Irkçılık, şovenizm ve yoksul çocuklar

Siz İşçi Cephesi okurlarına Kemal Boran ismiyle üç yıldır birçok konuda yazılar yazdım. Bir gün kendi başımdan geçen böyle bir olayı sizlere aktaracağımı hiç düşünmemiştim. Yaşadıklarım tuhaf ve alışılmışın dışındaydı.

Büyük bir atölyede çalışıyorum. Bir cumartesi günü mesai bitiminin sonrasında bir arkadaşımla işyerinden çıkıp birlikte Taksim otobüsüne bindik. Arkadaşım Şişli’de indi. Şişli durağında otobüse 3 tane çocuk bindi. Çocuklar 6-8 yaşları arasında 2 kız, 1 erkek idi. Ben en arkada 5’li koltukta oturuyordum. Arkadaşım inince yanımda boşalan yere çocuklardan bir tanesi oturdu. Sonra diğeri de arkadaşının yanına oturdu. Cam kenarında 20-25 yaşlarında bir genç oturuyordu. Çocukların üstü başı berbat, ayaklarında terlikler… Yani sizin bizim gibi fakir çocukları… Köşedeki genç çocuklardan rahatsız oldu ve yeni oturduğu halde yerinden kalkıp ayakta yolculuk etmeyi tercih etti. Diğer çocuk da kalkan gencin yerine oturdu.

Çocukları bilirsiniz; biraz şamatayı, gürültüyü severler. Zaten çocuk dediğin de biraz cıvıl cıvıl, neşeli, ele avuca sığmaz olur. Dikkatimi çeken çocukların otobüse binmesinden bazı yolcuların davranışları ve mimiklerinin değişmesi oldu. Adeta çocuklarla aynı otobüste bulunmaktan rahatsız oldular. Çocukların fakirliği, üstlerinin başlarının kirli olması onları tedirgin etmişti. Önümüzde bir kadın ve bir adam oturuyordu. Kadın, adamla Arapça olduğunu düşündüğüm bir dille bir şeyler konuştu. Sanırım çocuklarla ilgiliydi. Çocuklardan biri bana “Amca, nerelisin?”; diye sordu. Ben cevap vererek onun nereli olduğunu sordum. Çocuklar Adana Ceyhan’lıymış. Adana lafını duyunca öndeki adam çocuklara burada ne yaptıklarını, neden otobüste yalnız olduklarını sordu. Yanımdaki çocuk “Eve gidiyoruz, evimiz Tarlabaşı’nda”; diye cevap verdi. Çocuk, “Amca, sen nerelisin?” diye sorunca adam da “İskenderun” diye cevap verdi. Kadın, adama Arapça yine bir şeyler söyledi. Cam dibinde oturan kız çocuğu kadına “Abla sen Arap mısın?” dedi. Kadın çok bozuldu, suratı değişti. Adam da keza öyle… Kız çocuğunun “Arap mısın?” demesine bozulmuşlardı. Nedenini anlayamadım açıkçası.

Sonra çocuklarla ilgilenmediler. Önlerine döndüler. Adam kafasını sallayıp duruyordu. Yanımdaki çocuk ayağını adamın koltuğuna hafif hafif vurup çekiyordu. Bu vurmalar devam edince adam sinirle dönerek çocuğa parmağını sallayıp “Bir daha koltuğuma tekme vurursan seni döverim!” diyerek tehditler savurdu. Ben çocuğa “Yapma kızım, bak abiyi sinirlendiriyorsun” diyerek uyarıda bulundum. Fakat bilirsiniz çocuklar siz yapma dedikçe muzipliklerine devam ederler. Çocuk ayağını yavaşça koltuğa uzatıyor, belli belirsiz değdirip geri çekiyordu. Ben ayağını tutarak yapmaması için tekrar uyardım. “Canım sıkılıyor” dedi. “Peki canının sıkıntısını nasıl gidereceğiz?” dedim. “Amca bir türkü söyle, canımın sıkıntısı geçer” dedi. Ben de şaka yollu “Sesim çok güzel, türkü söylersem şimdi bir daha, bir daha isteyecekler, boğazım ağrıyacak.” diye cevap verdim. Ama bu arada ayağını sallamaya devam ediyordu. Nihayetinde ayağı koltuğa biraz sert değince adam yerinden fırladı. O ara otobüs durakta durmuştu.

Arka kapı açıktı. Adam “Ben sana vurma demedim mi?” diyerek cam dibindeki çocuğu kapıp otobüsten aşağıya attı ve ortada oturan erkek çocuğunu da aynı şekilde bir çöp poşeti atar gibi aşağıya attı. Yanımdaki çocuk ağlayıp çığlık atıyor, bana sarılıyordu. “Amca beni kurtar!” diye bağırıyordu. Neye uğradığımı anlayamadım. Ve adama engel olmaya çalışarak “Ne yapıyorsun? Bak çocuğu korkuttun, sakin ol.” diyerek yatıştırmaya çalıştım. Adam çıldırmış gibiydi. Çocuğu elimden çekip almaya uğraşıyordu. Ben de adamın elini iterek engel olmaya çalışıyor, bir yandan da çocuğu sakinleştirmeye uğraşıyordum. Çocuk gerçekten çok korkmuş görünüyordu. “Madem çok korkuyorsun, o zaman sahip çık” diyerek bana yöneldi. Adamın yanındaki kadın araya girip adamı sakinleştirmeye uğraşıyordu. Ağzından salyalar saçılıyordu adamın. Birden bire çocuklara “PKK piçleri” diye küfür etmeye başladı. Ve bana yönelerek “PKK piçi” türünden laflar kullandı. Otobüsün ortalarından biri gelip yakama yapıştı. “Sen onu yalnız mı buldun?” diyordu. Adam ise o arada bana bir yumruk salladı. Başımı kenara çektim yumruk elmacık kemiğime denk geldi. Kadın çığlık atıyordu. Adam “PKK’lı piçler” demeye devam ediyordu.

Millet galeyana gelmiş üstüme yürüyor, çocuğu kucaklayıp şoföre orta kapıyı açmasını söyledim. Çocukla birlikte aşağı indim. Adam hala “PKK’lı” diye bağırıyordu. Otobüsten 4-5 kişi inip bana saldırdı. “PKK’lı” diye bağırışıyorlardı. İlk defa o an işin ciddiyetini daha iyi anladım. Adam provakasyon yapıyor milleti bana karşı kışkırtıyordu. Biri yakama yapıştı, bana vurmaya çalıştı, iteledim. Bu arada çocuk kaçıp gitmişti. Diğer 4 kişi de üstüme gelince “Ne yapıyorsunuz? Sakin olun. Adam çocuğa saldırdı ben de korumaya çalıştım” diyerek onları ikna etmeye çalıştım. Adamlar durdu, yakama yapışan ise bana vurmaya niyetli, iteledim, sendeledi, sonra ne oldu bilmiyorum, geri çekildiler. Toplum linç psikolojisi içerisinde bir kıvılcımla karşısındakine saldırmaya meyilli. Bilmeden, etmeden beni PKK’lı diye düşünerek akılları sıra o milliyetçi duygularını bana karşı linç olarak kullanmak istediler. Doğudaki operasyonlar, çatışmalar, toplumda kırılmalara ve kavgaya dönüşmüş durumda. Artık sokakta, otobüste, işyerinde, herhangi bir yerde konuşurken dikkatli olmak gerekiyor. Bu toplumu bu hale getirenler acaba kardeş kavgasına sebep olduklarını hiç düşünüyorlar mı?

Yorumlar kapalıdır.