düzenlenen imza töreninde, kadına yönelik şiddet ve cinayetlere dinin yanlış yorumlanmış halinin referans gösterildiğini, Diyanet’le birlikte bu algıyı kırmaya çalışacaklarını belirtti.

“Biz yüzde 99’u Müslüman, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olan, dünyada eşi benzeri olmayan ülkeyiz. O yüzden bugün modern dünyanın yaşadığı birçok sorunu da ülkemiz beraberinde yaşamaktadır” diyen Şahin, “Hz. Muhammed’in Veda Hutbesi’nde Birleşmiş Milletler Evrensel Beyannamesi’nden çok daha ileri hükümlerle insanlar arasında her türlü ayrımcılıkla birlikte cinsiyet ayrımcılığının da bulunmadığının belirtildiğini” de söyledi.

Kadının yeri “aile”

Protokolde altı çizilen hususların bir kısmı şöyle;

*Aile ile ilgili problemleri tespit ederek bu problemlerin çözümü amacıyla; ailelere yönelik eğitim, danışmanlık ve sosyal hizmet modelleri geliştirmek, bu modellerin uygulamasına yönelik öneriler ortaya koymak ve aile eğitimi ve danışmanlığının içeriğinin belirlenmesinde ortak çalışmalar yapmak.

* Türk aile yapısının karakteristik özelliklerini ortaya koymak, bu yapıda meydana gelen değişimleri tespit ederek toplumsal etkilerini belirlemek amacıyla yurtiçinde ve yurtdışında araştırma, yayın ve değerlendirme konularını belirlemek ve bu alanda çalışan Bakanlık ve Başkanlık personeline yönelik ortaklaşa yapılacak eğitim programları hazırlamak.

* Aile bireylerinin sorumluluk bilinci kazanmalarını ve karşılaştıkları olay ve olgulara sağlıklı tepkiler verebilmelerini sağlamak amacıyla onları psikolojik, sosyolojik, ekonomik, hukuki kültürel ve dini konularda bilgilendirecek, dinin yanlışı onaylayıcı bir referans olarak kullanılmasını önleyecek, aile değerlerinin korunması, ailede rol paylaşımı, aile içi şiddet, çocuk yetiştirme, ev ekonomisi gibi konularda bilgilendirme ve eğitim faaliyetlerini yürütecek görevliler için eğitim programları düzenleyerek uygulamak.

* Ailelerin çocukları ile sağlıklı ilişki kurmaları, koruyucu ailelik, çocuk hakları, çocuk ihmal ve istismarının önlenmesi, çocukların suça yöneltilmemeleri, çocukların sokakta çalıştırılmamaları, sokakta bekleyen tehlikeler, çocukların küçük yaşta evlendirilmemeleri, töre cinayetleri, kadının insan haklarının geliştirilmesi, kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi, sorun çözme kapasitelerinin arttırılması gibi konularda toplumda bilinç ve duyarlılığın arttırılması amacıyla çeşitli faaliyetler yapmak.

* Bakanlığa bağlı kuruluşlarda öncelikle millî ve dinî günler olmak üzere çeşitli zamanlarda ahlakî, dinî ve millî duyguları geliştirmeye yönelik ortak faaliyetler yapmak.

* Protokolün amaçları doğrultusunda televizyon ve radyo programları yapmak; sosyokültürel içerikli kampanyalar açmak; konferans, panel, sempozyum, seminer vb. toplantılar düzenlemek.

Genel bir bakışla bu protokolün AB yasalarına uyum süreci yasaları ile “Türk aile değerlerinin” harmanlanmış hali olduğu söylenebilir. Yukarıda altı çizilen meseleler hayata geçirilebilirse böyle bir çalışma kadına yönelik şiddetin azaltılmasında yararlı da olabilir.

Yine de bir noktayı gözden kaçırmamak gerekiyor. Bakan Fatma Şahin’e göre kadına yönelik şiddet dinin yanlış yorumlanmasından kaynaklanıyor. Oysa biz kadınlarının dini, ırkı ne olursa olsun ikinci sınıf insan olarak görüldüğünü ve şiddetin dünyanın her yerinde olduğunu biliyoruz. Şiddetin kapitalist sistemle iç içe geçmiş erkek egemen anlayıştan kaynaklandığını biliyoruz. Kadınlar hep eşleri, eski eşleri, sevgilileri vs. gibi en yakınlarındakilerden, “ailelerinden” olan erkekler tarafından şiddet görüyor, öldürülüyorlar. Bu nedenle daha ılımlı, daha dini duygularına bağlı bir aile yaratmak kadına yönelik şiddeti engellemez.

Yorumlar kapalıdır.