AKP’nin yalan diktatörlüğüne karşı birleşik mücadeleye!
AKP hükümeti özgürlükten, demokrasiden, büyümeden, toplumsal refahtan ne kadar çok bahsederse, işçi sınıfına ve emekçilere dönük baskısı da o denli şiddetli oluyor. Son örneğini 1 Mayıs’ta gördüğümüz üzere bu durum, bir devlet terörü halini de alabiliyor. İşçi sınıfının bugünkü örgütlülük düzeyinin zayıflığından yararlanan AKP, inşa ettiği yalan imparatorluğunun arkasına sığınarak, ekonomik ve demokratik alandaki saldırılarını hız kesmeden sürdürebiliyor.
Taksim’in 1 Mayıs’a kapatılma nedeni olarak hükümet, alandaki çukurları dolayısıyla kitlelerin güvenliğinin sağlanamayacak olmasını gösteriyor. Bu nedenle olsa gerek, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteye kitlelere dönük olarak vahşi bir terör uygulanıyor ve onlarca insan polis şiddeti sonucunda yaralanıyor! Esasında hükümet, 1 Mayıs tutumuyla işçi sınıfına oldukça net bir mesaj veriyor. Önümüzdeki dönemde yoğunlaşacak saldırılara karşı, alanların, sokakların işçi eylemlerine kapatılması; protestoların, seferberliklerin bir polisiye vaka haline getirilmesi. 1 Mayıs’ın ardından Taksim’in bütün yürüyüşlere kapatılması, en küçük bir gösteriye dahi gaz bombalarıyla en sert müdahalede bulunulması, THY grevi sürecinde hükümetin grev baltalamak için elinden geleni yapması, 1 Mayıs’ta sergilenen şiddetin bir tesadüf olmadığını, önümüzdeki dönemde hükümetin anti-demokratik, işçi düşmanı uygulamalarının yoğunlaşacağının göstergeleri.
AKP hükümeti, “çözüm süreci”yle ülkede barışı ve demokrasiyi tesis edeceğini iddia ediyor. Fakat aynı zamanda, Kürt sorununun var olmadığını, gerillaların sınır dışına çekilmesiyle “sorunun” ortadan kalkacağını belirtiyor. Oysa barışın ve özgürlüğün yolu, Kürt halkının ulusal, demokratik haklarının koşulsuz biçimde tanınmasından geçiyor. Bu ise, Kürt sorunun çözümünden, Kürt halkının mücadelesinin durdurulmasını, örgütlülüğünün tasfiyesini anlayan AKP hükümetinin asla yerine getirmeyeceği bir gerçek olarak önümüzde duruyor.
Hükümet, bölgede zalimlerin karşısında, mazlumların yanında olduğunu, Suriye’de Esad’ın karşısında, ayaklanan halkın yanında olduğunu iddia ediyor. Fakat, gerçekte, Suriye devrimine koşulsuz biçimde destek vermek yerine, Suriye devrimine onu manipüle etmek, kendi kontrolü altına almak için müdahale ediyor. Halk ayaklanmasının aşağıdan Esad’ı devirerek bölgedeki statükoyu parçalaması, Ortadoğu ve Kuzey Afrika devrimlerine yeni bir itilim vermesi karşısında, devrimin ehlileştirilmesi, tepeden müdahaleyle Esad’ın gitmesi karşılığında, düzenin devam etmesi için çabalıyor. Emperyalizm-yanlısı, karşı-devrimci ve ikiyüzlü politikaları da Reyhanlı saldırısının zeminini hazırlıyor.
AKP hükümetinin alamet-i farikası işçi sınıfının örgütlü muhalefetinin zayıflığıdır. Hükümetin yoğunlaşan baskı ve sömürü politikalarına karşı, sınıf devrimciliği temelinde birleşik mücadele hattının örülmesi, hükümetin yalan imparatorluğunun da çatırdaması anlamına gelecek. Hükümetin taşeronun kapsamını genişleten, iş mahkemelerini fiilen lağveden yeni yasa taslakları, THY grevi, metal işçilerinin greve giden toplu sözleşme süreci bu birleşik mücadelenin zeminini bizlere fazlasıyla sunmakta.
Yorumlar kapalıdır.