Hizmet sektöründe çalışan kadınların sorunları

İşçi Cephesi olarak Tüm Emek-Sen üyesi Esin ile kadınlar açısından turizm sektöründe yaşanan zorlukları konuştuk. Aynı sendikada birlikte mücadele ettiği Zafer de görüşleriyle konuya katkıda bulundu.Kemal (İşçi Cephesi): Bir kadın çalışan olarak sektörde yaşadığınız zorluklardan bahseder misiniz?

Esin: Sektörün çalışma saatleri çok çok ağır, zaten bir çalışma saati yok. Normalde iş hukukunda geçen günlük 8 saati geçmemek, haftalık 45 saati aşmamak koşuluyla vardiyalara bölebilirsiniz. Günlük olarak 11 saat limiti var. Azami mesai sınırı günde 11 saat. Haftada 3 kereyi geçemez. Hukuki anlamda geçen budur ama sektöre baktığınız zaman 14 saat, 16 saat bazen “duble” dediğimiz bizim 8+8=16 saatlik çalışma saatleri olan bir şey. Beden gücü gerektirmeyen bir iş yapsanız bile, sadece otursanız bile, 16 saat bir bilgisayar başında olduğunuzu düşünsenize, o bile çok ağır. Kaldı ki bu turizm sektöründe sürekli emeğe dayalı bir iş yapıyorsunuz. Restoranda koşturuyorsunuz, resepsiyonda mesela ben ayakta duruyorum. 16 saat çalıştığınızı düşünsenize, 16 saat ayaktayım, sürekli konuşmak zorundayım, telefonlara bakmak zorundayım, sürekli gülümsemek zorundayım, sürekli dinç olmak zorundayım, yani insani koşulların çok çok ötesinde.

Bu en azından çalışma saati olarak böyle, kaldı ki bunun mesaisi var, sana sorulmayan, özel hayat diye bir şey var, örneğin mesai 3’te bitiyor senin için ama sen 3’te çıkamıyorsun. Saat 3’te geliyor şefin, müdürün diyor ki, “Grup girişi var, çıkmıyorsun.” Ne zaman çıkacağın, o grubun ne zaman geleceği hiç belli değil. Grup akşam 9’da da gelebilir, sen grup bekliyorsun. Gece 1’de de gelebiliyor. Ve ertesi gün sen sabah saat 7’de işe gelmekle yükümlüsün. Bunlar hiç göz önüne alınmıyor. Ya da restoranda örneğin, “yemek çıktı, gitmiyorsunuz” gibi şeyler. Size sormuyorlar. Bir işin var mı, hasta mısın, hastaneye mi gideceksin, randevun mu var, eve gidip yatmak mı istiyorsun, sen orada kalmak istemiyorsun, artık orayı terk etmek istiyorsun, böyle şeyler olmuyor. Bunlar ağır iş yükünün yarattığı problemler, tabii otel sektöründe olmanın da çok çeşitli özel problemleri var.

Bir kadın çalışan olarak ben ondan bahsedeyim; uğradığınız tacizin haddi hesabı yok zaten. İş saatlerinin, giriş çıkışlarının, bir güvenliğinin olmaması ya da servisin olmaması. Kaldı ki, Dora Otel için ben söylüyorum. O Dolapdere Caddesi’ne akşam 11’de çıkın çıkabiliyorsanız. Ben 15.00-23.00 vardiyasında çalışırken, şöyle bir olay yaşadım. Otellerde bellboylar vardır bilirsiniz, bu kişiler valiz taşıyan, kapıda duran, valizleri odaya taşıyan ya da aracı park eden kişilerdir. Normalde bellboyların hepsinin sürücü belgesi olması gerekiyor, eğer sürücü belgeleri yoksa, araç park etme işini valeler yapar. Ancak işçi sayısını azaltmak amacıyla bu işi de bellboylara yaptırıyorlar. Dora’da daha da ilerisi vardı hatta, bellboylar bir de servis çekiyorlardı. Normalde vale, aracınızı park eder, doorman sizi karşılar, bellboy valizinizi taşır ama işte günümüzde sektörün pisliği, 3 kişi yerine 1 kişi çalıştırıyor. Dora Otel’de; Dolapdere Caddesi’nden, Taksim Meydan’a misafirlerin ulaşımını sağlamak, Taksim Meydan’dan otele getirmek için bellboylar belirli saatlerde servise çıkıyorlardı. Az önce belirttiği gibi, bellboyların ehliyeti olmalıdır. Yoksa siz ona araç teslim edemezsiniz ama Dora Otel sürücü belgesi olmayan bir bellboyu işe alıyor, onu servise çıkarttırıyordu. Benim çalıştığım vardiyada bir bellboy arkadaşımız gecenin bir vakti kaza yaptı, ehliyeti olmadığı için resepsiyon arkadaş gidip bu kazayı üstlendi. İşte tutanaktı, şuydu buydu derken ben o gece işten çok geç çıktım. Çünkü gece vardiyasında çalışan resepsiyonist, resepsiyonda duramadığı için ben resepsiyonda kaldım. Gece saat 03.30’da ben daha oteldeydim. Düşünebiliyor musunuz 03.30‘da eve gideceğim ve toplu ulaşım olmadığı için taksiye biniyorum. Ertesi gün taksi fişi getiriyorum, sonuçta ben bunu cebimden karşılamak zorunda değilim. Taksi fişi getirdiğimde bana müdürüm, “Taksiyle mi gittin evine?” diye çemkiriyor. Saat gece 03.30 nasıl gidebilirdim? Onun tahsilâtını istediğimde bile ben otel için bir şey yapmışım, kalmışım hani çok keyiften değil ama. Bunun bile lafının edilmesi.

Kemal: Bir kadın çalışan olarak otelde tacize uğrarsanız kime başvuruyorsunuz; kime şikâyet ediyorsunuz ve nasıl bir tepki alıyorsunuz?

Esin: Normal şartlar altında benim bir üstüme bunu bildirmem gerekiyor. Bu tacizi yapan benim bir üstümse onun da üstüne ya da insan kaynaklarına gitmem gerekiyor. Ben Dora’da böyle bir şey yaşadım. Müdürüm tarafından tacize uğradım. Böyle bir durumda benim gidebileceğim kişi Genel Müdür Yardımcısı idi. Aynı zamanda, aynı ofisteydik diye Genel Müdür Yardımcısı’na gittim. Genel Müdür Yardımcısı önce bunu bir örtbas etme çabasındaydı. Fakat ben duramadım, arkadaşlarımın da desteğine alarak ben Genel Müdür’e gittim. Yani adamın kişiliğine bağlı, Genel Müdür Yardımcısı her şeyden önce bir insan olsaydı buna müdahale ederdi.

Kemal (İşçi Cephesi): Mesai saatlerinin bu kadar uzun ve esnek olması ya da taciz, mobbing gibi durumlar sizce kadınları iş hayatından uzaklaştırıyor mu?

Esin: Ama şöyle bir durum var zaten bizim çıkış amacımız da bu. Sektördeki bütün hataların düzeltilmesi! Kanun neyi gerektiriyorsa onun uygulatılması. Zaten gerekli koşullar sağlanırsa atıyorum işte güvenliği olmak zorunda. Zaten gece personeli de var. Bir kadın için gündüzden farkı yoktur gece otelde ya da acentede ya da herhangi bir yerde çalışmanın. Bu koşulların yerine getirilmesini sağlamaya çalışıyoruz biz de ve kesinlikle her yerde olması gerekiyor kadınların.

Kemal: Peki bu tür hukuksuzluklara karşı sizce devlet çalışma yaşamında ve hayatta kadınları koruyor mu? Bu noktada erkeklerin algısı sizce ne durumda?

Zafer: Devlet erkek ama! Kadın olmadığı zaman erkeğin işine gelen bir durumdur. Orada erkek rahatını kendi kendine bozmaz, karşı tarafın bunu zorlaması lazım.

Esin: Bir de bence kesinlikle şu var. Ezer, ama bunu çok ortaya koymasa da en kendini ifade edemeyen kadın bile işte çalışır, evde çalışır, kocaya eyvallah der ama kendi bilinçaltında o şey vardır, paramı ben kazanıyorum. Bıçak kemiğe dayandığında ortaya çıkabilir.

Zafer: Yo, onu zaten ortaya çıkartabiliyor. Çalıştığında erkek olmadan da hayatını sürdürebileceğinin farkına varıyor. Burada önemli olan doğru kullanabilmek! Eskiden koca ayrı bir kavramdı. Şimdi koca aynı şeyi ifade etmiyor. Birçok insan boşanmayı ölümcül bir şey olarak görmüyor. Toplum olarak gelişme gösteriyoruz.

Esin: Son zamanlarda kadın gerçekten durmak yok yola devam diyor.

Röportaj: Kemal Boran, Düzenleyen: Deniz Naz, Aralık 2015

Yorumlar kapalıdır.