KCK tutuklamaları sürüyor
13 Şubat günü dokuz KESK yöneticisi ve üyesi kadının tutuklanması ve yazar Mizgin Müjde Arslan ve görüntü yönetmeni Özay Şahin’in gözaltına alınması süreciyle Hükümet, KCK tutuklamalarına Şubat ayında da hız kaybetmeksizin devam etti.
Aralarında Demokratik Özgür Kadın Hareketi’nin çalışmalarında yer alan kadına yönelik ayrımcı uygulama ve davranışlara karşı çaba harcayan kadınlar; avukatlar, akademisyenler, bazı demokratik kitle örgütlerinin başkan, yönetici ve üyeleri bulunan tutukluların sayısı 4 bini aşmış bulunuyor.
14 Şubat 2009’dan beri tutukluluk hali süren ve geçtiğimiz 15 Şubat’ta açlık grevine başlayan Hatice Özdemir’in Diyarbakır Cezaevi’nde yazdığı mektuptaki ifadesiyle, “İşte ben de sizlerden biriyim, kadın kimliğimin, Kürt kimliğimin bilincinde olduğumdan, yıldırılmak, teslim alınmak için tutuklandım. Onlar iken yüzlere binlere varan bu tutuklama dalgası zindanları tıkabasa doldurdu. Bazen 8 kişilik odada 28 kişi, bazense 12 kişilik odada 35 kişi kaldık, kalıyoruz…”
Tutuklamalara karşı onlarca protestoyu, imza metnini hatta iki günlük açlık grevine başlayan BDP’li milletvekillerini görmezden gelen AKP hükümeti tutuklamaları sürdürerek, yarattığı terör havası ile Kürt halkının taleplerini destekleyen tüm çevrelerin sesini kısmaya çalışıyor. Medyada her ne kadar operasyonların yalnızca Kürt hareketinden olanlara yönelik olduğu görüntüsü yaratılmaya çalışılsa da çok açık ki, yıllardır bu konuda fikir üreten aydınlar ve kadın hareketi içerisinden mücadele eden kadınlar da tutuklanarak, bir bütün olarak muhalif olan herkes yalnızlaştırılmaya ve korkutulmaya çalışılmaktadır.
Hükümet tutuklamalarla Kürt sorununu sanki basit bir suç örgütü tarafından yaratılan bir sorunmuş gibi göstererek tutuklamaları haklı kılmaya çalışıyor. Baskı ve şiddet yöntemleriyle ‘halledilmeye’ çalışılan bu mesele her geçen gün daha da çözümsüzleşmektedir. Kürt sorunu cumhuriyetin kuruluşundan itibaren başta kendi kaderini tayin hakkı gasp edilen bir halkın sorunudur ve bu haliyle tüm Türkiye’yi kapsayan toplumsal, siyasal bir sorundur. Biz Türkiyeli sosyalistler olarak, tutuklamaların seyircisi değil bizzat muhatabıyız ve böylesi bir durumda, hükümetin bahşedeceği salt bir ‘barış açılımı’ da bizleri tatmin etmeyecektir. Bizler tutukluların derhal salıverilmelerini ve Kürt halkına kendi kaderlerini tayin hakkının iade edilmesini talep ediyoruz.
Yorumlar kapalıdır.