2013 Bütçesi TBMM’de görüşülüyor: “Vermeyince Mabud, neylesin Sultan Mahmud.”
Bu hafta içerisinde TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmeye başlanacak 2013 yılı Merkezi Yönetim ve Bütçe Kanunu Tasarısı geçtiğimiz günlerde Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna sunuldu. Şimşek, “millete hizmet bütçesi” olarak duyurduğu 2013 bütçesinde aslan payının eğitim ve sağlığa ayrıldığını ileri sürdü. 371 milyar lira gelir ve 404 milyar gider öngörülen bütçenin en büyük gelir kalemi her yıl olduğu gibi gene, 318 milyar lira ile vergiler.
Tahmin edileceği üzere vergi gelirleri esas olarak KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilere dayanıyor. Örneğin, ÖTV gelirleri tüm vergi gelirlerinin dörtte birine denk düşen 83 milyar TL seviyesinde. Bununla beraber, yaklaşık 5 milyon asgari ücretliden kesilen vergilerle kamunun kasasına 5 milyar 38 milyon TL kaynak aktarılırken, bu rakam, en fazla kurumlar vergisi ödeyen 100 firmanın 90’ının ödediği toplam vergiye eşit. Toplamda 12 milyar TL vergi ödeyen bu kurumlar, 22 milyar 649 milyon TL vergi ödeyen ücretlilerin çok gerisinde kalmış durumda. Karmaşık gibi görünen istatistiksel veriler aslında, halihazırda yürütülmekte olan saldırıların matematiksel bir sağlaması.
Eğitim ve sağlık bütçeden aslan payını alıyormuş!
2013 bütçesinde patronların ödediği vergilerdeki artışın tarihi bir seviyeye ulaşarak yüzde sıfır dolaylarında seyretmesi beklenirken, artan dolaylı vergiler ve benzine, doğalgaza, elektriğe, vs. yapılan zamların kıskacında hayatta kalmaya çalışan emekçilerin payına bir de 45 milyar TL’ye dayanan “güvenlik” ve “istihbarat” kalemlerindeki artış düşüyor. “Millete hizmet bütçesi” Kürt coğrafyasında sürmekte olan savaşı finanse etmek için gene emekçilerin sırtına biniyor. Üstelik bir de eğitim ve sağlığa aslan payını ayırdığını söyleyerek! Sağlık alanında serbest bölgeler kurarak “sağlık turizminin” önünü açacağını ilan eden hükümet, bu bölgelere verilecek teşvikler için ayırdığı kaynağı bütçenin sağlık kaleminde artış olarak sunuyor. Ama örneğin, daha önce ücretsiz olacağı söylenen Aile Hekimliği gibi birçok sağlık hizmetinin finansmanı ise “katkı payı” ve “prim” adı altında gene biz emekçilerin sırtında. Eğitimde de durum pek farklı değil. Kamusal niteliğini tamamen kaybetme ve piyasalaşma yolunda olan eğitim sistemindeki dönüşümün son vurucu örneği 4+4+4 reformu. Sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda “yaşam boyu eğitim” safsatalarına sarılan hükümetin hazırladığı eğitim bütçesinden de bizler için pek iyi şeyler çıkmayacağı açık. Ekonomik kriz, Ortadoğu’nun içinde bulunduğu durum gibi çeşitli gerekçeler öne sürerek ve hatta yüzsüzlüğe vurarak “millete hizmet bütçesi” adı altında elini ceplerimize sokan hükümet bir an evvel tüm dolaylı vergileri kaldırmalı! Asgari ücretten alınan vergiler kaldırılsın! Patronlardan artan oranlı gelir vergisi alınsın! Savaşa değil, eğitime ve sağlığa bütçe!
Yorumlar kapalıdır.