“Kürtaj haktır, Uludere katliam!”

Bugün binlerce kadın “kürtaj yasası” ve onun çevresinde dönen kadın düşmanı açıklamaları protesto etmek için Kadıköy’de biraraya geldi. 13.30’da Boğa Heykeli’nde toplanan kadınlar İskele Meydanı’na doğru yürüyüşe geçtiler. Eylem boyunca kadınlar, “Başbakan elini bedenimden çek!”, “Kürtaj haktır, Uludere katliam!”, “Yaşasın kadın dayanışması” sloganları attılar. Kadınlar kürtajın yasaklanması yerine doğum kontrol yöntemlerine ulaşımın kolaylaşmasını, ayrıca Uludere katliamının sorumlularının yargılanmasını istediler.

Üç bine yakın kadının katıldığı eylemin basın metnini sizlerle paylaşıyoruz:

Ne devlete, ne erkeğe, bedenimiz bize aittir!

Kürtaj sosyal bir haktır tartıştırmayacağız,

Kürtaj karşıtı yasayı çıkarttırmayacağız!

Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti, yıllardır üstü kapalı biçimde savundukları kadın düşmanlığını artık açıkça ve büyük bir utanmazlıkla dile getiriyor. Toplumsal hayatın bütün alanlarını neo-liberal, muhafazakâr, faşizan sermaye düzeninin mutlak iktidar alanı haline getirmek isteyen AKP hükümeti her alanda yürüttüğü saldırıların en pervasızlarından birini kadın bedenine yöneltiyor.

Kadın düşmanı başbakanın “Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum”, “Kadınlar 3 çocuk doğursun” yolundaki açıklamaları; kadınları babalarına veya kocalarına bağlı sosyal güvenlik hakkına mahkum eden; aile dışında yok sayan yasal-kurumsal düzenlemeler; kadına yönelik şiddete, tecavüzlere ve kadın cinayetlerine göz yuman hukuk dışı uygulamalar… AKP hükümeti bütün bunlarla hazırladığı zemin üzerinden şimdi, kadınların bedenini, kimliğini ve emeğini devletin, erkeklerin ve sermayenin mutlak hakimiyeti altına sokmayı amaçlayan yeni bir saldırıyı tırmandırıyor: Kürtaj yasağı! Üstelik bu yasağı, hesabını vermekten kaçtığı Uludere Katliamı’nı diline dolayarak en pervasız biçimde tartışmaya açması ise AKP iktidarının çürümüş politikalarının kadınlar açısından nerelere uzanacağının da işaretidir

“Sezaryen ve kürtaja karşı olan” başbakanın sözlerini emir görerek yeni bir yasa hazırlığı içine giren Sağlık Bakanlığı, önümüzdeki günlerde, kadınların üreme sağlığı alanındaki birçok vazgeçilmez sosyal hakkını budamayı amaçlayan yeni bir “torba yasayı” kadınlara dayatacağını açıklamıştır. Bu torba yasanın kürtajı fiilen yasaklamayı; parasız ve yaygın doğum kontrolü yöntemlerine ulaşımı daha da zorlaştırmayı, belki de ciddi anlamda koşula tabi kılmayı hedefleyeceği görülmektedir. Ayrıntıları ne olursa olsun böyle bir torba yasa tek bir şeyi amaçlayacaktır: Anneliğin kadının esas görevi olarak sunulması, kadının aileye eşitlenmesi, kadınların bu toplumun “eşit olmayan” yurttaşları olduğunun ilan edilmesi… “Her koşulda doğurun!” demek, kadınları yurttaşlık hakkından ve en temel insan haklarından yoksun bırakıp üreme kapasitelerine indirgemek; kadınları eşit birer insan ve yurttaş olarak görmekten vazgeçip resmen kuluçka makinesi ilan etmek demektir!

Bilimsel olarak hiçbir tutarlılık ihtiyacı taşımadan, kendi politik ve ekonomik amaçları için hurafeleri kaynak alarak yarattıkları bu tartışma zemininin “hak ve özgürlükleri” değil, “kulluğu ve tebalığı” kendisine dayanak aldığı ortadadır. Devletin görevi, kürtajı yasaklayarak, kadınları istenmeyen gebelikleri sağlıksız koşullarda sonlandırmaya mecbur bırakmak değil, doğum kontrol yöntemlerine ulaşımı kolaylaştırmak olmalıdır.

Biz kadınlar;

Kürtaj hakkımız bahane edilerek bedenimizin, emeğimizin ve geleceğimizin denetim altına alınmaya çalışıldığının farkındayız. Ne “kürtaj hakkımızın” ne de “bedenimiz, emeğimiz ve cinselliğimiz üzerindeki haklarımızın” sınırlandırılmasına izin vereceğiz.

AKP iktidarı, 4+4+4 sistemi ile eğitim alanında; Ulusal İstihdam Stratejisi, grev yasakları ve diğer sendikal yasalarla çalışma ilişkileri alanında gündeme getirmek istediği yeni kölelik düzenlemeleriyle, kadın bedeni üzerinde mutlak bir tahakküm kurmayı hedeflemektedir. Bunu yaparken de dünyadaki bütün faşist, militarist ve gerici iktidarlar gibi sözde “yaşam savunuculuğuna” soyunmaktadır. Ne Tayyip istediği için, ne de piyasanın ucuz işgücü ihtiyacı için çocuk doğuracağız. Bedenimiz bizimdir, üzerindeki hak ve tasarruf yetkisi bize aittir.

Başbakan, fetüs hücresiyle uğraşacağına devlet eliyle canı alınan Uludereli çocukların hesabını versin. Bizler, yıllardır süren savaşın sona erdirilmesini, Kürt sorununa çözüm bulunmasını isterken, ‘her kürtaj bir Uludere’dir’ açıklamasını bütün kadınlara hakaret olarak görüyoruz. Bu yaklaşım, Uludere katliamının hesabını vermek yerine, üstünü örtme, sorumluluktan kaçma yaklaşımıdır. Kadınları katil ilan eden, kadın düşmanı bu yaklaşımı kabul etmiyoruz.

Başbakan, devletin “tasarrufundaki” her şeyden sorumludur. Yani Uludere katliamı, Hopa’daki devlet şiddeti, tecavüzcülerin cezalandırılmaması, kadın katillerinin haksız tahrik ile taçlandırılması bizzat Başbakanın sorumluluğundadır. Ancak kadın bedeni, cinselliği ve doğurganlığı Başbakanın da devletin de tasarrufunda değildir. Başbakan işine bakmalı ve haddini bilmelidir. ‘Kürtaj haktır, tartıştırmayız. Bedenimiz bizimdir!’

KESK’li Kadınlar, TMOBB İst. Kadın Komisyonu, Kadın Mühendisler Grubu, İHD’li Kadınlar, Halkevci Kadınlar, Üniversiteli Kadın Kolektifi, İmece Kadın Sendikası, İstanbul Feminist Kolektif, Gökkuşağı Kadın Derneği, DÖKH, ÖDP’li Kadınlar, Gençlik Muhalefetinden Kadınlar, TKP’li Kadınlar, EMEP’li Kadınlar, EHP’li Kadınlar, DİP’li kadınlar, Sosyalist Kadın Meclisi, SDP’li Kadınlar, Mavi Kalem Derneği, İşçi Cephesi’nden Kadınlar, YDK’lı Kadınlar, İlerici Kadınlar Dayanışma Derneği, Feminist, Anarşist Kadınlar, Yeni Yolcu Kadınlar, Demokratik Kadın Hareketi

Yorumlar kapalıdır.