Bir kardeş ve yoldaşın ardından…

Bir kardeşin aynı zamanda bir yoldaşın yaşamını yitirmesinin ardından onunla ilgili politik ve aile içi anıları paylaşmak, hele de bunu duyguları çok fazla işin içine karıştırmadan ve okuyucuları da sıkmadan anlatabilmek sanırım zor olacak. Ama bir yerden başlamak gerekiyor. Yoldaşımız, kardeşimiz Yeliz’in ardından onunla ilgili anılarımızı sizlerle paylaşmak için klavye başına geçtik.

Sanırım ilk önce Yeliz’in yaşamını yitirmesine sebep olan kronik bronşit hastalığına nasıl yakalandığından bahsetmek gerekir. 1,5-2 yaşlarındaydı. Bir üşütmeyle başlayan rahatsızlık zamanla kronik bir hal aldı. Buna sebep olan etkenler damı akan bir ev, yağmur yağdığında evin çeşitli yerlerine leğen, kova koyarak yağmur sularının eve damlamamasının sağlandığı bir ortam, aynı zamanda pencerelerinden sürekli soğuk rüzgârların içeri girdiği gecekondu koşulları…

Derken, Yeliz büyüdü ve kendisine bir aile kurdu. Erkek egemen sistemde bir evlilik ne kadar sürdürülebilirse o kadar uzun sürdü ve evliliği boşanmayla sonuçlandı. Yeliz’in bu evlilikten 3 çocuğu olmuştu. İşte hayat mücadelesi şimdi başlamıştı. Yeliz çalışma yaşamıyla küçük tekstil atölyelerinde tanıştı. Aslında hiç bulunmaması gereken bir ortamda çalışmak zorundaydı. Toza alerjisi olması onun bu meslekte olmamasını gerektiriyordu. Tek başına 3 çocuğunu yetiştirirken aynı zamanda da politikayla ilgilenmeye başladı. Yeliz, siyasetle İşçi Cephesi’nin her yıl düzenlediği pikniklerden birinde tanıştı. Biz Yeliz ile kardeş olmakla birlikte aynı zamanda yoldaş da olduk. Bazen partimizin siyasal ve kültürel etkinliklerinde bir tiyatro oyuncusu olarak birlikte rol aldık, bazen mitinglerde haksızlığa karşı durduk. Gezi eylemlerinde kol kola yoldaşlık yaptık. 1 Mayıslarda birlikte olduk. En son birlikteliğimiz 2016 yılının 1 Mayıs’ında aynı saflarda taleplerimizi dile getirmek oldu. Bir anne olarak çocuklarına hem annelik hem de babalık yapmanın yanında emek mücadelesine de katkıda bulunuyordu.

Sonuç olarak ailenin kendi yaşadığı şehirde yaşamını idame ettirememesi, ucuz işgücü olarak İstanbul’a taşınması, sağlıksız ortamlarda çalışması, iş güvencesinin olmaması, aynı zamanda hayat şartlarının çetin olması ve kapitalizmin acımasızlığı Yeliz’in hayatının 41 yaşında, daha yapacağı çok şey varken sona ermesine neden oldu. Bir kardeş ve yoldaş olarak Yeliz’i unutmayacağız. Mücadelemizde onu yaşatmaya devam edeceğiz. Meydanlarda sloganlarımızı dile getirirken Yeliz için de sesimizi daha gür çıkartacağız. Zafere kadar daima seninle…

Yorumlar kapalıdır.