Yunanistan memur sendikaları konfederasyonu ADEDY liderlerinden Pandelis Vainas ile söyleşi

UIT-CI: Syriza’nın iha­netinden sonra ilk grevi örgütleyen sendikasınız. Sürecinizi aktarabilir mi­siniz?

Pandelis Vainas: Önce­likle sendikamız referan­dum sürecinde ne yazık ki açıkça hayır diyemedi. Konfederasyonda 17 kişi­nin bulunduğu yönetim kurulunda yalnızca 8 kişi açıkça Hayır’dan yana taraf olabildi. Bu durum bizim hızımızı ciddi şe­kilde yavaşlattı. Yine de devlet sektöründe çalışan işçilerin genel eğilimi açık­ça Hayır’dan yanaydı ve de bu doğrultuda pek çok sendika lokali kendi tavrını Hayır olarak deklare edebilmişti. Takip eden sü­reçte, Syriza’nın teslim oluşu ile birlikte grev oylaması yaptığımızda da benzer zorluk­larla karşı karşıya kaldık. Pek çok YK üyesi Syriza’nın teslimiyetine karşı genel grev ilan edilmesi tartışmasında yine referandumda olduğu gibi tarafsız kalmayı tercih ettiler. Ancak işçilerin basıncı ile bu kez çoğunluğu kıl payı da olsa elde edebildik ve genel grev ilan edildi.

UIT-CI: İşçilerin genel greve yanıtları ne oldu?

Pandelis: Okullar tatildeydi ve bu yüz­den tüm tepkiyi göstermemiz oldukça zordu. 15 Haziran grevinde pek çok pratik sorunla karşılaştık. Yine de katılımımızın çok da kötü olmadığını söyleyebilirim. Özellikle grevin sonrasında yaptığımız ak­şam eylemini başarılı buluyoruz. Grevin temel dayanağı işçilerdi. Aslında grevimiz ve şimdi sürdürdüğümüz mücadele referan­dum sürecinde verdiğimiz mücadelenin bir devamıdır. Referandum ve grev arasındaki bağa dair şöyle bir açıklama yapmam faydalı olabilir. Hastanelerin genelinde hasta bakı­cılar içerisinde hayır diyenlerin oranı yüzde 75 idi. Doktorlarda bu oran yüzde 50. Üst kademelerde ise evet oyu ezici çoğunluğa doğru ilerlemişti. Bu oylamanın sınıf karak­terini gösteren güzel bir örnektir. Grevimiz­de de işçilerin, yoksulların büyük ağırlığının olduğu kesimlerden ciddi destekler alabil­dik. Çipras hükümetinin son tavrıyla da an­ladık ki, bizim referandumdaki Hayır tavrı­mız onlara göre evetmiş. Bu yüzden sendika lokallerimizde referandumun Hayır’ını savunmaya yönelik komitelerimizi kurduk. Bazı yerlerde bu komiteler kendiliğinden kuruldu. Grevimiz de bu çalışmala­rın bir sonucu idi. İhanete rağmen “Hayır”daki karar­lılığımızı korumaktı.

UIT-CI: Bu yeni dina­mikler karşısında gele­ceği nasıl görüyorsunuz? Sınıfın mücadele hattı yeni grev dalgaları ile mi devam eder yoksa yeni mücadele araçları ile mi? Tüm şantajlara ve Syriza’nın ihanetine kar­şılık işçi sınıfının yanıtı ne olur?

Pandelis: Yaz ayları sürecinde kesin bir şey söylemek mümkün değil. Ancak Eylül ile birlikte yeni grev dalgalarından bah­setmemiz mümkün olabilir. Çünkü bu dönem yeni memorandumlar dönemi ola­cak. Tabanda ise ciddi bir politik birikim oluştu. Şu anda tabanda yeni olan bir fikir var. Evet, referandum da Hayır’ı destekle­dik ve hükümet daha kötü bir anlaşma ile bizi zor durumda bıraktı. Öyle ise biz de Hayır konusunda yaptığımız çalışmayı sür­dürmeliyiz. Hayır’ı şimdi de savunmalıyız. Bu fikir Yunan işçilerince benimsenmeye başlandığı gibi Yunan toplumunun diğer yoksul katmanlarını da gün geçtikçe kap­samaya devam ediyor. Bu durum da Yunan toplumunun tamamının mücadelesinde bir dönüşüm potansiyeli taşıyor.

UIT-CI: Kitlelerin tamamında bir dönüşümden bahsediyorsunuz. Bu re­ferandumda Hayır demenin ötesinde bir kavrayışa ulaşıldığı anlamına gelir mi? Örneğin Avro bölgesine ve Avrupa Biliriği’ne ne deniyor?

Pandelis: Şu artık çok açık, Avrupa Birliği’ne de Avro Bölgesi’ne de karşı olmak bizim için hayati bir zorunluluk. Bu artık yalnızca benim fikrim değil, oluşmaya baş­layan komitelerin de bir basıncı. Durum çok net. Avrupa Birliği Avrupalı insanların birliği, serbest dolaşımın vb özgürlüklerin garantörü falan değil. AB işçileri ezmeye yarayan emperyalist bir aprattır! Biz bunu Yunanistan’da hergün görebiliyoruz. Şunu da ifade edebilirim ki şimdi bilinç düzeyi­miz oldukça ilerledi. Farklı katmanlara ya­yıldı. Syriza’da sol kanadın kimi liderlerinin ön plana çıkmaya başlaması bile bizler için iyi belirtiler. Ancak şu halimiz ulusal bir izolasyon ile sonuçlanmamalı. Dünya ko­münistlerinin desteği ile güçlenmeli.

UIT-CI: Sendika olarak yakın gelecekte bir enternasyonal çağrı, dayanışma heyeti çağrısı düşünüyor musunuz? Bu gibi gele­cek tasarımları planlarımız dahilinde mi?

Pandelis: İfade ettiğimiz gibi halen pek çok zorluk yaşıyoruz. Yönetim kurulunda 8+2’lik bir üye desteğine ihtiyacımız var. Ancak şu anda özellikle Yunanistan Komü­nist Partisi önümüzü ciddi şekilde tıkıyor. Referandumdan beri her eyleme tavırları boykot olmayı sürdürüyor. Bu çözmemiz gereken bir problem. Ancak şimdilik bu kanatlardan seferberliği destekleyecek oylar kazanmamız zor görünüyor. Yine de sen­dika olarak bir şekilde inisiyatif alabiliriz. Memorandumlara vb yaptırımlara karşı eylemlilikler örgütleyebiliriz. Hayır’ı şimdi de destekleyen kampanyaları sürdürürken enternasyonal destekler almamız her şeye rağmen mümkün olabilir. Bugün Hayır’ı savunmak için kurulan merkezi bir komite oluşturduk ve bunun içerinde 140 kadar temsilci var. Bunların içerisinde yazarlar, gazeteciler vb de var. Olumlu bir gelişme olarak 30 adet Syriza üyesi sendikacı da bu merkezi komiteye dahil oldular.

UIT-CI: Peki bu açık çağrınızı bir enter­nasyonal çağrı ile geliştirmeniz mümkün olabilir mi?

Pandelis: Bu çağrı yalnızca politik bir çağ­rı değil. Aynı zamanda sosyo-politik bir çağ­rı. Yani tabanda güçlendirmeye ihtiyacımız var. Bu kurulduktan sonra enternasyonal bir çağrı yapılması bence mümkün. Hatta yal­nızca mümkün değil, aynı zamanda gerekli de.

UIT-CI: Sendikanız içerisinde AB ve Avro Bölgesi hakkındaki tartışmalar ne şekilde seyrediyor? Gelişmeler neler?

Pandelis: Genel olarak eğitim sendikala­rındaki liderlik diğer kamu sendikalarından daha iyi. İlkokul öğretmenlerinin bulun­duğu sendikalarda liderlikteki dağılım is ADEDY ile neredeyse aynı. Lise öğretmen­leri içerisinde durum ilkokullardan daha iyi. Burada AB’ye tepki daha büyük. Yönetim kurulundaki oylamada 8 üyenin 6’sı AB’ye hayır diyebildi. Ama bu durumu daha da geliştirmek, bir üst aşamaya sıçratmak şimdilik hala zorlu. Çünkü özellikle Syriza üyelerinin kafası oldukça karışık. Ancak bu sürekli bir durum olarak kalamaz. Tabanın basıncı şimdiden yönetim kadrolarında etki göstermeye başladı. Temel olarak refe­randum sonrasında Hayır’ı savunmak için birleşmek şu anda AB’ye karşı olmak için iyi bir çıkış noktası olmayı sürdürüyor.

UIT-CI: Biraz da kamu sektöründen özellikle de öğretmenlerin durumundan bahsetmek istiyoruz. Syriza’dan önce pek çok küçük okul kapatılmıştı ve öğretmen­ler işsiz kalmıştı. Bu durum Syriza’dan sonra değişti mi?

Pandelis: Neredeyse hiç değişmedi. Ma­aşlarda toplamda yüzde 40’lık bir düşüş söz konusuydu. Syriza hükümete gelince ve hatta memorandumdan önce bile bu hu­susu değiştirebilecek bir adım atılmamıştı. Syriza’nın geri adımı ile birlikte artık bir şey yapmayacaklarını tescillemiş oldular. Syri­zadan önce kamu’da 25,000 öğretmen açığı vardı. Halen var. Bu durum da değişmedi. Eylül’de okullar açıldığında pek çok küçük okulun eğitim veremeyeceği gibi bir tablo ile karşı karşıyayız. Bu duruma Syriza’nın fantastik çözüm önerileri yok değil. Örne­ğin askerlik yapan gençlerin okullara yön­lendirilip üniformalarıyla eğitim vermeleri gibi. Bunun uygulanabilirliği düşük. Yani Syriza, yeni işten çıkarmalar yapmamış ol­masına rağmen kötü gidişe son veremedi. Hastanelerdeki personel açığı, tıbbi malze­me eksiği de işin başka bir korkunç boyutu. Referandumdan önce kimi küçük yerlerde hastane ve okul çalışanı memurlar yiyecek bulamadıkları için iaşe sorununu ordunun mutfağından karşılamaya başladılar.

UIT-CI: Öğretmenlerin maaşları ve asgari geçim için gerekli olan minimum maaş nedir?

Pandelis: Bu durumu açıklamak zaman alabilir. Ama basitleştirmeye çabalayacağım. 15 yıldır çalışan üniversite mezunlarının asgari ücreti 1200 avro. Yeni mezun üni­versite mezunlarında bu maaş yaklaşık 900 avro. Üniversite mezunu olmayan işe yeni başlayanlarda daha da kötü 600 avro. İşsiz­lik rakamları korkutucu düzeyde ama bu rakamlara eksik istihdam ekli değil. Günde 2-4 saat çalışıp 200-250 Avro maaş ile yaşa­yan kitlelerin sayısı da bir hayli yüksek. Son araştırmalara göre ise çocuksuz iki kişilik bir ailenin aylık asgari ihtiyacı 2000 Avro. Bu miktarda yalnızca gıda, ulaşım, konaklama gibi temel yaşamsal masraflar var. Sinemaya gitmek, müze gezmek, kitap dergi almak gibi masraflar yok. İki çocuklu dört kişilik ailelerde ise bu 3000 Avro. Kamu çalışanları için bile durum bu kadar kötüyken özel sek­tör çalışanlarında durum ifade ettiğim gibi daha da trajikleşiyor. Bu yüzden Yunan işçi­lerinin Syriza’nın ihanetine rağmen referan­dumdan sonra Hayır’ı savunmaları, yazın sonundaki yeni seferberliklere hazırlanma­ları büyük bir ihtiyaç. Sizin gibi dünya ko­münistlerine de önümüzdeki dönemde aynı şekilde çok ihtiyaç duyacağız. Geldiğiniz ve destek verdiğiniz için çok teşekkür ederiz.

Yorumlar kapalıdır.