26-30 Mart tarihleri arasında Tunus kentinde düzenlenen Dünya Sosyal Forumu’nu bugüne kadar düzenlenen bu tip uluslararası buluşmalardan farklı kılan bir öge vardı: Forum bu kez Ortadoğu devrimlerinin merkez alanında düzenleniyordu. Bu durum, Porto Alegre’de düzenlenen ilk dünya sosyal forumundan beri giderek azalan ilgi ve katılım oranlarında ani bir sıçramaya neden oldu. Son derece politikleşmiş bir ortamda 40 binin üzerindeki katılımcı, dünya kapitalizminin yol açtığı ekonomik krizden yerli halkların yok edilmesine kadar değişen çeşitlilikteki düzinelerce sorunu tartıştı, çözüm yolları aradı. Bu ilgi ve yüksek gerilim, kentin caddelerinde düzenlenen gösterilere ve özellikle son günkü Filistin halkının mücadelesini desteğe adanan kapanış mitingine de yansıdı. Tunus halkının yanı sıra büyük bölümü Kuzey Afrika ve Ortadoğu’dan, ama aynı zamanda Avrupa, Asya ve Latin Amerika ülkelerinden gelen on binlerce kişinin katılımıyla düzenlenen yürüyüş ve mitingde Filistin halkının Siyonizme ve emperyalizme karşı mücadelesi militan bir coşkuyla desteklendi.
Kapanış mitingine damgasını vuran diğer öğe de, on binlerce Tunuslunun durmaksızın tekrarladıkları “Halk yeni bir devrim istiyor” sloganı oldu. Bu esas olarak Tunuslu emekçilerin İslamcı Ennahda hükümeti deneyimini hızla tüketmiş olduklarına işaret ediyordu. Nitkim neoliberal İslamcı iktidar altında Tunus’un dış borç yükü üç katına çıkmış, işsizlik özellikle gençler arasında yüzde 50 oranına ulaşmış, enflasyon şiddetlenmiş durumda. Hükümet IMF ile yaptığı anlaşma çerçevesinde 1,35 milyar avro borca karşılık kamu işletmelerini (sağlık ve eğitim sektörleri dahil) özelleştirme, ücretleri düşürme ve sosyal harcamaları kısıtlama taahhüttü vermiş halde. Kitlelerden gelen tepkiyi, grevleri ve muhalefeti ise kolluk güçlerinin yanı sıra, kendi partisi çevresinde örgütlediği İslamcı faşizan “Devrimi Koruma Birilikleri” aracılığıyla bastırma gayretinde. Şubat ayı başlarında Halk Cephesi önderlerinden Şükrü Belaid’in bu çete mensuplarınca katli ise bardağı taşıran son damla oldu. Tunuslu emekçilerin önemlice bir bölümü Halk Cephesi aracılığıyla devrimi ilerletme çabası içinde ve bu aktivizm bütün bir hafta boyunca Forum’u kendi rengine boyadı.
Devrimci Marksistler açısından Tunus’taki forumun en can alıcı tartışma ve faaliyet konularından ikisi, dış borçlara ilişkin düzenlenen konferans ile Suriye devriminin desteklenmesi konusunda gerçekleştirilen girişimler oldu. Ne var ki, dış borç konusundaki konferansın sonucunda yayımlanan bildirgede borcun “meşru ve gayrimeşru” olarak ikiye ayrılması, dış borçların hangi gruba dahil olduğunun saptanması için hesap denetimi talep edilmesi ve neticede sadece “gayrimeşru borcun” ödenmemesinin talep edilmesi, bu konuda solcu ekonomistlerin ders ve konferanslarının ötesinde ilerlenebilmesini engelledi. Kapitalizmin ilgası yerine onun “evcilleştirilmesi” yanlısı sosyal hareketlerin bu tutumu gerçekte kitlelerin bilincinin ve taleplerinin çok gerisinde kalmakta.
Devrimci Marksistler olarak başarı sağladığımız faaliyet ise Suriye devrimin desteklenmesi konusunda önemli bir platformun oluşturulması ve ortak kampanya ve kongre düzenlenmesi kararı oldu. Bu noktada da, özellikle ikircikli sosyal hareketçilerden ve Esad rejimini destekleyen Castro-Chavez yandaşlarından kaynaklanan pek çok karşı tutumla ve dirençle mücadele edilmek zorunda kalındı. Ne var ki, Suriyeli üç devrimci örgütün, onların yanı sıra Suriye Kürdistanı’ndaki Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) birlikteliği, bu birlikteliğin İspanya’dan Enternasyonalist Mücadele ve Türkiye’den İşçi Cephesi tarafından yüreklendirilip desteklenmesi, ve nihayet Tunuslu Sol İşçi Birliği ve İşçi Partisi’nin (her ikisi de Halk Cephesi’nin önde gelen partileri) bu birliğe katılması girişimin başarısını olanaklı kıldı. Bu platformun yayımladığı bildiri, ardından dünyanın pek çok yerinden gelen destek imzalarıyla güçlendi. Platformun şu andaki hedefi Mayıs ayında bütün ülkelerde Suriye devriminin desteklenmesine yönelik kampanyaların düzenlenmesi ve Haziran ayında gene Tunus’ta bu akımların bir kongresinin gerçekleştirilmesiyle yeni kararların alınması.
“Toplumsal hareketlerin hareketi” olarak tasarımlanan ve düzenlenen bu tip forumların dünya proletaryasına ve emekçi halklarına sunabileceği bir devrimci alternatif yok. Ancak, devrimci hareketlerin bu forumlar aracılığıyla aralarında ilişkiler kurabilmeleri ve forumların çerçevesini aşan enternasyonalist birlikteliklere yönelmeleri olanaklı. Bu açıdan Tunus Dünya Sosyal Forumu özellikle Ortadoğu devrimi sürecinin merkezi sorununu oluşturan Suriye devriminin güçlendirilmesi ve bu ülkede devrimci Marksist parti inşası çabalarının desteklenip hızlandırılabilmesi bakımından gerçek bir olanak yaratmış durumda. Bu olanağın kuvveden fiile dönüştürülmesi Arap baharının sürekliliğinin sağlanması bakımından çok önemli bir adım oluşturacak.
Yorumlar kapalıdır.